BAĞDADİ, “SOYUT ALEM”İ
ANLATIYOR
Zig-Zag
Grubu’na
iletilen tezkirelerde, Mevlana Halid-i Bağdadi, Hazreti Hızır ile birlikte yaptıkları Mücerret
Alem yolculuğu sırasında, bu alemin yapısını ilginç bir şekilde
anlatmıştır. Zig-Zag’ın soyut kütle üzerine gitmesinin en büyük nedeni
budur.
Şimdi, Hızır
Tezkiresi’nin konuyla ilgili bölümünü Osmanlıca aslından aynen
sunuyoruz:
“Ecsam
Alemi, “Ya-Sin” hurufuna riayet eder. Lakin, Alem-i Mücerret, “Ta-Ha”
hurufuna riayetle mükelleftir. Cümle Kainat’ın hududu Alem-i Beşeriyye
olup, ol merkez Esfel-i Safilin
Alemi müşahhas mehazındadır. Ol merkezin müşahhas berisi, “Ya-Sin”; mücerret
gayrısı, “Ta-Ha” hurufudur. Alem-i müşahhas ev maddi
ev ecsam, hem fani, hem dahi mahdut olup, müşahhas tabiatı sebebiyle kemiyete
isnaddır. Ol maddi alem hitamında, müşahhastan gayrı, mücerred Bera Alemi
mevcuttur. Alem-i Mücerreteyn, seyyalevi ve cevval olup, hem zihni mutasavvır
ve
muhayyel
suret imal (olunur). Hem dahi zihni tesirden maada, tabii “Ta-Ha”dan
da manevi ve ruhani ve melekuti suretlere havidir. Zihni müesseriyet vasıtasıyla
imal olunan suretlerin menbaı, Alem-i Beşeriyye ve cinniyenin tehayülatı
olup, rüya ile zuhur eder. Kim ol suretlerin ressamı ve heykeltraşı, şuur-u
cin ev insdir. Lakin, cin ve insanlardan azade, tabii sakin suretlerin sebebi,
“Ta-Ha” hurufu mukattaasıdır. Ol
hurufat, “Ta-Ha”, yani tahayyül ile alakadar bir esrardır. Suret-i
kat’iyyede zihni tesirlere müesser kılınmaz. “Ta-Ha”nın,
“tahayyun” namıyla maruf tahayyülat kudreti, Alem-i Mana’dan zuhur
eyler. Ol “Ta-Ha” tahayyunu müesser olmayıp, müessirdir; yani, “mana
seyyahı”, hakikatte, Alem-i Mücerreteyn’in “tahayyül” ve
“tahayyun” ile müesses olduğunu müşahede eyler. Ol Beka Alemi, kemiyeti (değil),
keyfiyeti haizdir. Tahayyülün sıfatı mevcuttur, velakin keyfiyet-i
tahayyunun sıfatı namevcuttur. Yegane mevcudatı, suret-i esması olup, ol Mücerret
Alem’de, esmalar, ilahi zikir raksı, semah mevceleri ile Esma’ül Hüsna’yı
talim ederler. Nar ve ziyası, ol
talime terbiye olmaya istidatlı ve müessir olmayıp, zaif ve naçardır. Zira,
tahayyun, ziyadan elfi elfi kerre süratlidir. Ziya Alemi, ecsamın Nar’ıdır.
