098 - 26 Mayıs 2002 Pazar

Selam ve Selam herkese, Hanifcandaşlarım... Sevgideğerler, sevgililer, barış-barış diyenler,


“Sünnet - Ezan - Hafif İslam-Hanif İslam” Yukarı

Sakın dostlarım, SÜNNET kelimesini TEK BAŞINA KULLANMAYIN! Sünnet kelimesi TEK kullanılmaz. Hadis dinde “Sünni Mezheb” gibi kullanılır. Hanif dinde ise sadece Sünnetullah diye... Peygamberin sünnetidir demek başaşağı gitmektir. Allah'ın sünnetinden başka sünnet yoktur:

İlk kullananın adı Ebu Süfyan'dır. Muaviye zamanında mesela "Ezanı Muhammedi" biçiminde bir ayrımcılık çıktı. Yahu MUHAMMED'in EZANI ne demek? Hiç düşündünüz mü? Niçin ezanı Muhammedi diyoruz hadis dinde? Çünkü dinimizi Aişe-Hakem ve Muaviye üçgeni İKİYE bölünce, yani bir taraf Muaviyeci öteki taraf Şii olunca... Şiiler 3 vakit ezana devam ettiler. Muaviye ise 5 vakte çıkardı. Ezan 3 vakit okunursa Sünnet'ten sayılmıyor. 5 Vakit ezan okununca Ezanı Muhammedi oluyor! Bizim dinimiz HURAFE dinine döndü dostlarım.

Bilali Habeşi'nin ilk ezanları biraz değişikti. Birinde iki kez Allahüekber diyordu. O zamanlar daha "EŞHEDÜ" ayeti inmediğinden “La İlahe İllallah” diyordu, “Hayyales salah” diyordu (“Hayyalel felah”ı hiç kullanmadığı söylenir). Yine Allahüekber diye bitirir ve fısıltıyla "La ilahe illallah, Muhammeden Resulullah" derdi. Ezanın bu biçimde oturması Abbasiler dönemini bulur. Artık tüm İslamın malı olduğundan bunu böyle okur ve dinleriz. KAMET YOKTUR! SELA-EZANI YOKTUR! İÇ EZANI YOKTUR! Bir düşünün Kamet? Sahi neye yarıyor? "Kad Kametissalah" vurgusundan başka? "Kalkın namaza!". İyi de zaten CAMİYE ezan ile birlikte bunun için gitmemiş miydik? KAMET neye yarıyor? Kur'an'ın neresinde var? Bir düşünün bakalım!

Sela, (Cenaze ilanı sela değildir) neye yarıyor? Örneğin Cuma selası... Öğlen namazından 1 saat ila 45 dk. önce okunuyor. Cuma namazını haber veriyor? Ama ayet diyor ki: “İza nudiye”=Çağrıldığınızda, ezan okunduğunda... DERHAL/HEMEN CUMA NAMAZINI KILMAYA KOŞUN, ALIŞVERİŞİ BIRAKIN! Hani burada SELA? Sela, TATİL EDİLEN CUMA GÜNÜNÜN İĞRENÇ ANISINA OKUNULMAKTADIR. Tatil ya Cuma günü... Ve İç ezan CUMA günü... NİÇİN? Ne anlamı var? Önce sela sonra EZAN okunuyor sonra iç ezan, sonra KAMET okunuyor! DÖRT KEZ EZAN OKUMANIN NE ANLAMI VAR? HEPSİ EZAN BUNLARIN. Durun artık! Düşünün!

Ezan Abbasiler döneminde bu haline geldi. 2 kez “Allahüekber”, 1 “La ilahe illallah”, “1 Muhammeden Resulullah”, 1 “Hayyales Sela”, 1 “La ilahe illallah”, 2 “Allahüekber” (Bitiş).

Diyanet yok! İhanet var! Diyanet'in zerrece aklını çalıştıramadığını hayretle görüyorum. Son zamanlarda benim çizgime gelmeye çalışıyorlar ama, mümkün değil. MAAŞLI, MEZHEBÇİ olduklarından dolayı Diyanet bizden değil HADİS İSLAM’DANDIR.

