UFO’LAR GELECEKTEN Mİ GELİYOR ?

İçinde bulunduğumuz Samanyolu Galaksisi’nde, bizim Güneş’imiz gibi, 100 milyar yıldız bulunmaktadır. Samanyolu büyük bir galaksi sayılmaz; çünkü içersinde bir trilyon yıldız barındıran daha büyük galaksiler de vardır. Evrende, dağılım hesaplarına göre, içinde 100 milyar yıldız bulunan 200 milyar galaksi bulunmaktadır. Böyle bir galaksi topluluğuna mega galaksi veya Kur’an dilinde, “Müzeyyen Sema” denilir. Tüm evrende, 500 milyar mega galaksinin olması söz konusudur (S26).

Eğer ışık hızı ile gidebilseydik, Dünya’nın çevresinde bir saniyede yedi buçuk kez dönebilir ve bize 150 milyon kilometre uzakta olan Güneş’e sekiz dakikada gidebilirdik. Güneş’imize en yakın yıldız “Alpha Centauri”dir. Bu yıldıza, ışık hızı ile 4.3 yılda, normal uydu hızı ile 43 bin yılda gidebiliriz. Dolayısıyla, bize ulaşmak isteyen bir UFO, en yakınımızdaki yıldızdan bile gelecek olsa, bu uzaklıkları aşmak zorundadır.

Aynı olaya bir de galaksi boyutunda bakalım: Samanyolu Galaksisi’ne en yakın galaksi, Andromeda Galaksisi’dir. Eğer, ışık hızı ile giden uzay aracımızla Andromeda’ya gitmeye kalkışsak, oraya ancak üç milyon yılda ulaşabilirdik. Ancak, Hubble’ın 1929 yılında kanıtladığı gibi, evren sürekli olarak genişlemekte ve bunun sonucunda galaksiler hızla birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar. Bu nedenle, Andromeda da Samanyolu’ndan hızla uzaklaşacak ve biz oraya üç milyon yılda değil, beş milyon yılda varmış olacaktık. Oradan, tekrar Samanyolu Galaksisi’ne dönmek istesek, geriye dönüşümüz, aynı nedenle 12 milyon yılı bulacaktı. 

Bu örnekleri, bize en yakın yıldıza ve galaksiye ışık hızı ile gidilse bile, uzaklıkların ne denli büyük olduğunu, evrenin büyüklüğünü belirtmek için verdik. UFO teknolojisinin boyutlarının, bu devasa uzaklıkları aşabilecek yapıda olup, olmadığını tam olarak bilemiyoruz. Ancak, yakın çevremizden bize ulaşmanın güçlüğünü vurgulamak istedik.

Ay’ın keşfi sırasında, Ay modülünün ve astronotların hareketlerinin bir çift UFO tarafından izlenmiş olduğunu ve bu olayın, yaklaşık iki asır önce kaleme alınan Hızır Tezkiresi’nde: “Ademoğluna, Ademoğlunun oğlu olan, Süreyya Kameri ehlinden mahfuz beyz refakat ve nezaret edecektir” şeklinde yer aldığını daha önce belirtmiştik. Hazreti Muhammed’in, “İnsanoğlunun uzayı fethi, Süreyya Yıldızı’na kadar sürecektir” diyen hadisini de dikkate alırsak, UFO’ların, başka Güneş sistemleri veya galaksilerden gelenler değil, zaman yolculuğu teknolojisine sahip olan “torunlarımız” olabileceği ihtimali daha akla yakın gelmektedir. Bu noktada, yazarımız Aiberg’in çok ilginç bir saptamasına burada yer vereceğiz. Sözü ona bırakıyoruz:

“Öğrenciliğim sırasında, NASA, UFO konusunu araştıran 120 kadar bilim adamı ve teknisyenden oluşan gruba beni de davet etmişti. Böyle bir teklifi, sırf uzay teknolojisini yakından görme açısından kabul etmiştim. Bu görev sırasında, umduğumdan da fazlasını görme imkanı buldum. UFO araştırmaları halka kapalı tutulurken, NASA bünyesinde sözleşmeli bir çalışma grubu olarak, atmosferin çok yukarısındaki bir UFO’yu bir uydu aracılığı ile sürekli izledik ve videoya kaydettik. Video kayıtlarını daha sonra incelediğimizde, bu UFO’daki uzaylıların Latin alfabesi kullandıklarını şaşkınlıkla gördük. Çünkü, uzay aracının üzerinde, boya ile değil, sıvı kristalle yazılmış, “Dhurakapalam” yazısı vardı. “Dhurakapalam”, daha önce de belirttiğimiz gibi, Hint-Tibet mitoslarında (K18, K38) yer alan zaman yolculuğu aracının ismidir. Bu yazının altında, “Wanen” yazmakta ve onun yanında da bir takım rakkamlar  yer almaktaydı. Alman mitoslarında da, uçan “Wanen”lerden söz edilir. Demek ki, uzaylılar Latince yazıyorlar ve Almanca konuşuyorlardı. Okunabilen en küçük yazı ise, “Volvo-Wagen” idi. Bu yazının yanında da, bir modelin veya bir yapımın tarihi yer alıyordu: “2247”. İşte bu, düğümü çözüyordu: Uzaylılar, bizim zaman yolculuğu yapan “torunlarımızdı”. Onlar, gelecekten geçmişe zaman yolculuğu yapabilecek teknolojiyi bulmuşlardı. Bu olaydan sonra, NASA’daki 120 görevli olarak, UFO’ların zaman yolculuğu teknolojisine sahip olduklarını belirten bir TT (Time Travelling) hipotezi kurmak zorunda kaldık. O zaman, efsanelerdeki “Wanen”ler, “Dhurakapalam”lar da birer masal değildi. Almanlar “Wanen” diyorlardı, Tibetliler “Vaidorg” ve Hindular “Vimana” (D68). Demek ki, bütün bu üstün uzay araçları gelecekten geçmişe geliyorlardı.”

Aiberg, zaman yolculuğunun, yani zamanda geçmişe ve geleceğe gitmenin mümkün olduğunu, yayınlarının “Kara Delikler” ile ilgili bölümlerinde ayrıntılı olarak açıklamıştır: Okurumuza, konunun bilimsel yönlerini ve kuramlarını Aiberg’in kitaplarından izlemesini öneririz.