Nevra Alemi, mücerretin Nur’udur. Ziya, Nur’un yanında, küheylana
refakat, tosbağa aczine teşbih olup; ziya, fevkalade miskinete ve atalete tavi
olup, Nevra’nın süratine suret-i kat’iyyede ve zinhar muvassıl olmaktan (olunur). Hem dahi zihni tesirden maada, tabii “Ta-Ha”dan
da manevi ve ruhani ve melekuti suretlere havidir. Zihni müesseriyet vasıtasıyla
imal olunan suretlerin menbaı, Alem-i Beşeriyye ve cinniyenin tehayülatı
olup, rüya ile zuhur eder. Kim ol suretlerin ressamı ve heykeltraşı, şuur-u
cin ev insdir. Lakin, cin ve insanlardan azade, tabii sakin suretlerin sebebi,
“Ta-Ha” hurufu mukattaasıdır. Ol
hurufat, “Ta-Ha”, yani tahayyül ile alakadar bir esrardır. Suret-i
kat’iyyede zihni tesirlere müesser kılınmaz. “Ta-Ha”nın,
“tahayyun” namıyla maruf tahayyülat kudreti, Alem-i Mana’dan zuhur
eyler. Ol “Ta-Ha” tahayyunu müesser olmayıp, müessirdir; yani, “mana
seyyahı”, hakikatte, Alem-i Mücerreteyn’in “tahayyül” ve
“tahayyun” ile müesses olduğunu müşahede eyler. Ol Beka Alemi, kemiyeti (değil),
keyfiyeti haizdir. Tahayyülün sıfatı mevcuttur, velakin keyfiyet-i
tahayyunun sıfatı namevcuttur. Yegane mevcudatı, suret-i esması olup, ol Mücerret
Alem’de, esmalar, ilahi zikir raksı, semah mevceleri ile Esma’ül Hüsna’yı
talim ederler. Nar ve ziyası, ol
talime terbiye olmaya istidatlı ve müessir olmayıp, zaif ve naçardır. Zira,
tahayyun, ziyadan elfi elfi kerre süratlidir. Ziya Alemi, ecsamın Nar’ıdır.
Nevra Alemi, mücerretin Nur’udur. Ziya, Nur’un yanında, küheylana
refakat, tosbağa aczine teşbih olup; ziya, fevkalade miskinete ve atalete tavi
olup, Nevra’nın süratine suret-i kat’iyyede ve zinhar muvassıl olmaktan
kuvve-i kifayede aczdedir.
“Ta-Ha” hurufu, tahayyünün müdiridir. Alem-i Tahayyun’dan, Alem-i
Ecsam, tekvin esnasında tecrit ve tard eylenmiştir. Ol sebepten, Alem-i
Cismaniyye’nin cümle zerreleri, “Ya-Sin” hurufunun peşinden Alem-i
Ecsam’a ihraç olunmuştur. Ol zerreler, “tardiyyun” ev “yasinnun” namıyla
yad edilir ki, tard eylenmiştir. Ol “tardiyyun” tard edilmese, Alem-i Ecsam
mevcudiyete bigane olurdu.”
Şimdi, yukarıdaki
paragrafın Türkçe’sini sunuyoruz:
“Cisimler Alemi (Ecsam Alemi),
“Ya” ve “Sin” harflerine boyun eğer; ancak, Soyut Alem (Mücerret
Alem), “Ta” ve “Ha” harflerine
uymakla yükümlüdür. Tüm Kainat’ın sınırında insanlık yer alır ki,
orası, “aşağıların en aşağısı” olan Cisimler Alemi sınıfındandır.
Oranın somut olan berisi “Ya-Sin”, soyut olan ilerisi “Ta-Ha”
harfleridir. Cisimler Alemi sınırlı olup, somut doğası nedeniyle “niteliğe”
dayanır. O Cisimler Alemi’nin
bitiminde, soyut (mücerret)
ve kalıcı bir evren vardır. O Soyut
Alem seyyal ve dinamik olup, hem zihinde tasarlanarak imal edilebilir; hem de
zihinsel etkiden başka, doğal “Ta-Ha”da bulunan manevi ve ruhani melek biçimlerinde
olabilir. Zihinsel etki ile imal edilen biçimlerin kaynağı, cinlerin ve
insanların düşünce ile biçimlendirmesi olup, bu durum düşlerle de ortaya
çıkar ki,
o biçimlerin çizeni ve heykeltraşı, cin ya da insan
bilincidir. Ancak, cin ya da insandan bağımsız olarak oluşan doğal ve yerleşik
biçimlerin nedeni, “Ta-Ha” harfleridir. O “Ta-Ha” harfleri, hayal kurma
(tahayyül)
gizemini içerir.
Kesinlikle zihinsel etkilemeye
uymazlar. “Ta-Ha”nın “tahayyun” adıyla bilinen hayal etme gücü,
Mana Alemi’nde ortaya çıkar. O “Ta-Ha” tahayyunu, etkilenen değil,
etkileyendir. Bunun anlamı şudur: Mana Alemi “gezgini”, gerçekte, Soyut
Alem’i
bilincinde biçimlendirir. O kalıcı
evren, nicelikle değil, “nitelikle” donanmıştır.
İnsan tahayyülünün bir sıfatı
vardır; ancak, tahayyyunun niteliği bir sıfatla anlatılamaz. Var olan,
sadece isimlerin biçimi olup, o Soyut Alem’de isimlerin zikri
semah eden dalgalarla “Esma’ül Hüsna”yı talim
ederler. Nur ve ışığı, o talime uyarlı olmaya yeterli ve etkili olmayıp,
zayıf ve çaresizdir. Çünkü, “tahayyun” ışıktan binlerce kez hızlıdır.
Işık, Cisimler Alemi’nin enerjisidir (Nar’ıdır).
“Nevra”
(Nur
kökünden türemiş olup, bilimdeki karşılığı Cerynkoff
Işını’dır); Soyut Alemi’n
“Sonsuz Özenerjisi”dir (Nur’udur). Işık, Nur’un yanında, bir yarış atı ile kaplumbağanın yarışına
benzer. Işık çok yavaş ve ağır gider. Bundan dolayı, Nevra’nın hızına
ulaşmaya asla ve kesinlikle gücü yetmez. “Ta-Ha” harfleri,
“tahayyun”un yönetmenidir. Cisimler Alemi’nin, Tahayyun Alemi’nden
yaratılması
(Big
Bang) sırasında, madde soyutlanmış ve
kovulmuştur. Bu nedenle, Cisimler Alemi’nin tüm zerreleri, “Ya-Sin”
harflerinin ardından Cisimler Alemi’ne ihraç edilmişlerdir. O zerreler,
“tardiyyun”, ya da “yasinnun” (Y-S-N) adıyla anılır ki, oradan aktarılmamış
olsa, Cisimler Alemi yaratılmamış olurdu.”
Soyut
Alem’i anlatan Bağdadi,
bize hayali gelen o evrene geçebilseydik,
oranın hayali değil (fakat tam madde de değil), “tahayyun”
adıyla tanımlanan bir yapıda olduğunu anlayacağımızı yazıyor. Öte
yandan, Kuantum Teoremi’nin
orijinin “nicelik” (kemiyet)
olması da oldukça ilginç. Sanki, Planck,
bu ismi kendisinden çok önceleri yaşayan Bağdadi’den
öğrenmiş gibi. Diğer taraftan, Aiberg’in
eserlerinde “Süper Uzay”dan söz
edilirken, burada sıfatların olmadığı
belirtilmiştir. Bunu da aynen Tezkire’de
buluyoruz. Daha da önemlisi, ışıktan binlerce
kez hızlı giden “Sonsuz Özenerji”den
söz ediliyor. Enerji ve onun oluşturduğu madde
ise, o evrenden bir “eksi işlem” sonucu
kovulmuş ve bu, bizim evrenimizi
yaratan patlamaya (Big Bang) yol açmıştır.
Böylece, “tahayyun” denilen Soyut
Alem’in birimleri, içinde bulunduğumuz Cisimler
Alemi’nden ötede kalmıştır. O alemin birimleri, “Ta-Ha”ya
izafeten “tahayyun”; bu alemin
yapıtaşları ise, “tardiyyun”,
ya da “yasinnun” (Y-S-N) birimlerinden oluşmuştur.