WEISSSCHILD
ASTRONOMİSİ
Karadelikleri,
Alman kozmologu Karl Schwarzschild’in;
karadeliklerin ardındaki Worm
Hole denilen
tüneli, Danimarka asıllı Alman Serp
Rothschid’in
bulduğunu daha önce belirtmiştik. Her ikisi de birer Müslüman Zig-Zag
mensubu olan bu bilim adamlarından sonra, karadeliklerin çıkış
ucu olan akdelikleri de,
Danimarka asıllı Alman “Hans
Weissschild” bulmuştur.
Hans Weissschild,
yazarımız Hans von Aiberg’den başkası değildir. Aiberg
akdelikleri kanıtladığında, annesi
“Eva Weissschild”in
kızlık soyadını kullanmıştır. Dikkat edilirse, tünel astronomisini kuran
bu üç bilginin soyadlarının başlarında, Almanca “scwarz”
(siyah),
“rot” (kırmızı)
ve “weiss” (beyaz) sözcükleri
Aiberg,
akdeliklerin bulucusu olarak neden “Weissschild”
ismini
kullandığını ve bu buluşunu şöyle açıklıyor:
“Karadeliklerin
bulucusu Karl Schwarzschild,
karadelik için, “Yıldızların ölümü ile insanın ölümü farklı değil;
her ikisi de bir kara kabire gömülüyorlar” demişti. Bu mantık ile düşünürsek,
bir akdelik de, bir yıldızın doğumu demekti.
Ölümün simgesi karadelik ise, doğumun simgesi de akdelik olmalıydı. Bu
nedenle, beni doğuran annemin kızlık soyadını kullanmayı doğru buldum. O
dönemde, kozmoloji bir kaç sayfa yazılı bilgiden ve kozmogoni sadece Büyük
Patlama Teoremi’nden ibaretti. Karadelikler, Schwarzschild tarafından
ortaya konulmuş olmasına rağmen, buna hemen hemen hiç kimse inanmıyordu. 1961
yılında yüksek öğrenime başladığımda,
astrofizik ve mikrofiziği yutar gibi okumaktaydım. 1964 yılında,
yüksek öğrenimimin üçüncü sınıfındayken, Schwarzschild ve
Rothschild grubunun
karadelik ve tünel sürecini sanki bir tek ben benimsemiştim. Hatta, onların
da akıl edemediği tünelin çıkış ucunu, “akdelik” adıyla
Bu
konuyu, öğretmenim “Werner
Karl Heisenberg” (1901-1976)
(K76, K77) ile tartışmak üzere bir gün Berlin Üniversitesi’ne gittim.
Kuantum fiziğinin mimarlarından biri ve “Belirsizlik” (Indeterminizm)
ilkesinin kurucusu olan Heisenberg’in
matrislerine tünel sürecinin varlığını borçlu olmamız nedeniyle, özellikle
ondan destek almak için
gitmiştim. Ancak, Heisenberg’in
karadeliklere inanmadığını hayretle gördüm. Matemetiksel “Weissschild
Metrikleri Teoremi”mi
inceledikten sonra, “Schwarzchild”in
yıldızının hiç görünmemesine karşılık, senin yıldızın doğduğuna göre
ışık vermelidir; ama
şu anda gökte öyle bir şey yok” demişti.
Aslında,
ışımasını
beklediğim akdelik niteliğindeki yıldızlar,
1960 yılı teknolojisinde “mavi dev yıldızlar” olarak
gözlenmiş ve tanımlanmıştı. Ancak bu yıldızların “aradıklarım”
olduğunun herkes gibi ben de farkında
değildim. Beş yıl sonra, 1965 yılında,
ışıyan bu mavi devlerin,
yıldız ya da galaksi olmadıkları anlaşılınca,
akdelik hipotezime tekrar geri döndüm. 1965 yılı, bilimin sihirli bir yılıydı.
“Big Bang” ve “kuazar”(quasar)
lar (S2) ortaya konulmuş, ufuklar çok güçlü aygıtlarla gözlenmeye başlanmıştı.
Bilinen yıldızlardan çok farklı olan bu esrarengiz ışıyan yıldızlara “kuazar”lar
adı verilmişti. Kuazarlar, çok küçük
bir ışıma kaynağına, ancak akıl almaz bir aydınlığa sahip
olup, evrenin en uzak noktalarında (15-20 milyar ışık yılı ötede) bulunmaktadırlar. Bu
en küçük, en aydınlık, en uzak özellikleriyle, akdelik tanımına
tam olarak uymaktadırlar. En uzakta olduğu halde en güçlü ışımayı yapan
kuazarlar,
Aiberg,
1970’li
yıllarda, “bozon”ların bulunuşuna ve “Birleşik
Alanlar Teoremi”ne
katkıda bulunmuştur. Bundan daha önce ise, “Karadelikler
sürecinde hiç bir sürekliliğin
Weissschild
Astronomisi, Aiberg’in eserlerinde ayrıntılı olarak anlatılmıştır.
Öğretimizde,
tüm Kainat’ın
“Birer çiftten kurulu sonsuz alemlerden oluştuğu” görüşü
benimsenmiştir. Herhangibir tekillik
ile bu
evrenler arasında bağlantı sağlanabilmektedir. Kainat’ın, içerdiği milyarlarca karadelik ile, birbirleriyle dolaysız bağlanmış bir tüneller
yumağı olduğunu
söyleyebiliriz. Sadece matematik denklemlerle anlatılabilen bu parakozmolojik
uzay modeli, “Aiberg Uzay
Modeli” olarak
tescil edilmiştir. Bu modelde, her evren
çiftine açılan
tünellerden sonsuz tanesi, bir üst boyut sistemi olan “Süper
Uzay”a
(Aşağı Misal
Alemi’ne)
açılmaktadır. Böylece, uzaklıklar ortadan kalkmakta, zaman sıfırlanmakta
ve (hiç bir adım atılmadan ve hiç bir salise geçmeden) tüm parelel
alemlere,
dolaysız ve her nokta ile bağlantı kurarak ilişkiye
geçilebilmektedir. Buna, “Aiberg
Uzay Yürüyümü” adı
verilmiştir.
Aiberg’in
teorileri (hipotezleri, varsayımları değil), çağının bilimini o kadar aşmıştır
ki,
Bütün
bu çalışmaların yapılabilmesi için nelerin
gerekli olduğunu,
bakınız Aiberg nasıl
açıklıyor:
“Bu
çok ileri teknolojiyi gerçekleştirebilmek için, “Sonsuz
Ötesi Beşinci İşlem” matematiğini
ve Cantor’un Sonsuz
Serileri’ni bilmek gerekir.
Rasyonel matematikten başka, soyut (imajiner)
matematiği; anomali denilen
negatif ihtimalleri determine eden
Aiberg’e, olağanüstü buluşlarını neye borçlu olduğu bir röportajda sorulduğunda, yazarımız şöyle cevaplamıştır:
“Kur’an
rehberimdi. Teori aramaya gerek yok; Kur’an’ın
ilmini öğrensinler. Çünkü, bilim adamlarının bütün düşündükleri,
düşünecekleri ve düşünemeyecekleri tüm teoriler,
Aiberg, Müslüman olduğunu, topluma ilk kez bu sözleriyle açıklamıştır.