Diyanet’te KADIN yoktur! Teammüle ve Memurin kanununa aykırıdır bu! Allah'ın ayetine de aykırıdır. Musa'yı bulan Asiye? İsa'yı doğuran MERYEM. Peygamber bile var kadından, fakat DİYANETE giremez. "Kız çocuğunun neden GÖMÜLDÜĞÜ SORULDUĞU ZAMAN!" bunun yanıtını alacağız. Mahşerde yanıtlanacak. SÜNNET'in olmadığını öğrendiğimizde gözümüz açılacak. Resulullah efendimiz şöyle diyecek: "Ben mi bunları yaptım?", "Ben mi bunları söyledim?". Sonra Sünnet ve Hadis denen iki kelimeyi lanetleyecek ve buyuracak: "Ya RABBİ BU ÜMMET KUR’AN’I TERK ETTİ!". “Sünnetullah'tan Sünnet'i çekip almışlar ve yerdiğin Hadisler ile birleştirip, bir din yapmışlar ve beni bu dine alet etmişler. Ya Rabbi bu ümmet beni YAPAYALNIZ BIRAKTI!"... Alsınlar bakalım, Şefaat mi Şikayet mi? Şefaat ya Resulullah dedikçe biz, Resulullah haykırıyor. "Şikayetçiyim şikayetçiyim" diye! Benim efendimi böyle üzmeye hakları yok! İftira etmeye hakları yok! O benim Resulullah efendimdir, onu AHİRETTE o dehşetengiz günde NASIL ÜZERİZ? O'na nasıl bu kadar İFTİRA ATARAK mahzun ederiz? Efendime dokunmasınlar!

Erkekler niçin sünnet olur? Kısa yanıt: Erkek ve dişi genital yapıları birebir aynıdır. Sadece içerlek-dışarlak farkı vardır. Testis=Yumurtalık vb. gibi. Himen'in yerine ise sünnet derisi geçiyor. Resulullah doğuştan sünnetliydi demek ne demek? Gülüyorum ama, aslında bunu yazmıştık. Ne Siyer'de, ne ayette, ne hadislerde, hiçbir yerde böyle bir şey yok. Gören varsa getirsin. Resulullah'ın doğuştan sünnetli olduğunu görecek olan en başta iki kişi var: Anne ve süt anne... Ama onlardan BİR TEK rivayet bile yok (Doğurup, emzirdiklerinin peygamber olacağını bile bilmeden vefat ettiler). Resulullah'ın ne annesi ne babası Müslüman olarak ölmedi. Üzgünüm... Üzgünüm çünkü HANİF'lik dosdoğru bir din olduğundan kimseyi kayırmaz! Mevlitteki Amina'ya bakarsak MERYEM GİBİ BİR DİŞİ PEYGAMBER HAVASINA SOKULMUŞ! Meryem Yahudi dinine mensuptu. Ya Amina? Acaba sizce melekler indiler mi gökten saf saf ve eylediler mi Kabe’yi tavaf? Çok mu acımasızım dostlarım?

Babası Abdüllat oldu Abdullah, bir harf ile oynayıp Müslüman yaptık! Buna göre İbrahim gibi bir Allah dostunun babası da Müslüman olmalıdır. Azer'i kurtarmak için bir Sahih Hadis uyduralım mı? Buyrun uyduralım. Hadisi Kudsi olsun, daha etkili olur. Soru bir: Kimden rivayetle uyduralım? Pardon yani rivayet edelim?

Tamam Hureyre buyurdu ki: "Resulullah'tan duydum dedi ki, Ya Habibi Hureyre, sen benim en yakın dostumsun. Beni yedinde tutan Allah üzerine yemin ederim ki, eğer Hz. Azer ra. Hanif olmasaydı İbrahim asla hanif olamazdı. Armut dibine düşer". Nasıl bu Hadis'i beğendiniz mi? Sahih'i Buhari ve Müslim'e biriniz kakalayıversin. Muaviye’den ve Abbasiye’den bir kese altın alacağı olur öteki Dünya’da...

