OYUK DÜNYA TEORİSİ

Hitler ve yakın çevresi, Horbiger’in “Oyuk Dünya Teorisi”ne de tam olarak inanmış ve bu teoriyi kanıtlayabilmek için bazı uygulamalara bile girişmişlerdi (K163):

Nisan 1942’de, Hitler, Georing ve Himmler’in onayları ile, kızılötesi ışınlar çalışmaları ile ünlü Dr. Heinz Fisher yönetimindeki bir araştırma ekibi, Baltık Denizi’ndeki Rügen Adası’na, en gelişmiş radar aygıtları ile donanımlı olarak çıkarlar. Bu aygıtlar, o yıllarda daha henüz pek seyrek olup, sadece Alman savunmasının can alıcı noktalarına yerleştirilmişlerdi. Ancak, Rügen Adası Deneyi, Hitler’in bütün cephelerde yapmayı planladığı genel saldırı açısından son derece önemli görülmekteydi. Dr. Fisher, adaya varır varmaz, radarları 45 derece göğe çevirtir ve böylece bir kaç gün beklenir. Ekip mensupları bile çok şaşırdıkları bu araştırmanın nedenini daha sonra anlarlar. Hitler, Dünya’nın dışbükey değil, “içbükey” olduğuna inanmaktadır. Bu deneyle, düz ışınlar halinde yayılan radar dalgalarının yansıması ile, içbükey kürenin içinde yer alan çok uzaktaki cisimlerin varlığı saptanacaktır. Araştırmanın asıl amacı, İngiltere’de, Scapa Flow’da demirlemiş bulunan İngiliz donanmasının yerinin saptanmasıdır..

Rügen Adası Deneyi, Martin Gardner’in, 1957 yılında yayınlanan, “Fads and Fallacies in The Name of Science” (Bilim Adına Yapılan Yanlışlıklar) adlı kitabında (K62) ayrıntılı olarak anlatılmıştır.

Palomor Dağı Gözlemevi’nden Dr. Kupier, 1946 yılında, Oyuk Dünya Teorisi’ne ilişkin şöyle bir yazı yayınlamıştır: “Alman donanması ve hava kuvvetlerinin  yüksek düzey yetkilileri Oyuk Dünya Teorisi’ne inanmışlardı. Bunun, özellikle İngiliz donanmasının yerinin saptanmasında yararlı olacağı kanısındaydılar. Çünkü, Dünya’nın içeriye doğru olan eğimi, gözle görülen ışınlardan daha az eğik olan kızılötesi ışınlarla çok uzaktaki noktaların gözlemlenmesine imkan verecekti.”

Bu çılgın deneyler inanılmaz gibi geliyor; ancak Nazi ileri gelenleri ve askeri uzmanlar bu teoriye içtenlikle inanmışlardı. Hitler Almanyası’nda gizemcilik ve önsezi, bilimsel araştırma ile eşit düzeye getirilmiş ve bu akıl almaz durum, başta Alman Genelkurmayı ve üst düzey yönetimi olmak üzere, politika liderlerini ve hatta bazı bilginleri bile etkilemiştir (D69, S13, S53, S78).