Chat n° 236 - Tarih : 01 haziran 2004

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg'e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.

 

[] Kaptan msccp10SCE nickiyle bağlandı

<> slm slm hoş geldiniz

 

selam/barış hanifcandaşlar selam/barış. Tam gün biraz "Dünyadan" kopuktum. Öyle ki kendimi sabah uyanmış gibi hissediyorum. Tek fark: Karanlık :( Yani sabah değil. :)

Vira bismillah.

 

<> isterseniz [A] candaşımız var, sorusu hazır

 

OK. Hans da hazır. Euzubillah.

 

<> Mucadile/14: Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.

<> Mucadile/15: Allah onlara çetin bir azab hazırlamıştır. Onlar ne kötü işler yapıyorlar!

<> Mucadile/16: Yeminlerini kalkan yapıp Allah'ın yolundan çevirdiler. Onlar için küçük düşürücü bir azab vardır.

<> Mucadile/17: Onların ne malları, ne de evlatları, kendilerinden, Allah'dan hiçbir şey savamaz. Onlar ateş halkıdır. Orada ebedi kalacaklardır.

<> Mucadile/18: Allah onların hepsini tekrar dirilttiği gün, dünyada size yemin ettikleri gibi O'na da yemin edecekler ve kendilerinin bir şey üzerinde bulunduklarını, sanacaklardır. İyi bilin ki onlar yalancıdırlar.

 

Tek cümleyle yanıt (Ayet ayeti açıkladığından): ÜÇÜNCÜ BAĞ yani aslında olmayan bağ veya yan-yön cenah (cennet) değiştirmiş bağ.

 

<> Devamı var efendim:

<> 14. ayette bizlerden ve onlardan olmayan yalan yere yemin eden bir topluluk var. Burada bir mealde de yardakçı kelimesi var. Yani bu topluluğa asistanlık komilik yapan başka bir topluluk olduğunu ayetten açıkça görüyoruz.

<> Devamındaki 15. ayette onlar için bir azap hazırlandığı 16. ayette Allah yolundan alıkoydukları 17. ayette mal ve oğul bakımından fazla oldukları anlatılıyor.

<> 18. ayette onların dünyada yemin ettikleri gibi Allah'a da yemin edecek olmaları ve onların yalancı olduklarının iyi bilinmesi uyarısı var.

<> 19. ayette de şeytanın yandaşları olmaları. Merak ettiğim bu toplulukların kimlere komilik (asistanlık) yaptıklarıdır. Bu ayetlerin şu anki dünya düzenindeki faaliyetleri nelerdir? Yani toplulukların yaptıkları faaliyetler nelerdir?

<> Tevbe/56: Hiç şüphesiz onlar, sizden olduklarına dair yemin de ederler. Halbuki sizden değildirler. Fakat onlar öyle bir kavimdirler ki, korkudan ödleri patlıyor.

<> Tevbe/107: Bir de müslümanlara zarar vermek, kafirlik etmek ve müslümanların arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulü'ne karşı savaş açmış olanı beklemek için mescid yapanlar var. "İyilikten başka bir maksadımız yoktu." diye yemin de edecekler. Fakat bunların kesinlikle yalancı olduklarına Allah şahittir.

<> Tevbe 56 ve 107. ayetlerin yukarıdaki ayetlerle bir bağlantısı var mıdır?

 

Usame 1000 Ladin, Afganistan'ın sovyet çarlığına karşı gerçek bir mücahid gibiydi. Nasıl ki bizim DEVLET (derin ve daha da derin devlet) Batman'da KÜRT ayaklanmalarına KARŞI Hizbullah'ı ve Sedat Bucak gibi aşiret liderlerini nasıl ki DEVLET-ötesi-devletimiz silahlandırdıysa; ABD ve müttefikleri de Usame 1000 Ladin'e inanılmaz bir servet hibe etti. Silah tüccarı yahudiler Afganistan'da pazarola şarkılarını söylediler.

Sovyetler yenilip gitti -sözde-. Bu kez Radikal İslam (Hadis İslam, Şeriat islam, ortodoks+katolik islam) işbaşına geçti. Usame,  B E N  dahil şimdi herkesi evinde tehdit ediyor. Karalistedeyim. -sanki çok umurumdaydı-.

RTE'yi de tehdit ediyor. Son tehdidi çok ilginç:

"O...lar topluluğu (Anadolu Ateşini kastediyor) gören gösteren gözleri çıkaracağız. Sadece HSCB değil, bütün bankaları mayınlayacağız. Türki(ya)yı mayın tarlasına çevireceğiz."

"Nato düzenli savaş ile iştigal eder. Mücahidlerimize dayanamayacaktır, NATO'yu çökerteceğiz. Yerine Şeriat'ı getireceğiz."

(Bugün 11.15 itibariyle NATO'ya gelen AL Jazira yayınıdır.) Arapça yayını aynen izledim. Sonra da İngilizcesi (20.40 cıvarında) verildi.

"Türk olmayan üyelerimizi içeri sokmaya gerek yok. Benim Türkiye'de, özellikle İstanbul'da 4000 kişilik ordum var." (Usame anlatıyor)

Ve 25 dk.lık bandın sonunda da dörtbin canlı bomba gibi bir laf ediyor. Blöf belki ama Türkiye'nin taşrası kesinlikle Hizbullah/Batman gibi GÖNÜLLÜ bir ordudur. (Efendimizin shit'ini yiyenler vardı ya... Fetoş'un Samanyolu TV'deki resmi bant kaydıdır.)

 

<> Sultanbeyli gibi bölgeleri kale olarak kurdular. (Ormanları yok ederek.)

 

Evet bundan Erbakan inanılmaz sorumlu. Kesinlikle Cennet'i umut etmesin. Ebedi kalacağı yeri hazır.

 

<> Klavuzu hadis olanın burnu shit'den kurtulmaz.

 

[Candaş] ömürsün. ;) Moralim o kadar bozuktu ki ilk sana güldüm. :)

 

<> Buna çok sevindim kaptanım

 

Evet sabahtan beri ilk gülümsememdi. (Pardon küçük çocukları sevdiğimde de gülümsemiştim, ikinci gülümsemem.) Allah da sizlerin yüzlerini kendi yüzüne çevirerek ebediyen güldürsün.

 

<> amin

 

Yetimin başını okşayın, ALLAHAŞKINA okşayın, illa ki yetimler yurdunda değil onlar. Onların babaları annelerinden ayrılmıştır. Allah bize "Yetimin başını okşayın" buyururken dikkat ediniz ki "Amca, dayı veya eloğlu gibi değil". Yetim >>> adı üzerinde BABASIZ demek. O halde  B A B A  olun. (Elbette hiç belli etmeyerek.) (Yurdumda bu söz üzerine kan davası çıkar, -aman dikkat-.)

Eğer BABA olamazsanız, hiç değilse Maun suresindeki AKBABA olmayın, itip kakmayın. "Gidin buradan, uyuyamıyorum! Defolun piçler(!)"...

Hor görmeyin yetimi. Yetimin bir başka tanımı (ayet meali) daha var. Annesi babası var fakat yetim! Yani eğitim öksüzü, yoksulluk öksüzü. On kardeşin içinde yapayalnız bir öksüz. BABA olun öksüze, anne olun öksüze. Aksi halde akbaba olursunuz ve de duyarsız ÖKÜZ gibi...

 

<> 107-Maun/1-2: E raeytellezi yükezzibü bid din - Fe zalikellezi yedu'ul yetim

 

Öksüz kimdir? Adem-Havva ÖKSÜZ müdür? Hayır, ALLAH onların anne babası olduktan başka ayrıca tek CAN'dan ayrılarak üç olan ilk insan birbirinin de anne babası gibidir. Yani öksüz değildi Adem-Havva. Ama 33 yaşında bir çocuktu ilk insan. Çocuk olduğu için YETİM/ÖKSÜZDÜ. (Safiyullahlık payesi)

İsa öksüz müydü? Evet babadan öksüzdü. Adem gibi şanslı değildi.

Bir çocuğun rüştünü (ergenliğini ve erginliğini) henüz kanıtlamamış olması demek, onun WALİ ve WELİY'si olanların onun servetini kullanması demek değildir. (Tüyü bitmemiş yetim hakkı.) Anne baba kazada ölmüşler, ele güne ayıp olmasın diye birincil akrabalar (amca-dayı-teyze-hala ve eşleri olan yengeler) tutup ite-kaka sahip çıkıyorlar. "Zıkkım ye!" diyerek.

Efendimiz ÖKSÜZDÜ. Annesinden emmedi bile, tanıyacak kadar görmedi bile. Babası derseniz daha o doğmadan ölmüştü. (AbdulLAT'ın intihar ettiğine dair/ilişkin bazı sağlam veriler var.) Dede, amca vb. geçin bunları. EBİ LEHEB amcasıydı ve eşi de yengesiydi.

 

<> Nisa/2: Allah'tan korkun da yetimlere mallarını verin, murdarı temiz ile, haramı helal ile değişmeyin; onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin, çünkü o, büyük bir günahtır.

 

Bakın ayete YETİMİ  t e p m e k  nasıl bir karşılık bulacaktır?

Efendimize baktı Ebi Leheb -sağolsun mu diyelim-. Yengesi ise efendimizin babasına ait olan hurmalardan bir tane bile koklatmadı.

Şahidin gözleri gördü/oradaydım.

Diğer amcası Ebi Cehil de yeğenine sahip çıktı. 10 ila 15 yaşları arasında ağır işçi olarak çalıştırdı. Herşey AbbulLAT'ın WELAYETİ içindi.

Sadece Ali ss'nin babası ve kendi dedesi karşılıksız olarak ona baktılar. Ebu Talib ve Ebu Muttalib'den söz ediyorum. Ama yine de yeğenleri olan "zengin" efendimizin, zengin fakat küçük efendimizin suyunu sıkıp durdular.

Bugün babası boşanmış iki; annesi ölmüş bir çocuğu severken NELER HİSSETTİĞİMİ bilesiniz diye bunları yazdım. O el yetimlerin başını okşadı, ama bu DEVRE kapanması gibiydi. Ben bunları HİSSETTİM. Yoksa kendi öksüzlüğümü falan aklıma getirmedim -bencil değilim asla-.

Biliyorsunuz ki benim de efendimizden hiçbir farkım yok (öksüzlük bağlamında), ama ben efendimizin BAŞINI okşadım BUGÜN.

Bilesiniz benimle empati kardeşi olasınız diye yazıyorum.

Nerede kalmıştık? Ben yine kaptırdım unuttum. (Çok yoğun duygularla yaşarım 24 saat.)

 

<> Mücadele 14-15-16-17-18

 

"14. Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar."

Tamam ÜÇÜNCÜ BAĞ. Özellikle bu çağda Usame'yi anlatmışım.

 

"15. Allah onlara çetin bir azab hazırlamıştır. Onlar ne kötü işler yapıyorlar!"

Yani İSLAMİ terör burada cehenneme aday olduruluyor.

 

"15: Allah onlara çetin bir azab hazırlamıştır. Onlar ne kötü işler yapıyorlar!"

"16: Yeminlerini kalkan yapıp Allah'ın yolundan çevirdiler. Onlar için küçük düşürücü bir azab vardır."

Ehli Kitab kafir Ortodoks ve Hristiyan İSLAMİYETİNİ anlatıyor. (İki cenah/yön-Kur'an'da Cennet=Bağ+çe.)

Ali İmran 104-115 arasında olanlardır. Diğerleri ise bildiğiniz gibi Musevilik yobazı Yahudi faşistlerdir. Bu ikisi (zaman kavgasında) iki adet cenah'tır (cennet'tir, bahçe'dir, kamp'tır). Yani Bu iki bağın sahipleri, MESSİAH ve SİYONİZMDİR.

Dikkat ederseniz üçüncü bağ henüz yok: çünkü o üçüncü bağın nedeni MİGHTY ile (ebi) Süfyanistlerdir. Yani ortada ÜÇÜNCÜ bir bağ daha var.

Bunu ayetsiz anlatmak zor. Eğer sözü geçen ayeti yazarsanız (İniş sırasındaki ikinci veya üçüncü sure olabilir, dördüncü de olabilir) Orada ÜÇÜNCÜ cenah (cenneh, bahçe) daha vardır. İki cenah ise Kehf suresinde bildirilmiştir -misallendirilmiştir-.

Neden misal? Çünkü ileride AYNEN yaşanacak bir SENARYO'nun (ha/vet'i anlamında) muhkem veya OLMUŞ bitmiş değil; ileride olacak bir vaad olduğu için Allah tarafından Müteşabih-teşbihli-Misalli/örneksenmiş olarak sunulmuştur.

 

<> 18-Kehf/33: İki bağ da yemişlerini vermiş, o adamdan hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. İkisinin ortasından bir de nehir fışkırtmışız.

<> 18-Kehf/34: Adamın başka bir geliri de vardı. Bu yüzden, arkadaşıyla konuştuğu bir sırada ona şöyle demişti: "Ben, malca senden zengin, insan unsuru bakımından da güçlü ve onurluyum."

<> 18-Kehf/35: Ve böylece, öz benliğine zulüm ede ede bağlığına girdi. Şöyle konuştu: "Bunun sonsuza değin yok olacağını sanmıyorum."

<> 18-Kehf/36: "Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Ama eğer Rabbime döndürülüp götürülürsem, bundan daha iyisini bulacağımdan eminim."

<> 18-Kehf/37: Kendisiyle konuşan arkadaşı ona dedi ki: "Sen, seni topraktan, sonra meniden yaratıp sonra da bir adam olarak biçimlendiren kudrete nankörlük mü ettin?"

<> 18-Kehf/38: "Lakin, o Allah benim Rabbimdir. Ve ben, Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam."

<> 18-Kehf/39: "Bağına girdiğinde, 'maşallah, kuvvet yalnız Allah'tandır' desen olmaz mıydı? Gerçi sen beni malca ve evlatça senden basit görüyorsun ama

<> 18-Kehf/40: olurki Rabbim bana senin bağından daha değerlisini verir seninkinin üzerine de gökten bir afet gönderir de bağlığın yalçın bir toprak kesilir.

<> 18-Kehf/41: "Yahut suyu dibe çekilir de bir daha onu isteyemezsin bile."

<> 18-Kehf/42: Derken bütün ürününe el kondu. Bağ sahibi, çardakları üzerine çökmüş bulunan bağ için harcadıklarına vahlanarak ovuşturuyor ve şöyle diyordu: "Ne olurdu, Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım!"

<> 18-Kehf/43: Allah dışında kendisine yardım edecek bir topluluğu da çıkmadı. Kendi kendini de kurtaramadı.

<> 18-Kehf/44: İşte böyle bir durumda, dostluk ve koruma, hak olan Allah'tandır. O, karşılık verme bakımından da hayırlıdır, iş sonuçlandırma bakımından da hayırlıdır.

 

Öteki BAĞ  M İ S A L İ  olan ayeti de bulur musunuz lütfen? (Müddesir veya müzemmil'de olabilir.)

 

<> Qalem 68/17...

 

Pardon Kalem... (Öyle ya salatta okuyordum.) (Bugün moralim sıfır, kusura kalma)

 

<> est

<> 68-Kalem/17: Biz onları, o bahçe sahiplerini belalandırdığımız gibi belalandırdık. Hani, onlar sabaha çıktıklarında, bahçeyi mutlaka kesip biçeceklerine yemin etmişlerdi.

<> 68-Kalem/18: Hiçbir istisna tanımıyorlardı.

<> 68-Kalem/19: Ama onlar uyumaktayken, Rabbinden gelen bir dolaşıcı bahçeyi dolaştı da,

<> 68-Kalem/20: O, simsiyah kesiliverdi.

 

"Rabbinden gelen bir dolaşıcı bahçeyi dolaştı da"

"Rabbinden gelen bir dolaşıcı bahçeyi dolaştı da"

"Rabbinden gelen bir dolaşıcı bahçeyi dolaştı da"

 

<> 68-Kalem/21: Sabaha çıktıklarında birbirlerine seslendiler:

<> 68-Kalem/22: "Hadi eğer biçecekseniz ekininizi erken gidin."

<> 68-Kalem/23: Yola koyuldular. Aralarında fısıldaşıyorlardı:

<> 68-Kalem/24: "Hey! Bugün oraya bir yoksul girip yanınıza gelmesin."

<> 68-Kalem/25: Sadece engellemeye, şiddete güçleri yeten kişiler olarak erkenden vardılar.

<> 68-Kalem/26: Fakat bahçeyi görünce: "Yahu biz yanlış gelmişiz." dediler.

<> 68-Kalem/27: "Hayır, hayır! Biz mahrum edilenleriz."

<> 68-Kalem/28: Ortancaları/ılımlı olanı şöyle dedi: "Ben size söylemedim mi? Tespih etseydiniz ya!"

<> 68-Kalem/29: O zaman dediler ki: "Tespih ederiz seni, ey Rabbimiz! Gerçekten biz zalimler olduk!"

<> 68-Kalem/30: Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar.

<> 68-Kalem/31: "Yuh olsun bize, dediler, biz gerçekten azgınlarmışız."

<> 68-Kalem/32: "Umarız, Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz de herşeyimizle Rabbimize yöneliriz."

 

"28: Ortancaları/ılımlı olanı şöyle dedi: Ben size söylemedim mi? Tespih etseydiniz ya!"

"28: Ortancaları/ılımlı olanı şöyle dedi: Ben size söylemedim mi? Tespih etseydiniz ya!"

"28: Ortancaları/ılımlı olanı şöyle dedi: Ben size söylemedim mi? Tespih etseydiniz ya!"

ÜÇÜNCÜ bağ. Humeyni, Usame, Taliban, Hizbullah, ne derseniz deyin; ÇIKIŞ NOKTASI İSLAM çünkü ama SAPTI MI DA SAPTILAR! Artık Allah onları ebediyen cehenneme koymuştur.

 

<> 68-Kalem/33: İşte böyledir azap! Ahiretin azabı ise gerçekten çok daha büyüktür. Ah! Bir bilselerdi.

<> 68-Kalem/34: Takva sahipleri için, Rableri katında nimetlerle dolu cennetler vardır.

<> 68-Kalem/35: Biz, Müslümanları suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?

 

"35: Biz, Müslümanları suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?"

"35: Biz, Müslümanları suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?"

"35: Biz, Müslümanları suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?"

"35: Biz, Müslümanları suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?"

"35: Biz, Müslümanları suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?"

Bu saydıklarımın hayat hikayesi. Gidip de bir camiide namaz kılamıyorum aylardır. :((((((((((((

 

<> Mücrimler gibi yapar mıyız?

 

Onlara kitaba uyun dediğimde atalarımıza uyarız (katolik ve ortodoksuz) diyorlar. Onlara Kur'an'ı okuyorum, Hocam haklısın diyorlar, hatta Allahuekber diye aşka geliyorlar. Ama Ali İmran/116-127 arasındaki gibi bana yapmadıklarını bırakmıyorlar.

Bakınız AMG, Hacca bile gitti, beşvakit namaz kılıyor, Nur Külliyatını ezbere biliyor, ayet gibi ezberlemiş, Kur'an'ı da okuyor, ama OKU---muyor!

 

<> 68-Kalem/36: Neniz var sizin, nasıl hüküm veriyorsunuz?

<> 68-Kalem/37: Yoksa sizin bir kitabınız var da ondan ders mi görüyorsunuz?

<> 68-Kalem/38: Onda, keyfinize uyan herşeyi rahatça buluyorsunuz.

 

Ve bu ÜÇÜNCÜ bağcılara sorunuz, size şöyle diyeceklerdir:

"35: Biz, Müslümanları suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?"

"35: Biz, Müslümanları suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?"

"35: Biz, Müslümanları suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?"

"35: Biz, Müslümanları suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?"

Cennetin tapusu Nurcuların, süfyanistlerin, şeyhlerin, şairlerin cebinde ve denetiminde.

 

<> 68-Kalem/39: Yoksa sizin lehinize üzerimizde kıyamete kadar uzanacak yeminler mi var da siz ne hükmederseniz oluverecek!

<> 68-Kalem/40: Sor onlara: "Böyle birşeye hangisi kefil?"

<> 68-Kalem/41: Yoksa kendilerinin ortakları mı var? Eğer doğru sözlü iseler, çağırıversinler ortaklarını!

<> 68-Kalem/42: Baldırın çıplak kalacağı, secdelere çağrılacakları gün, onu da yapamayacaklar.

<> 68-Kalem/43: Gözleri yere eğilmiş, benliklerini zillet kaplamıştır. Onlar, sapasağlam oldukları zaman da secde etmeye çağrılıyorlardı.

 

Evet hepsi hepsi beş vakit namaz kıldılar ve kılıyorlar -halen/elan-.

 

<> 68-Kalem/44: Bu sözü yalanlayanla beni başbaşa bırak. Onları, bilmedikleri yerden yakalayacağız.

<> 68-Kalem/45: Süre tanıyorum onlara. Tuzağım gerçeken zorludur benim.

<> 68-Kalem/46: Bir ücret mi istiyorsun kendilerinden de onlar, bir borç altında eziliyorlar!

<> 68-Kalem/47: Yoksa gayb yanlarında da onlar mı yazıyorlar?

 

İşte üçüncü bağ budur: SÜFYANİLER (Hadis müslümanlar) ile MEHDİSTLERİN (Haniflerin) kavgası. Bu üçüncü bağ mağlup edilmeden görevini Mighty ve Messiah'a devredemez. O zaman da HANİF (protestant) bağ ile SİYONİST bağın kavgası başlayacak. Bunlar hemen arka arkaya olacak.

Adler, Mighty olarak belirlenip ötelenmiştir. Görevi Messiah gelince bitecektir. Pasif göreve geçecektir. Aktif görev aslında

"Rabbinden gelen bir dolaşıcı bahçeyi dolaştı da"

"Rabbinden gelen bir dolaşıcı bahçeyi dolaştı da"

"Rabbinden gelen bir dolaşıcı bahçeyi dolaştı da" ayetinin muhatabı olan MAİTREA'dır.

 

<> Ali imran/119: Ha sizler öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, onlar ise, bütün kitaba inandığınız halde sizi sevmezler. Szinle karşılaştıklarında: "Biz inandık?" derler. Yalnız kaldıklarında ise size olan kinlerinden aleyhinizde parmaklarını ısırırlar. De ki: "Kininizle ölünüz!" Allah, kesinlikle bütün sinelerin özünü bilir

 

Elbette eskortu da Almighty. (Yahya'dır) (Eskort=Refakatçisi)

 

<> 3/55: İz kalellahü ya ıysa innı müteveffıke ve rafiuke ileyye ve mütahhiruke minellezıne keferu ve caılüllezınettebeuke fevkallezıne keferu ila yevmil kıyameh* sümme ileyye merciuküm fe ahkümü beyneküm fıma küntüm fıhi tahtelifun

 

Kehf suresinde >>>>>>> İKİ BAĞ >>>>>>>>> Sophianist ve Mehdianist'lerin kavgası değildir. İzrael ile WEMB'in, yani 3M ile onların 3M'si arasındaki zaman kavgasıdır. Bu savaşın neferleri ise Zulkarneyn (İki zamanlılar) dır.

3M'nin üçü de GEÇMİŞTEN geleceğe naklolunmuştur.

İsa ÖNCE de vardı; gelecekte de geleCEK!

Adler önce de vardı; Mighty olarak geleCEK.

DEHR'in sahibi ise gelecekte ve geçmişte AYNI ANDA olabiliyor.

Şimdi şuna dikkat: Üç kişi geçmişten geleceğe giderek 3M olarak orada varolmuşlardır. Bunun ödentisi olarak birileri de gelecekten geçmişe giderek dengeyi kurmuşlardır. Bunlar üç kategoridir:

a) Zulkarneyn kategorisi

b) Lokman kategorisi

c) Ezra (Üzeyr) kategorisi...

Neden böyle? Ana-gizem nedir?

Çünkü zamanın NEDEN ve SONUÇ iki ucu var, yani geçmiş ve gelecek uçları. Adler geçmişi boşaltmış, Mighty olarak AB tipi evrenden B evrenine geçmiş. İsa yukarı alınmış ve Messiah olarak geleceğe çekilmiş.

Yani NEDEN ucu boşaltılmış. İsa'nın boşalttığı nedeni >>>> 3M+1 olan Yahya tutmaktadır. Mighty'nin boşalttığı ucu da (A ve 0 evrenlerinde) Zulkarneyn denen geri tepmeli bazı kişiler tutmaktadır ve doldurmaktadır.

Asıl ve ilk Zulkarneyn sadece Yecüc-Mecüc NEDENİNİ (reason) boşalttığı için var edilmiştir.

Diğer Zulkarneynler, ki bunlar geçmişe naklolunmaz; geçmişte bebek olarak doğmak durumundadırlar, geçmişin başını (Nedensellik ilkesini) tutmak üzere getirilmişlerdir. (Getiren Allah)

Bir de Şeytani Zülkarneynler var. Onlar da Sionizm süfyanizmi. Onların nedeni ise >>>> EZRA/Üzeyr tutmaktadır. ("Üzeyr için Allah'ın oğlu dendiği" bildirilir ilgili ayette)

 

<> Tevbe/30: Yahudiler: "Üzeyr Allah'ın oğludur." dediler. Hiristiyanlar da: "Mesih, Allah'ın oğludur." dediler. Bu, onların, önceden Allah'ı inkar edenlerin sözüne benzeterek, ağızlarıyla geveledikleri sözleridir. Allah kahredesiceler, nereden de saptırılıyorlar?

 

Hızır'ın öldürülmesiyle Yahya yeniden geleceğe gidince Lokman da Yahya'nın yerine yeniden geriye gelecektir. (Yediler meclisini de saymış oldum)

Az önce UYARI aldığımdan konuyu bu kadar toplayıp kesmek zorundayım.

Şimdi [candaşımızın] verdiği ayetlerde bu İKİ bağ + üçüncü bağı mütalaa ederek sindirmemiz ve "Ve ma edrake?..." ayetlerine muhatap olmamız gerekiyor. Yani ben dinleyeceğim ve geçmişteki "Küçük çıtlatmalarıma da muttali olduğunuzdan" bu mütalaanızı GELECEĞE NOT düşeceğiz.

Euzubilahi mineşşeytanirracim-Bismillahirrahmanirrahim diyerek sözü size bırakıyorum. Şöyle bir silkinip iki ayrı surede geçen iki ayrı ayet toplululuğunun yani Allah MİSALİNİN (Ha/vet'inin) yorumunu siz değerli candaşlara bırakıyorum.

Gerekirse Kehf ve Kalem ayetlerini bir daha topluca buraya copy/paste edebilirsiniz. Derli toplu okuruz böylece...

 

<> 68-Kalem/17: Biz onları, o bahçe sahiplerini belalandırdığımız gibi belalandırdık. Hani, onlar sabaha çıktıklarında, bahçeyi mutlaka kesip biçeceklerine yemin etmişlerdi.

<> 68-Kalem/18: Hiçbir istisna tanımıyorlardı.

<> 68-Kalem/19: Ama onlar uyumaktayken, Rabbinden gelen bir dolaşıcı bahçeyi dolaştı da,

<> 68-Kalem/20: O, simsiyah kesiliverdi.

<> 68-Kalem/21: Sabaha çıktıklarında birbirlerine seslendiler:

<> 68-Kalem/22: "Hadi eğer biçecekseniz ekininizi erken gidin."

<> 68-Kalem/23: Yola koyuldular. Aralarında fısıldaşıyorlardı:

<> 68-Kalem/24: "Hey! Bugün oraya bir yoksul girip yanınıza gelmesin."

<> 68-Kalem/25: Sadece engellemeye, şiddete güçleri yeten kişiler olarak erkenden vardılar.

<> 68-Kalem/26: Fakat bahçeyi görünce: "Yahu biz yanlış gelmişiz." dediler.

<> 68-Kalem/27: "Hayır, hayır! Biz mahrum edilenleriz."

<> 68-Kalem/28: Ortancaları/ılımlı olanı şöyle dedi: "Ben size söylemedim mi? Tespih etseydiniz ya!"

<> 68-Kalem/29: O zaman dediler ki: "Tespih ederiz seni, ey Rabbimiz! Gerçekten biz zalimler olduk!"

<> 68-Kalem/30: Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar.

<> 68-Kalem/31: "Yuh olsun bize, dediler, biz gerçekten azgınlarmışız."

<> 68-Kalem/32: "Umarız, Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz de herşeyimizle Rabbimize yöneliriz."

<> 68-Kalem/33: İşte böyledir azap! Ahiretin azabı ise gerçekten çok daha büyüktür. Ah! Bir bilselerdi.

<> 68-Kalem/34: Takva sahipleri için, Rableri katında nimetlerle dolu cennetler vardır.

<> 68-Kalem/35: Biz, Müslümanları suçlular/günahkarlar gibi yapar mıyız?

<> 68-Kalem/36: Neniz var sizin, nasıl hüküm veriyorsunuz?

<> 68-Kalem/37: Yoksa sizin bir kitabınız var da ondan ders mi görüyorsunuz?

<> 68-Kalem/38: Onda, keyfinize uyan herşeyi rahatça buluyorsunuz.

<> 68-Kalem/39: Yoksa sizin lehinize üzerimizde kıyamete kadar uzanacak yeminler mi var da siz ne hükmederseniz oluverecek!

<> 68-Kalem/40: Sor onlara: "Böyle birşeye hangisi kefil?"

<> 68-Kalem/41: Yoksa kendilerinin ortakları mı var? Eğer doğru sözlü iseler, çağırıversinler ortaklarını!

<> 68-Kalem/42: Baldırın çıplak kalacağı, secdelere çağrılacakları gün, onu da yapamayacaklar.

<> 68-Kalem/43: Gözleri yere eğilmiş, benliklerini zillet kaplamıştır. Onlar, sapasağlam oldukları zaman da secde etmeye çağrılıyorlardı.

<> 68-Kalem/44: Bu sözü yalanlayanla beni başbaşa bırak. Onları, bilmedikleri yerden yakalayacağız.

<> 68-Kalem/45: Süre tanıyorum onlara. Tuzağım gerçeken zorludur benim.

<> 68-Kalem/46: Bir ücret mi istiyorsun kendilerinden de onlar, bir borç altında eziliyorlar!

<> 68-Kalem/47: Yoksa gayb yanlarında da onlar mı yazıyorlar?

<> 17/23: Rabbin, yalnız kendisine kulluk etmenizi ve anaya babaya karşı iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi yanında yaşlanırsa onlara "Öf" bile deme ve onları azarlama. Onlarla güzel bir biçimde konuş.

<> 17/24: Onlara merhamet ederek alçak gönüllük kanadını ger ve de ki, "Rabbim, beni küçükken yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı."

<> 18-Kehf/32: İman edip iyi iyi amel işleyenlerin, şüphesiz ki, Biz öyle güzel işler yapanların mükafatını zayi etmeyiz.

<> 18-Kehf/33: İki bağ da yemişlerini vermiş, o adamdan hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. İkisinin ortasından bir de nehir fışkırtmışız.

<> 18-Kehf/34: Adamın başka bir geliri de vardı. Bu yüzden, arkadaşıyla konuştuğu bir sırada ona şöyle demişti: "Ben, malca senden zengin, insan unsuru bakımından da güçlü ve onurluyum."

<> 18-Kehf/35: Ve böylece, öz benliğine zulüm ede ede bağlığına girdi. Şöyle konuştu: "Bunun sonsuza değin yok olacağını sanmıyorum."

<> 18-Kehf/36: "Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Ama eğer Rabbime döndürülüp götürülürsem, bundan daha iyisini bulacağımdan eminim."

<> 18-Kehf/37: Kendisiyle konuşan arkadaşı ona dedi ki: "Sen, seni topraktan, sonra meniden yaratıp sonra da bir adam olarak biçimlendiren kudrete nankörlük mü ettin?"

<> 18-Kehf/38: "Lakin, o Allah benim Rabbimdir. Ve ben, Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam."

<> 18-Kehf/39: "Bağına girdiğinde, 'maşallah, kuvvet yalnız Allah'tandır' desen olmaz mıydı? Gerçi sen beni malca ve evlatça senden basit görüyorsun ama

<> 18-Kehf/40: olurki Rabbim bana senin bağından daha değerlisini verir seninkinin üzerine de gökten bir afet gönderir de bağlığın yalçın bir toprak kesilir.

<> 18-Kehf/41: "Yahut suyu dibe çekilir de bir daha onu isteyemezsin bile."

<> 18-Kehf/42: Derken bütün ürününe el kondu. Bağ sahibi, çardakları üzerine çökmüş bulunan bağ için harcadıklarına vahlanarak ovuşturuyor ve şöyle diyordu: "Ne olurdu, Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım!"

<> 18-Kehf/43: Allah dışında kendisine yardım edecek bir topluluğu da çıkmadı. Kendi kendini de kurtaramadı.

<> 18-Kehf/44: İşte böyle bir durumda, dostluk ve koruma, hak olan Allah'tandır. O, karşılık verme bakımından da hayırlıdır, iş sonuçlandırma bakımından da hayırlıdır.

 

İki cenah'ı (Cennet=Bağ-çe)yi ve ilkinde de ÜÇÜNCÜ bağı farkettik mi?

 

<> Üçüncü bağın kurucuları:

<> 68-Kalem/7: Doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi en iyi bilendir, hidayete erenleri de en iyi bilen O'dur.

<> 68-Kalem/8: O halde, (hakikati) yalan sayanlara boyun eğme!

<> 68-Kalem/9: Onlar isterler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.

<> 68-Kalem/10: Şunların hiçbirine itaat etme: yemin edip duran, aşağılık,

<> 68-Kalem/11: (Herkesi) kötüleğen, söz götürüp getiren,

<> 68-Kalem/12: Hayra engel olan, mütecaviz ve saldırgan günahkar,

<> 68-Kalem/13: Kaba ve kötülükle damgalı,

<> 68-Kalem/14: Mal ve oğullar sahibi olmuş diye (böyle yolunu şaşırmış)

<> 68-Kalem/15: Ona ayetlerimiz okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der.

<> 68-Kalem/16: Yakında Biz onu o hortumunun üzerinden damgalayacağız

<> 68-Kalem/17: Biz, vaktiyle "bahçe sahipleri" ne bela verdiğimiz gibi, onlara da bela verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah

 

"68/37: Yoksa sizin bir kitabınız var da ondan ders mi görüyorsunuz? - 38: Onda, keyfinize uyan herşeyi rahatça buluyorsunuz."

Burada HADİSLERE atıfta ve kinayede bulunuluyor.

Ve HANİFLİK için bu Süfyaniler ne diyor biliyor musunuz: "Hristiyanlık öncesi masallar. Yahudilik öncesi masallar. İbrahim geçmişe aittir, devrini tamamlamıştır. Haniflik ve Sabiilik neymiş? Muhammed ss'in sünneti ve hadisleri ile şeriatı dururken..."

"Kalem/15: Ona ayetlerimiz okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der."

"Kalem/15: Ona ayetlerimiz okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der."

"Kalem/15: Ona ayetlerimiz okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der."

"Kalem/15: Ona ayetlerimiz okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der."

"Kalem/15: Ona ayetlerimiz okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der."

 

"İbrahim Hanif'miş, ben de Hanefi'yim, ben daha makbülum. İbrahim Kur'an mı getirdi? Sünneti Muhammedi mi getirdi? Biz son dine son peygambere bakarız."

 

<> 8/31: Ayetlerimiz onlara okunduğunda şöyle derler: "Tamam, işittik. İstersek bunun gibisini elbette ki söyleriz; öncekilerin masallarından başka şey değil ki bu!"

<> 9/70: Gelmedi mi onlara kendilerinden öncekilerin haberi: Nuh kavminin, Ad'ın, Semud'un, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve altı üstüne gelmiş kentlerin. Resulleri onlara açık-seçik ayetler getirmişti. Allah onlara zulmediyor değildi; aksine, öz benliklerine onlar zulmediyorlardı.

<> 21/24: Yoksa O'nun dışında bazı ilahlar mı edindiler? De ki: "Susturucu delilinizi getirin! Benimle beraber olanların da benden öncekilerin de Zikir'i budur. Ne yazık ki onların çokları hakkı bilmezler; bu yüzden de yüz çevirirler."

 

Hanifliği anlatıyorum da beni içten dinliyorlar. (Ali İmran 116'dan itibarenki gibi).

"Vay be Hans Hoca, hakikaten Haniflik diye eski bir din varmış! Sana helal olsun! Ama bizim cemaate gelmiyorsun, camimizde (lafa bakın CAMİLERİYMİŞ) bizle cemaat olmuyorsun. Eşin açık giyiniyor, türban takmıyor."

Şimdi lütfen bu süfyanilerin adresi olan Ali İmran 116'dan itibaren biraz yazalım.

 

<> 3-Ali İmran/116: Küfre sapanlara gelince, onların malları da çocukları da kendilerine Allah'a karşı bir yarar sağlamayacaktır. Ateşin dostlarıdır onlar. Sürekli kalacaklardır onun içinde.

<> 3-Ali İmran/117: Bu dünya hayatında harcamakta olduklarının durumu, bir rüzgar örneğine benzer: Onda kavurucu bir soğuk vardır. Öz benliklerine zulmetmiş bir topluluğun ekinine değmiş de onu mahvetmiştir. Allah onlara zulmetmedi, onlar kendilerine zulmediyorlardı.

<> 3-Ali İmran/118: Ey iman sahipleri! Kendi dışınızda hiç kimseyi sırdaş edinmeyin. Sizi sarpa sardırıp perişan etmekten çekinmezler. Size sıkıntı vercek şeyi pek severler. Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır. Göğüslerinin saklamakta olduğu ise daha büyüktür. Eğer aklınızı işletirseniz Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir.

<> 3-Ali İmran/119: Siz öyle kişilersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Ve Kitap'ın tümüne inanırsınız. Onlar ise sizinle karşılaştıklarında inandık derler; başbaşa kaldıklarında size öfkelerinden parmak uçlarını ısırırlar. De ki onlara: "Öfkenizle geberin."Allah, göğüslerin içindekini çok iyi bilmektedir.

<> 3-Ali İmran/120: Size bir iyilik dokunsa bu onları rahatsız eder. Size bir kötülük dokunsa bununla sevinir, ferahlarlar. Eğer sabreder, sakınır/korunursanız onların tuzakları size hiçbir şekilde zarar veremez. Allah, Muhit'tir, yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatmıştır.

 

3/113 ila 115 BATIN BATILILARIN adresidir. Bundan öncesi de Batıl batılıların adresidir.

 

<> 3-Ali İmran/113: Ama hepsi bir değildir. Ehlikitap içinden Allah için baş kaldıran/Allah huzurunda el bağlayan/hak ve adaleti ayakta tutan/kalkınıp yükselen bir zümre de vardır; gece saatlerinde secdelere kapanmış olarak Allah'ın ayetlerini okurlar.

<> 3-Ali İmran/114: Allah'a ve ahiret gününe inanırlar, iyiyi-güzeli emrederler, kötüyü ve çirkini yasaklarlar. Hayır işlerde yarışırcasına koşarlar. İşte bunlar hayra ve barışa yönelik hizmet üretenlerdendir.

<> 3-Ali İmran/115: Yapmakta oldukları/yapacakları hiçbir hayır, nankörlükle karşılanmayacak/karşılıksız bırakılmayacaktır. Allah, takva sahiplerini çok iyi bilmektedir.

 

110 yöresi SABAHE, 104 ise Doğru doğuluların adresidir. Bundan öncesinde ise Doğmatik doğu ile Doğru doğunun kıyası vardır.

102. ayet öncesinde de Bilderberg, Mason gibi kuruluşlar -yerli satılmışlık- haber verilmektedir. 116. ayete gelince. Bunlar da EHLİ KİTAB KAFİR MÜSLÜMANLARIN ayetinin başlangıcıdır.

 

"116: Küfre sapanlara gelince, onların malları da çocukları da kendilerine Allah'a karşı bir yarar sağlamayacaktır. Ateşin dostlarıdır onlar. Sürekli kalacaklardır onun içinde."

Ehli Kitab kafir müslümanlar cehennemde ebedi kalacaklardır. 117. Ayet ise ÜÇÜNCÜ BAĞI anlatmaktadır:

"117: Bu dünya hayatında harcamakta olduklarının durumu, bir rüzgar örneğine benzer: Onda kavurucu bir soğuk vardır. Öz benliklerine zulmetmiş bir topluluğun ekinine değmiş de onu mahvetmiştir. Allah onlara zulmetmedi, onlar kendilerine zulmediyorlardı."

Süfyaniler kadar soğuk, nemrut, sahtiyan suratlı, delici bakışlı, yobaz ve hoyrat bir topluluk daha yoktur. Onlar gülmezler ancak alay etmek için gülerler. Müslümanların ahlakı karakteri etiki dünyada en maksimum bozuktur.

 

"Kalem/10: Şunların hiçbirine itaat etme: yemin edip duran, aşağılık"

"Kalem/11: (Herkesi) kötüleğen, söz götürüp getiren"

"Kalem/12: Hayra engel olan, mütecaviz ve saldırgan günahkar"

"Kalem/13: Kaba ve kötülükle damgalı"

"Kalem/14: Mal ve oğullar sahibi olmuş diye (böyle yolunu şaşırmış)"

"Kalem/15: Ona ayetlerimiz okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der."

"Kalem/16: Yakında Biz onu o hortumunun üzerinden damgalayacağız."

 

Cahil bir sürüdür onlar.

 

<> 83/29: Şu bir gerçek ki, suça batmış olanlar, iman sahiplerine gülerlerdi.

 

"Kalem/16: Yakında Biz onu o hortumunun üzerinden damgalayacağız."

"Kalem/16: Yakında Biz onu o hortumunun üzerinden damgalayacağız."

Bu bir kuantum tünelidir.

 

"3/117: Bu dünya hayatında harcamakta olduklarının durumu, bir rüzgar örneğine benzer: Onda kavurucu bir soğuk vardır. Öz benliklerine zulmetmiş bir topluluğun ekinine değmiş de onu mahvetmiştir. Allah onlara zulmetmedi, onlar kendilerine zulmediyorlardı."

O hortum deşarj olacak. Şeytanı kovalayan Şıhab denen kozmik primerlerin KUANTUM tüneli nasıl ki onları kovalıyorsa ve onları yakıcı ateş ile yakarken aniden soğuyorsa, bu müstehak durum ehli kitab (hatta ehli Kur'an) müslüman kafirlerimizin de akıbetidir.

Onlarla içiçe yaşıyoruz, hatta aynı evde; dost biliyoruz, sırdaş biliyoruz.

 

"3/118: Ey iman sahipleri! Kendi dışınızda hiç kimseyi sırdaş edinmeyin. Sizi sarpa sardırıp perişan etmekten çekinmezler. Size sıkıntı vercek şeyi pek severler. Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır. Göğüslerinin saklamakta olduğu ise daha büyüktür. Eğer aklınızı işletirseniz Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir."

Ve biz onları gerçekten çok severiz.... :(((((:

 

"3/119: Siz öyle kişilersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Ve Kitap'ın tümüne inanırsınız. Onlar ise sizinle karşılaştıklarında inandık derler; başbaşa kaldıklarında size öfkelerinden parmak uçlarını ısırırlar. De ki onlara: Öfkenizle geberin. Allah, göğüslerin içindekini çok iyi bilmektedir."

Komşumuz o. Müezzin, imam o! Mahalle bakkalımız! Şu camiinin ihtiyarı...

 

"3/119: Siz öyle kişilersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Ve Kitap'ın tümüne inanırsınız. Onlar ise sizinle karşılaştıklarında inandık derler; başbaşa kaldıklarında size öfkelerinden parmak uçlarını ısırırlar. De ki onlara: Öfkenizle geberin. Allah, göğüslerin içindekini çok iyi bilmektedir."

Onları kurtarmaya çalışırız.

Allah'ın kitabını

İbrahim'in dostluğunu millet kavramını

Hanifliği

mezhebin ebedi cehennem olduğunu

şeyhlerin ŞUARA şeytan olduklarını

imamların maaş almaması gerektiğini

Haccın üç ay olduğunu

Orucun daha uzun tutulması gerektiğini

Namazın üç vakit ikişer rekat olduğunu

Cuma gününün zinhar TATİL olmadığını

hadislerin uydurulduğunu

Şeriat diye bir başka dinin uşağı olduğunu

anlatırsınız.

Dinlerler sizi, hatta şaşırırlar ve hak verirler, "Haklısın vallahi" bile derler.

Siz onları çok seversiniz

"3/119 Siz öyle kişilersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Ve Kitap'ın tümüne inanırsınız. Onlar ise sizinle karşılaştıklarında inandık derler; başbaşa kaldıklarında size öfkelerinden parmak uçlarını ısırırlar. De ki onlara: Öfkenizle geberin. Allah, göğüslerin içindekini çok iyi bilmektedir."

Ama yanınızdan kalkınca gidip dedikoduya başlarlar. Töre cinayeti gibi aile meclisi kararlar ve yaptırımlar çıkarırlar. Sizin saptığınızı, İslam denen 14 asırlık yaşayan ve sapasağlam kalmış bir dini sizin bozduğunuzu, hele hele bir de HANS ismi varsa Kesinlikle sizin bir misyoner arkasına düştüğünüzü, Hristiyanlığı sinsice yaydığımı söyleyeceklerdir. -dedikodulardan ğıybetlerden bir demet-.

 

<> 6/25. İçlerinden sana kulak verenler vardır; ama biz onu gereğince anlamamaları için kalplerine kılıflar geçirmiş, kulaklarına bir ağırlık koymuşuzdur. Tüm mucizeleri görseler de onlara inanmazlar. Nihayet sana gelip seninle çekişerek söyle derler küfre sapanlar: "Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir."

<> 83/29: Şu bir gerçek ki, suça batmış olanlar, iman sahiplerine gülerlerdi.

<> 83/30: Onların yanlarından geçerken birbirlerine kaş-göz işareti yaparlardı.

<> 83/31: Ailelerine döndüklerinde gülüp eğlenmeye koyulurlardı.

<> 83/32: İnanları gördüklerinde: "Şunlar var ya! Şaşkın, sapık bunlar!" derlerdi.

<> 83/33: Oysa ki kendileri, inananlar üzerine bekçi gönderilmemişti.

<> 83/34: İşte bugün, iman sahipleri, küfre batmışlara gülüyorlar.

 

"3/120: Size bir iyilik dokunsa bu onları rahatsız eder. Size bir kötülük dokunsa bununla sevinir, ferahlarlar. Eğer sabreder, sakınır/korunursanız onların tuzakları size hiçbir şekilde zarar veremez. Allah, Muhit'tir, yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatmıştır".

Ve sizin iyiliğinizi istemezler.

Ve iki gündür [A] bilgisayarını annesinin evine götüremiyor, YASAK çünkü. Ve bilgisayar [M] hanımda bekliyor.

Anneye üf denir mi? Hem evet hem hayır? EVET çünkü anne baba kemikleşmemiş genç iseler ÜF deyiniz. Ama yaşlandılar mı artık onlar betonarme'dir, o andan itibaren ÜF diyemezsiniz!

40 yaş bir önemli dönemdir. Bu yaştaki anne ve babaya Üf denebilir. Ama 40 yaş geçti mi denemez! 40 yaşından sonraki İHTİYAR öyle bir mes'uldur ki, keşke kırkına girmeden daha masum ölseydi diye temenni edersiniz.

Lütfen ÜF ayetini yazar mısınız?

 

<> 17/23: Rabbin, yalnız kendisine kulluk etmenizi ve anaya babaya karşı iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi yanında yaşlanırsa onlara "Öf" bile deme ve onları azarlama. Onlarla güzel bir biçimde konuş.

 

"Onlardan biri veya ikisi yanında yaşlanırsa onlara "Öf" bile deme"

"Onlardan biri veya ikisi yanında yaşlanırsa onlara "Öf" bile deme"

"yanında yaşlanırsa"

"yanında yaşlanırsa"

"yanında yaşlanırsa"

"yanında yaşlanırsa"

"yanında yaşlanırsa"

 

<> 46/15: Biz insana, ana ve babasına iyilik etmesini öğütledik. Anası onu zahmetle taşır, zahmetle doğurur. Ana karnında taşınması ile sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet olgunluk çağına erince ve kırk yaşına varınca: "Rabbim, bana, anama ve babama verdiğin nimete şükretmeğe ve razı olacağın yararlı işler yapmağa beni yönelt. Benim soyumu islah et. Ben tövbe edip, sana teslim olanlardanım," demelidir.

 

Yaşlılığın limitini de ayetten alalım:

40 yaşı geçince kemikleşme başlıyor. 40 yaşına kadar ZİNDE ve anlayışlıyken, bundan sonra zalimlerden oluyor yaşlılar. Gelin kaynana kavgaları, baba oğul kavgaları, töre cinayetleri ve hamıklık başlıyor.

Allah ayette diyor ki:

"Nihayet olgunluk çağına erince ve kırk yaşına varınca: "Rabbim, bana, anama ve babama verdiğin nimete şükretmeğe ve razı olacağın yararlı işler yapmağa beni yönelt. Benim soyumu islah et. Ben tövbe edip, sana teslim olanlardanım" demelidir."

Yani diyor ki: 40 yaşından sonra bu kişiler, "Tevbe ettim, namaza başladım, hacı oldum, Hadisleri öğrendim vb." diyorlar. Mafya babası gibi babalar birden dindar oluyorlar. Ama nasıl dindarlık? Hayatında ilk kez keşfetmiş dini. (Yani hadisleri ve şeriatı) Mezheb taassubunu din sanmış. Camiye yardım yaparak cenneti hak ettiğine inanmış. Özetle, 40 yaşında tevbe etmiş kişilerin haline bakınız.

Bu ayeti iyice ÖZÜMSEDİNİZ ? Hatta yaşadınız mı canlı bir film gibi...

 

<> evet

 

40 yaşına kadar ÜF diyebilirsiniz >>> Tartışıyorsunuz çünkü. Birbirinizi bıçaklamıyor, terbiyesizlik etmiyorsunuz.

"Baba anne, siz işi yanlış biliyorsunuz. Bırakalım bu sütüm haram olsun emeğim haram olsun ağızlarını... Baba anne, ben eve bir bilgisayar almak istiyorum. Bunu bana Allah gönderdi. Sen niçin istemiyorsun?"

"-O zaman bilgisayarını da al, pılını pırtını topla ve git bu evden!"

 

"Anası onu zahmetle taşır, zahmetle doğurur."

"Anası onu zahmetle taşır, zahmetle doğurur."

amaaaaa

"Sizi sarpa sardırıp perişan etmekten çekinmezler. Size sıkıntı vercek şeyi pek severler. Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır. Göğüslerinin saklamakta olduğu ise daha büyüktür. Eğer aklınızı işletirseniz Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir."

"3/119: Siz öyle kişilersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz."

 

"Sizi sarpa sardırıp perişan etmekten çekinmezler. Size sıkıntı vercek şeyi pek severler. Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır. Göğüslerinin saklamakta olduğu ise daha büyüktür. Eğer aklınızı işletirseniz Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir."

"3/119: Siz öyle kişilersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz."

 

NEREYE kadar? Ya da örneğimiz kim? Kur'an'dan örnek arayalım.

 

<> Ankebut/8: Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan şeyle bana ortak koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda, onlara itaat etme. Dönüşünüz banadır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim.

<Yarola> hz. ibrahim ss

<> Babasına...

 

Evet Yarola (İbrahim atamız da sana yar ola).

 

<Yarola> amin

 

Babasına dayağa karşı ibrahim atamız ne yaptı 10-12 yaşındayken? 10-13 yaşları arasında??? ÜF demedi ama öyle bir şeyler yaptı ki, kuantum tüneli bir rahmetle geldi, bir geldi pir geldi.

[A] candaşımız annesine (veya babasına) İBRAHİM olmalıdır, o ahlakla PROTEST olmalıdır. (Hanif)

 

<> Enbiya/52: O babasına ve kavmine: Şu karşısına geçip tapmakta olduğunuz heykeller de ne oluyor? demişti

<> Şuara/70: Hani babasına ve toplumuna şöyle demişti: "Siz neye ibadet ediyorsunuz?"

<> 60/4: İbrahim'le, beraberinde olanlar da sizin için çok güzel bir örnek vardır. Hani, onlar toplumlarına şöyle demişlerdi: "Biz sizden de Allah dışında ki kulluk ettiklerinizden de uzağız. Sizi tanımıyoruz. Sizinle bizim aramızda, siz Allah'a, yalnız Allah'a inanıncaya kadar, sürekli düşmanlık ve nefret olacaktır." Ancak İbrahim babasına şöyle demişti: "Senin için hep af dileyeceğim ama Allah'tan sana gelecek şeyi geri çevirme gücüm yoktur. Ey Rabbimiz! Yalnız sana güveniyoruz, yalnız sana yöneliyoruz! Dönüş yalnız sanadır!"

<> 21/69: Biz de şöyle dedik: "Ey ateş, İbrahim'e serin ol, selam ol!"

 

Allah'ımız İbrahim'in HANİF KURGUSUNUN FORMATLAMASINI kabul etmiştir. Babasını, kafir komşu ve akrabalarını kurtarmasını değil. Bu ADL olan Allah'a yakışmazdı. (NUH'un büyük oğlunu anımsayınız.) Yani "Kendisinden başkası" için geçmişte hiçbir ricasını kabul etmemiştir Allah.

İbrahim sebebini sorunca (50 sayfa indirilmiştir) Allah şöyle buyurdu:

"İndirdiğim kitabda Kema barekte... ile senin tüm Soyuna peygamberler vereceğim, ki bu haksızlık olmasın diye, senin yolundan giden ve kan bağın olmayan kıyamete kadar çıkacak tüm Haniflerin de MİLLETİN olarak dualarını kabul edeceğim. Ama baban ve diğer putperest akrabaların için benden sakın Af dileme. Rabbin seni dost edinmiştir."

Azer'i (babası) değil! Şahidin gözleri o kitabı okudu. Ana kitaptan indirilmiştir aslı, tahrif ve tahrib yoktur, orijinaldir. Şahidin gözlerine kurban olurum! Eş-ŞEHİD'e...

 

[A] gitmiş sorusu yanıtlanmamış halen. :(( Gerçekten çok gevezeyim, biri beni tutsun!

 

<> est

<> zevkle izliyoruz

 

<> birimiz [A]'yı tutabilseydik keşke

 

Candaşım evine bilgisayar gitti, Geri çevrildi. Birisi [A]'nın üf diyemediklerini tutsa...

 

Son 25 dakika, çünkü gerçekten 01.00'de işim var. (Yine chat)

 

<> efendim, dinlenme molanız olsun bu 25 dk bence

<> beliniz yine ağrımıştır

 

Mümkün değil. 25 dk'ya daha ne kadar bilgi sığar. (Kesin bilgi Kur'an'dır ve Allah katındadır.)

 

<> dinlenip çay içiniz pls, 01'e kadar hiç değilse

 

Kur'an okumayı dinlenmeye yeğlerim. ZigZag'a da Kur'an okuyorum. Dünki chat verimsizdi, bir telefon ve gidip gelenler trafiği vardı. Bugün sanırım verimli oldu.

 

<> sizinle (kuranla) olan her dakikamız verimlidir

 

Tşk.

 

<> 2-Bakara/124: Hani Rabbi, İbrahim'i bazi kelimelerle imtihana çekmiş, o da onların hakkını vermişti de Rab şöyle demişti: "Seni insanlara önder yapacağım." İbrahim, "Soyumdan birilerini de" deyince Allah: "Benim ahdim zalimlere ulaşmaz." buyurdu.

<> "vereceğim ki bu haksızlık olmasın diye" dediniz, Hz İbrahim'in duasının kabul edilmeyişi üzerine, haksızlığı açmanız mümkün mü kaptanımız

 

Şimdi ÇOCUKLARI (zürriyeti), yani kanbağı olanlar İbrahim Gen'ini taşıyanlar için hayırlı evlat geliyor, yani peygamberler (saymakla bitmez, Kur'an'da verilenin üç katı kadar daha geldi.)

Ve kan bağı olmayan ne yapsın? İşte ona da İbrahim Barik'i olan MİH verdi Allah! Mih'den elçi çıkmadı. Ata İbrahim soyundan (Taa İsa'ya kadar, Efendimize kadar) peygamber çıktı.

Dolayısıyla soyundan olmayan (Kavminden ve aşiretinden olmayan) ben Hans, sen, bizler daha büyük bir ödül kazandık.

Çünkü Efendimiz dahil, Musa, Süleyman, Davud vb. HANİF SAYISI kaç??????? Efendimiz dahil diyorum? Bu kadar peygamberden sadece MÜSLÜMAN çıktı.

H A N İ F  kaç tane????????????????????????????????????

Biz daha şanslıyız. Peygamber değiliz ammaaaaa Ondan daha dereceli olan MİH'iz.. Allah'ın dost edindiği istisnayız.

 

<> elhamdülillah nasibimiz bol olsun inşaallah, El Adl'den bunlar bize, İbrahim babamızın duasının sonucu

<> 2-Bakara/127: Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah'ın temellerini yükseltiyor (şöyle diyorlardı:) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin.

<> 2-Bakara/128: Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usüllerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.

<> 2-Bakara/129: Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin.

<> 2-Bakara/130: İbrahim'in milletinden, kendine kıyandan başka kim yüz çevirir? Gerçek şu ki, Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık, ahirette de hiç şüphe yok ki o iyiler arasındadır.

<> Rum/30: Sen yüzünü hanif olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.

<> 22-Hacc/78: Allah uğrunda Ona yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi önceden de şu Kitapta da "Müslümanlar" diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevla'nız. Ne güzel Mevla'dır O, ne güzel yardımcıdır O!

 

"resul sizin üzerinize bir tanık olsun."

"resul sizin üzerinize bir tanık olsun."

Rasul mü yoksa Resul mü dikkat ediniz!!!

 

<> Rasulü

<> 78: Ve cahidu fillahi hakka cihadil hüvectebüküm ve ma ceale aleyküm fid dıni min harac millete ebıküm ibrahım hüve semmakümül müslimıne min kablü ve fı haza lı yekuner rasulü şehıden aleyküm ve ketunu şühedae alen nas fe ekıymüs salate ve atüz zekate va'tesımu billah hüve mevlaküm fe nı'mel mevla ve nı'men nesıyr

 

"rasulü şehıden"

"rasulü şehıden"

"rasulü şehıden"

Evet :)

Bunu efendimize yamadı mealciler... Bir kere AYET  G E L E C E Ğ E  sesleniyor.

"Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin."

Bu konuda özellikle Millenium ile 310 yıl sonrası arasından söz ediliyor.

HANİFLİK bir seçimdir; sen niyet edersin, Allah da seçicidir.

(İbrahim niyet etti, Allah seçti -diğer tüm peygamberler bunun tersi-.)

Allah'ın atadığı bir elçi değildir. Bu yüzden HANİFLİK ile ayeti özdeşleştirin, yani çağımızla ve bundan üç yy sonrasıyla.

 

"O sizi seçmiş"

"O sizi seçmiş"

"O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır"

"O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır"

Kolay olanı seçin. Günde 6 rekat namaz kılın. Yüzüstü, yanüstü, veya bu EVDE (site) otururken Allah'ı anın. Geceleyin Kur'an okumaktayız, (Ali İmran 113 gibi)

Kolayınıza geleni okuyunuz. Su yoksa teyemmüm ediniz. Yolculuğa çıktıysanız bir tek rekat namaz kılınız -veya savaşta-.

 

"O sizi seçmiş"

 

<> hüvectebüküm >> "O sizi seçmiş" değil, "O size icabe etmiş (veya cevab vermiş) anlamında olmalı.

 

(Ali İmran 104 onun invite'ıdır.) (Yani Ali İmran 104'ü burayla birleştirebilirsin.) (Sen AYRILMAZSAN=Allah'a bir adım atmazsan Allah sana niçin icabet etsin? Öteki ayrıldığın grup gibi Ehli Kitab kafir müslüman olurduk -haşa-.)

 

<> 3-Ali İmran/104: İçinizden hayra çağıran, doğruluk ve güzelliği belirlenene özendiren, kötülük ve çirkinlik belirlenenden sakındıran bir topluluk olsun. Kurtuluş ve zafere erenler işte onlardır

<> 3-Ali İmran/104: Velteküm minküm ümmetüy yed'une ilel hayri ve ye'mürune bil ma'rufi ve yenhevne anil münker* ve ülaike hümül müflihun

<> ümmetün yed'une

 

Ama buradaki TAM anlamı vereyim candaşıma...

Sihirli kelime >>> VECİBE yani VACİB. (Seçimin VACİB olması gibi.)

Allah'ımızın kendisine -haşa- üstlendiği vecibeler var. Mesela "Kulum benden razı olur mu?" gibi. (Bu bilmemek anlamında değil, amiyane bir örnektir.)

Yani icbe(d) derken VaCiB olduğunu düşününüz. Ok?

 

<> ok

<> DUAsız olmuyor.

 

"O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın"

"Babanız İbrahim'in milletini esas alın"

"Babanız İbrahim'in milletini esas alın"

Bunu 7 bin yıldır uygulamamış ve hatta bu ayetin inmesinden sonra 14 asır uygulamamış bilememiş kişilere niçin:

"Babanız İbrahim'in milletini esas alın"

"Babanız İbrahim'in milletini esas alın"

"Babanız İbrahim'in milletini esas alın"

densin ki?

Orada İsa'ya, Mehdi'ye ve Hanifliğin bu CORN'unu tutan bizlere hitap var. Yol yordam gösteriliyor. Ayetin muhatabı efendimizden çok biz oluyoruz. Şüphesi olan var mı?

 

<> hayır

<> Efendimiz muhatab alsa idi ayeti, ona hanif ol diye emredilmezdi.

 

"Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı."

"Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı."

"Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı."

Yukarıdaki ayete bakınız! Bu efendimize mi yoksa doğrudan SİZE mi? Lütfen bakınız.

 

"Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı."

"Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı."

Önceki kitap KUR'AN yani 14 asır önce gelen.

 

"Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı."

"Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı."

"Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı."

"Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı."

"Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun."

Ayrıca sizleri ürpertecek bir sır daha: "Kitabı teslim alanlar" diye bir cümle DAHA var. Dikkat ediniz. -Özellikle Arapça bilenler, iki anlamı da göreceksiniz-

"Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar / Allah'a teslim olanlar diye' adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun."

Bizler Allah'ın emaneti Kur'an'ı teslim aldık ve Allah'a teslim ederiz. Hiçbir Allah'ın kulu Kur'an'ın bu derinliklerine inmedi ve inemeyeCEK de. Bunu biz teslim aldık.

 

"Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da 'Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar' diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun."

Resul olsaydı Efendimiz teslim almış olurdu, ama  R A S U L  olunca İsa, Mehdi herkes orada.

Kim bana abartıyor, ya da saptırıyorsun diyebilir ki?

Cuma gününü tatil yapanlar mı? 14 yüzyıldır CUMA TATİL! Kur'an böyle mi okunur!

Kur'an bize teslim edildi, Maaşlı imamlara değil! 4 mezheb imamına da değil!

 

Geleceğin ALAMETLERİ yazılı ayette:

"resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız"

"resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız"

"resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız"

 

<> Tanık=ŞEHİD

 

Adler de, Mesih de, Hızır da, Yahya da, Lokman da, Üzeyr de GEÇMİŞTEN GELECEĞE giden elçiler. Kimi RESUL (Yahya gibi), kimi de RASUL.

Neyin üzerine ŞAHİT tutuluyor? Bunlardan ikisini tanıdınız mı? MİSAK ELÇİSİ! Yani halef ve selef iki elçi. Bunu açık ve net olarak AYETTE okudunuz mu?

 

<> evet

 

"Oku"mak çok önemli. Mübalağa ve ilzam mı yapıyorum? Zorla mı yakıştırıyorum?

 

<> asla

 

Ama bu ayetler; tıpkı Haccın üç-dört ay olduğu, namazın iki rekat olduğu, cuma'nın tatil olMAdığı gibi AÇIKÇA yazılı. Açık bir kitabı 14 yy.dır okumuyormuşuz!

Efendimiz RASUL değildir, bunu ayırt edelim. (Enbiya'dandır yani Resuldür.) (Örnek ayet=Hatemül Enbiya... gibi.)

Bir ters gelen nokta var mı, şu yukarıdaki ayette? Yani benim çarpıttığımı sürüklediğimi söyleyebilirler mi?

 

<> kim söyleyebilir ki

<> Resulullah ss, "Allah'ın risalaeti"ni açıklayamaz/anlatamaz.

<> O'nun risaletini ancak alimler anlatabilir.

 

Yani >>> MÜRSELLER (Risale/broşür kitap üretenler, -e-book dahil-)

 

<> Saffat/181: Selam olsun tüm mürsellere!.

<> 35/32: Sonra Biz, o kitabı kullarımızdan süzüp seçtiklerimize miras kıldık. Onlardan da nefislerine zulmeden var, orta giden yolu tutan var, Allah'ın izniyle hayırlarda ileri geçenler var. işte büyük lütuf odur.

<> 35/32: Sümme evrasnel kitabellezınestafeyna min ıbadina fe minhüm zalimül li nefsih ve minhüm muktesıdve minhüm sabikum bil hayrati bi iznillah zalike hüvel fadlül kebır

<> 33/40: Muhammed, sizin rajalarınızın babası değildir; O, Allah'ın resulü ve nebilerin sonuncusudur. Allah herşeyi gereğince biliyor.

<> Maide/15: Ey Ehlikitap! Rasulümüz size geldi. Kitap'tan saklamış olduklarınızın çoğunu size ayan-beyan açıklıyor; çoğundan da geçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah'tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir.

<> Maide/15: Ya ehlel kitabi kad caeküm rasulüna yübeyyinü leküm kesıram mimma küntüm tuhfune minel kitabi ve ya'fu an kesır kad caeküm minellahi nuruv ve kitabüm mübın

 

Arapçasında Hafif müslümanlar da anlatılmış. :) Ama sanki siz ortayolcu olun gibi bir anlam yüklemiş müfessir. Oysa onlar ASKER KAÇAĞI, Yani ortacıları özendirmiyor Allah!

1. HADİSÇİLER >>> Onlardan da nefislerine zulmeden var.

2. HAFİFLER >>> Orta giden yolu tutan var (ki bunlar da cennete gidecek).

3. HANİFLER (Sabıkun mukarrebun sırrı)

 

"Allah'ın izniyle hayırlarda ileri geçenler var. işte büyük lütuf odur."

"Allah'ın izniyle hayırlarda ileri geçenler var. işte büyük lütuf odur."

"Allah'ın izniyle hayırlarda ileri geçenler var. işte büyük lütuf odur."

İleri geçenleri hatırladınız mı?

 

<> Evet, pionlar

<> Pioneerlar

 

Mukarrebunlar ve sabukunlular.

 

<> Ama satrançdaki değil damadakiler ;)

 

Evet biz EŞİDİZ.

Bu arada Hadis-Hafif-Hanif üçlüsünü RESMEN fark ettiniz mi?

 

<> Evet

<> Farketmek ne kelime gözümüzün içine giriyorlar

 

Hafif müslümanlar SAĞCI'dır CENNET'e...

 

<> Ashab-ı Meymene

 

Hadis müslümanlar solcudur. Cehenneme...

 

<> Ashab-ı Meş'eme

 

Bir de sağa sola sapmadan dimdik ileri geçenler var... Onları da Vakıa suresi anlatıyor. Bilin bakalım bunlar kimler?

 

<> 56-Vakıa/8: Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere!

<> 56-Vakıa/9: Soldakiler, ne bahtsızdırlar onlar!

<> 56-Vakıa/10: önde, en öne geçenler, işte o ileride olanlar!

<> 56-Vakıa/12: Naim cennetlerinde (Allah'a) yakın olanlardır.

<> 56-Vakıa/13: Çoğu öncekilerden,

<> 56-Vakıa/14: biraz da sonrakilerden,

<> 56-Vakıa/15: cevherlerle işlenmiş tahtlar üstünde,

<> 56-Vakıa/16: karşı karşıya kurulmuşlar.

 

Sağı solu bırakıp ileri (öne, yukarıya) gidiniz. HANİF yolun adresi budur! :)

 

<> amin

 

Vakıa'nın devamını yazar mısınız? 17'den ibtibaren.

 

<> 56-Vakıa/17: Gencecik uşaklar dolanır çevrelerinde. Sürekli hizmete adanmışlardır.

<> 56-Vakıa/18: Sürahiler, ibrikler ve öz kaynağından içkilerle doldurulmuş kadehler eşliğinde.

<> 56-Vakıa/19: Ne başları döner ondan ne de akılları karışır.

<> 56-Vakıa/20: Ve meyvalar, gönüllerince seçtiklerinden.

<> 56-Vakıa/21: Ve kuş eti iştahlarınca beğendiklerinden.

<> 56-Vakıa/22: Ve genç kadınlar, iri ve siyah gözlü,

<> 56-Vakıa/23: Titizlikle korunan inciler misali;

<> 56-Vakıa/24: Yaptıklarına karşılık olarak.

<> 56-Vakıa/25: Ne boş bir laf işitirler orada ne de günaha sokacak bir şey.

<> 56-Vakıa/26: Sadece "selam, selam!" denir.

 

"Sadece selam, selam!"

"Sadece selam, selam!"

"Sadece selam, selam!"

der ve gider geronimo öteki "EV/SİTE"ye...

 

<> selam selam

<> sonsuz teşekkür ederiz

<> Allah'a emanet