Şimdi bir Hadis daha uyduralım: "Resulullah Mir'ac'a çıktığında babasını Cehennem’de gördü. Rabb’ine yalvardı. Rabb’i de eğer senin elini öper de Kelimei Şehadet getirirse kendisini Halis Müslümanlar sınıfına yazacağım. Emrin olur Ya Habibim" dedi. Nasıl güzel uydurdum mu?

Ve acı gerçek: Bu hadisi ben uydurmadım, benden önce uydurmuşlar. BU SAHİH BİR HADİSTİR! VE VARDIR! İşte buna iki kat gülüyorum ve kınıyorum: Çünkü Ebu Telib, Abdülmuttalib dedeler, amcalar da kafir öldüler. Bu haksızlık değil mi? Dede demek babayı doğuran demek. Ahmed'in geleceğini İsa-Mesih söyledi 600 yıl önce, dede falan ismini koymadı! Amina - Abdullat ve dedeler PUTPEREST ÖLDÜLER! Bunu Süleyman Çelebi’ye biriniz anlatsın. Mevlitlerde kadınlarımızı kandırdığı için Süleyman Çelebi’yi kınıyorum.

KADINLARIMIZ Amina Hanım'a FATİHA OKUYORLAR. YASİN OKUYORLAR! Ağlamamız lazım. Ebu Süfyan bizi nasıl bu kadar kandınabiliyor kolaylıkla... Nasıl bu kadar Yezidi dinini seçtik çarçabuk? Ne oldu bize? Aklımız yok mu? Hiç aklımızı çalıştırmaz mıyız? YALAN TARİH! YALAN TARİH! YALAN TARİH!

Anne-sütanne bebeği gördülerse bile YAZMADILAR. Resulullah 9 KEZ evlendi. Eşlerinden HİÇBİRİ "Doğuştan sünnet" olayını yazmadı, nakletmedi. Ama TEK KAYNAK yani Buhari diyor ki: "Doğuştan sünnetliydi". Acaba birileri Resulullah efendimizin mahrem yerlerini mi gözlüyordu? NE DEMEK BU? "Ne oluyor size? Hala düşünmez misiniz, hiç aklınızı çalıştırmaz mısınız?" (Ayettir bunlar).

Doğuştan sünnetli olduğu yazılı olan (Talmud'da) Peygamber MUSA'dır, Resulullah değildir. Ama her Tevrat adeti bize HADİSLER yoluyla girdiğinden, İpekyolu Buhara Kervansaraycıbaşı Yahudi Buhari de Tevrat'ı bize Hadisler olarak sokuşturmuştur. Karaçarşaf, tülbent (eşarp altı) namaz takkesi vb. Önce Hristiyanlara sonra da AYNEN bize YEDİRİLMİŞTİR. Namaz takkesini takmayınız lütfen ve örtünen hanımlarımız, lütfen Havra ve Rahibe kıyafeti olan tülbenti ya da kolalı tülbenti takmayınız.

Arapça yazanlarınız varsa, Arapça Allah yazısının üstüne lütfen ŞEDDE koymasınlar. Özellikle bize YEDİRİLMİŞTİR, çünkü en eski Kur'an 10.yy'dan kalmadır! YA ÖNCEKİLER? ASIL KUR'AN’LAR? Benim yetkim yok ama, gelecekteki Arap alfabeli Kur'an'da bir tek hareke, nokta vb. görmeyeceğinizi biliyorum. Olduğu gibi okunacak. Yazıldığı gibi... ABD-AL-ALLAH değil, Abdullah diye... Ve sesli harflerin tamamı olacak içinde A,U gibi esre konarak yazılmayacak. Ve Zalim Haccac'ın grameri ve yokettiği 10 harf geri gelecektir. Şu süslü yazı geleneği yerine Küfi benzerinde grafik font/hat ile yazılacaktır. Kur'an indiğinde mesela “Ha”, “Hı”, “Cim”in kuyruğu falan yoktu. Başta şöyle sonda böyle, ortada böyle yazılır denmiyordu. Çünkü aynı alfabe, aynı isimle aynı harfler şu anda İBRANİCE alfabesinde var. Sade ve temiz. Herkes okuyor ve yazıyor (Hayatımda ilk kez bir Yahudi meselini övüyorum).

Pekiyi biz niye böyle yaptık, anlaşılmaz bir Kur'an yazılışı ve okunuşu. Okumayı akıl eden, bu kez YAZMAYI bilmiyor! Yani okuma biliyorsunuz, yazma bilmiyorsunuz! SAÇMA.

Aslında böyle bir alfabe yok. Nıbti/Nebati alfabesidir, kökeni çok eskidir. Biz sadece onun yüzyıldan beri olanı biliyoruz. Kur'an alfabesi ise Zalim Haccac tarafından Nebatiyye bazında çok değiştirilmiş ucubik bir alfabedir. Gözümüz alıştığı için bize SANKİ ALLAH'IN EL YAZISI, KUTSAL ve DOKUNULMAZ, GÖKTEN İNME GİBİ GELİYOR. Kutsal olan Kelamullah'tır. Alfabe falan değildir. Ve "Kur'an çarpsın" denmez. Kağıt-mürekkep insanı çarpmaz, "ALLAH çarpar". Kur'an üzerine yemin edilebilir sadece (Mahkemede falan). Kur'an bugüne kadar kimseyi çarpmamıştır. Ve hiç bir ÖLÜ bugüne kadar geri dönmemiştir. İkisi de aynı şey!

Hanif darbecidir, muhakkiktir. İbrahim atamız o kadar ileri gitti ki, benim yazdıklarımın babasının dinine karşı on milyar fazlasını yazdı. Yani çok ileri gitti. O kadar ileri gitti ki ALLAH'IN DOSTU oldu. Yegane dostu!

Utanmayalım: Abdullat ve Emine hatun PUTPERESTTİLER! Resulullah bile 40 yaşına kadar MÜSLÜMAN DEĞİLDİ! Utanmayın, doğruyu konuşun aranızda... 11 yıl boyunca, iki sene hiç ayet inmedi; net olarak 6 yıl boyunca namaz ve dolayısıyla abdest, boy abdesti de yoktu! Mir'ac'a kadar olan bu süre zarfında Resulullah "Boy Abdestsiz" idi. Sahabe de... İşler bize yutturulanlar gibi değildir. Mir'ac'da "Sizden öncekilere/İbrahim Hanif Milletine/ Namaz farz olduğu gibi sizlere de namaz farz olunmuştur" dendi. Namaz tarif edildi (Rüku, secde vb.) ve namazın farzları tarif edildi. Taharetler (Görünen görünmeyen) tanımlandı. Abdes, boy abdesti ve teyemmüm tanımlandı ve o günden sonra bizler ABDEST alıyoruz. Ya önce? Hep derim: Cebrail Hira mağarasını hamama çevirmedi. Duş getirmedi, ibrik ile Resulullah'a abdest aldırıp, sonra “OKU!”, demedi.

HANİF ince eler sık dokur. AKLINI KULLANIR! Hanifcandaşlar YIKIN ATALARINIZIN DİNİNİ! ALLAH İNDİNDEKİ EN MAKBUL İSLAMİYET TÜRÜ OLAN HANİFLİĞE KOŞUN. Hanif olun, İbrahim Milletinden olun. Mukallit olmayın. HADİSLERE inanmayın, Siyer dışında, onlar da zaten topu topu 480 tane, 700 bin tane değil! Hadis dinini bırakın, kinleriyle ölsünler. Allahlarından bulsunlar. HAFİF din ise içimizde bir hicran: Çünkü yarın filancanın mevlidi var. Pamuk ninem, hanım annem oraya gidecek ve Amine hatun için FATİHA okuyacak. Pamuk dedem ise gidip MAAŞLI imamın arkasında AZGINLIK namazı kılacak. Yani daha da yobazlaşacak ve aklını Yezidiliğe rehin verecek. Sevgili komşumuz Mehmet Bey ise namaz dışı şeyleri namazda okuyacak ve namazı geri verilecek. Geri verilecek çünkü ayet açık: "Namazı DOSDOĞRU kılınız!". Hafif dine inananlar için DOSDOĞRU NEDİR? Kendi kıldıkları namaz dosdoğrudur. Sizin “Ettehıyyatü“falan okumayışınıza EĞRİ NAMAZ diyecekler... Ve koro halinde söylenen Fatiha arkasına AYET gibi eklenen AMİN! Yani mübarek Fatiha sesiz fısıltıyla okunurken, arkasına ektlenen AMİN en yüksek perdeden vuruluyor. Amin'ler namazdan çıktıktan sonra kullanılır (ben çok kullanıyorum). Koskoca Diyanet-miyanet başkanları bilmiyorlar. Ayet diyor ki şu şu vakitte “ALLAH'ı zikredin/anın". ZİKR kelimesini 5 vakit NAMAZ sanıyorlar. Yezid'in tuzağına düşürüyorlar bizi... Halbuki Ekıymetüssalat >>> 3 vakittir. Günün (Işıklı günün) İKİ TARAFI ve gecenin TEK, yani üç vakit! 5 vakit ZİKR diyor, salat (Dua) bile demiyor. Namaz için 3 vakit diyor. Ve Diyanet İşleri Başkanı BUNLARI BİLMİYOR, "Namazın kaç rekat olduğu Kur'an'da yoktur, bunu Resulullah sünnet ve hadislerinden çıkarırız" diyor. YALAN SÖYLÜYOR! İDDİALI KONUŞUYOR! KÖR OLDUĞU İÇİN GÖRMEMİŞ! Nisa 102 sayılı ayette var bunlar. Namazın İKİ REKAT olduğu ve savaş-sefer-korku durumunda BİR TEK rekat kılınacağı yazılı ayette! Gösteriyorsun diyor ki, "Ayeti, hadis açıklar", hadislere bakmak gerekir diyor. Tabutun çivisi çıkmış!


“Messenger - Tarihi Oluşturmak” Yukarı

O karşılıklı restleşme... Yanlış yapıyor. Habersiz yapıyor. Bizden Jana'nın akademisinden Haushoffer ve Hanusen intihar ettiler. MIB gerektirmeksizin kendi kendilerini öldürdüler. Bu ikisi bilmeyerek intihar etti, şehid oldular! Bizim beyinlerimizle oynamasınlar! Özellikle benim beynimle! BEN geleceği oluşturuyordum. Bunu yazdığım anda OKUNDU VE OLUŞTU. Okunup-oluşturuldu! Siz Resulullah'ın getirdiği Kur'an'ı ŞU ANDA OKUMUYOR MUSUNUZ?

Mesela şu anda bir ayeti okuyalım... “Allah'ın yardımı geldiğinde insanların akın akın İslam dinine koştuğunu görürsün”... Özeti bu... O gün CUMA İDİ. RESULULLAH'IN SON CUMASI İDİ, SON KEZ HUTBE VERDİ. HUTBE BİTTİĞİNDE DÜŞÜYORDU, KOLUNA GİRDİLER. RESULULLAH EVİNE GİTTİ. ZATEN BİR DAHA DA KALKAMADI!

Resulullah o gün size VEDA HUTBESİ verdi. VERDİ O AN! O AN VERDİ Kİ! ŞİMDİ BU ANDA OKUYORSUNUZ! İşte benim olayım da bu! Şu anda yazıyorum. O ANDA OKUNUYOR! Siz NASR'ı okuduğunuzda, BU ZAMANA GÖRE, RESULULLAH RAHMETLİ ama DEĞİL! O ZAMANA GÖRE RESULULLAH SAĞ, HALEN SAĞ! BİZ İSE HENÜZ DOĞMAMIŞIZ! İşte doğmamışlara/ama illaki doğacaklar/ ZÜRRİYET deniyor. Geleceğin mimarları şu anda ZÜRRİYET halindeler!

Adler, Dancing Queen'in ZÜRRİYETİNDE, yani Kehf'te, İsa MERYEM'in zürriyetinde, yani Kehf'te. Hızır HER ZAMAN KEHF'te (Bu sürekli Kehf'e DEHR deniyor). Tarık yolcusu KEHF'te. Erkeğin omurgası - kadının kaburgası boşluğu olan KEHF'te... Yunus as. BALİNA'nın karnı denen KEHF'te! