“THULE” ÖRGÜTÜ 

THULE ÖRGÜTÜ'NÜN AMBLEMİ

 

Tüm bilimsel yasalara karşı amansız bir savaş açan Hitler, acaba bu gücünü nereden almaktaydı?. Bu büyülü ve gizemli gücün adı, Thule Örgütü idi (K163, K166, S78, G6). Bu örgütün kurucularından, şair ve gazeteci, Dietrich Eckart, 1920’lerde, mimar Alfred Rosenberg ve Karl Haushofer ile birlikte, Hitler’e, mistik Doğu’nun gizemlerini öğretmiş ve Hitler’in, o yıllarda bu örgüte katılmasını sağlamıştır. 1923 yılında kurulan Milliyetçi Sosyalist Parti’nin yedi kurucu üyesinden biri olan Eckart, aynı yıl içinde öldüğünde, elindeki tüm bilgi birikimini Karl Haushofer’e bırakır. Vasiyetinde ise, şöyle demektedir: Hitler’i izleyiniz. Dans edecektir; ancak müziği ben yazdım. Onlarla temasa geçmesi için gerekli araçları kendisine verdik. Bana da sakın acımayın. Tarihi herhangi bir Alman’dan daha fazla etkilemiş olacağım.”    

 

 

THULE - QAANAAQÖrgüt, adını “Thule Kornen”den almıştı. “Thule”, İzlanda efsanelerindeki batık bir kıtanın adıdır. Ayrıca, Grönland’ın batısında, halen bir Thule kenti bulunmaktadır. “Kornen” ise, hem yarımada, hem de “boynuz” anlamına gelmektedir. “Thule Kornen”, Thule Yarımadası anlamına gelmekle beraber, Thule kentinin gerçek adı Qaanaak'tır. İki ismi beraber okuduğumuzda “Zülkarneyn” (K165) kelimesi açıkça görülmektedir (Aiberg, yaptığımız konuşmada bu konuya değinmişti). Thule Örgütü’nün sembolü, çift boynuzlu Viking miğferidir. Kökleri, kayıp kıta “Mu” uygarlığına dayanan bu öğretinin temel taşları, insan psikolojisinin bilinmeyen yanları ve zaman boyutları idi. Amaçları, “zamanda insan ve taşıt naklini” gerçekleştirerek, Dünya‘nın kaderini değiştirip üstün bir ırk meydana getirmek ve “üst zekalılarla” diyologa geçmekti.

Vladimir Terziski tarafından hazırlanan “The Secrets of The Third Reich” (Üçüncü Reich’ın Sırları) isimli video filminde, Nazi Thule ve Vril Örgütü üyelerinin, Dünya dışı canlılarla telepatik temas kurduklarını ileri sürülmüştür (S78).

Thule Örgütü’nde, Güneş, “Aryan”ların kutsal sembolü olarak bilinirdi. “Aryan”ın lügat anlamı, “Ari Irk” ve Hint-Avrupa dilini konuşan tarih öncesi kavim (Hint-Avrupalı) demektir. Bir Tibet efsanesine göre, üç-dört bin yıl önce, Orta Asya’da, Gobi’de çok büyük bir uygarlık vardı. Bu uygarlık, bir felaket, belki de bir atom savaşı sonucu yıkılır; Gobi bir çöle dönüşür. Bu felaketten canını kurtarabilenler, Kuzey Avrupa’ya ve Kafkasya’ya göç ederler (Bu olay, tarih kitaplarında okuduğumuz, Orta Asya’daki kuraklık ve göçler konusu ile uyumludur).Thule Örgütü’nün ermişleri, bu Gobi göçmenlerinin, insanlığın temel ırkını (ari soyunu) oluşturduğuna inanmaktaydılar. Haushofer, “kaynaklara dönmeyi”, yani Doğu Avrupa’yı, Türkistan’ı, Pamir’i, Gobi’yi ve Tibet’i ele geçirme gereğini savunmaktaydı. Ona göre, bu bölgeleri ele geçiren Dünya’ya egemen olurdu.

Hint-Tibet mitoslarında, “uzay üstü uzay”a çıkıp zaman yolculuğu yapan “Dhurakhapalam”a, “Vaidor”; UFO benzeri uçan disklere de “Vimana” denilmekteydi (D68). Hint esatirinde, Vaidor’ların, Turan Dağı’nda; Vimana’ların ise, Tor Dağı’ında bulunduğu, daha doğrusu inip, çıktıkları yazılıdır. Hatta, Çinliler’in, Fransızlar’ın (Kont Sédir) ve Ruslar’ın (Çar Nikola) büyük paralar harcayarak kurdukları ekiplerle Dhurakhapalam’ı arattırdıkları söylenir. General Haushofer’in de, Tibet’te bu konuda araştırmalar yaptığı söylenmiştir. Diğer taraftan, Tibet’teki Lama rahiplerinin ağızbirliği ile sakladıkları bir sırra göre, Dhurakhapalam’ın, saklandığı kutsal beldeden çalındığı ileri sürülmüştür.  

Bu konu ile ilgili olarak, Aiberg’in kitaplarından birinde, satır aralarında sadece şöyle bir cümle yer alıyor: “G’nin bu aygıtı bularak, Rusya üzerinden Grönland’a taşıması ve Paul Kamenberg isimli birini zamanda iki yıl geri göndermesi ile ilgili olarak süper devletleri şok eden deneyler”.

Burada sözü edilen “G”nin, Gurdjieff olduğu anlaşılıyor. Ancak ne yazık ki, Aiberg’in kitaplarında bu konu ile ilgili daha fazla bilgi bulunmuyor.  

Thule Örgütü, 1943 yılına kadar Tibet’le yakın ilişkiler içersinde olmuş, karşılıklı heyetler gönderilmiştir. Hatta, 1926 yılında, Berlin ve Münih’e, küçük bir Hindu kolonisinin yerleştirildiği bilinmektedir (Ruslar’ın Berlin’e girişi sırasında, ölenler arasında, Himalaya ırkından gelme, Alman üniforması giymiş, üzerinde kimliği ve rütbesi bulunmauyan bin kadar cesede rastlanmıştır). Nazi’lerin “Odessa” adlı bilim örgütünde de, üst rütbeli Tibetli’lerin çalışmış olduğu saptanmıştır. Tibet kökenli “Yeşil Ejder” adlı bir örgütün de, Thule Örgütü ile bağlantılı olduğu bilinmektedir (K18, K38, K65).

Thule Örgütü’nün merkezi, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, İstanbul’a taşınmıştır. Örgütün başkanı, Hitler tarafından İstanbul’a gönderilen, ancak daha sonra İstanbul’da intihar süsü verilerek öldürülmüş olan (Türk literatüründe “Gizli Müslüman Baron” diye anılan), “Baron Rudolf von Sebottendorff” (diğer adıyla, “Rudolf Glauer”) dir. Araştırmacı yazar Jason Bishop, Baron Sebottendorff’un, İslam mistizmi ve süfizmini tüm ayrıntıları ile çok iyi bilen ve tarikatlarla doğrudan teması olan bir kişi olduğunu belirtmektedir.

Baron Sebottendorff, 1933 yılında yayınlanan, “Before Hitler Came” (Hitler’den Önce) isimli kitabında, Nazi liderlerinin gizemli çalışmalarını konu almış ve kitap, bu nedenle Gestapo tarafından yasaklanmıştır.

Haushofer ve Hanussen ile birlikte, Gurdjieff de Müslüman olmadan önce bu örgüte mensuptu. Diğer bir örgüt üyesi olan Rudolf Hess’in de Müslüman olduğu ileri sürülmüştür. Hitler’in, Thule Örgütü’ne 1920 yılında katıldığını daha önce belirtmiştik. Zig-Zag Grubu ile bir süre bağıntılı olarak çalışan Thule Örgütü’nün Hitler tarafından Nazi’leştirilmesinden sonra, Zig-Zag Grubu bu örgütle ilişkisini kesmiştir (K163).

En büyük hedefi, zaman yolculuğunu gerçekleştirerek Dünya’nın kaderini değiştirmek olan Thule Örgütü’nün, bu amaca ulaşacak teknolojiye erişebilmek için, tarih öncesi üstün Aryan uygarlığının yaşadığı Hindistan ve Tibet’e kadar uzandığını görüyoruz Hazreti Hızır’ın öğrencisi olarak zaman yolculuğunun sırrına eren Mevlana Halid-i Bağdadi’nin de, Mekke-i Mükerreme’de kendisine söylendiği üzere, Hindistan yollarına düştüğünü ve Cihanabad’da irşad edildiğini daha önce belirtmiştik (K43).

Dolayısıyla, görüyoruz ki, zaman yolculuğunun sırrı, her iki taraftan da Hindistan veTibet taraflarına doğru uzanıyor. Diğer taraftan, Gurdjieff ve Haushofer’in hem Thule, hem de Zig-Zag mensubu olmaları, Thule Örgütü’nün, Bağdadi’nin zaman yolculuğu etkinliğinden haberdar olduğunu akla getiriyor. Zig-Zag Grubu’nun, Thule Örgütü ile ilişkisini kesmesi, belki de Nazi’lerin, zaman yolculuğu teknolojisini siyasi amaçlarla kullanmak istemelerinden kaynaklanmıştır.

L. Pauwels - J. Bergier ikilisinin, yukarıda belirttiğimiz “Le Matin des Magiciens” (Büyücülerin Sabahı) adlı kitabında (K111), Thule Örgütü ile ilgili daha ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca, Türk arşivlerinde de, bu örgütle ilgili bilgiler bulunmaktadır (G6).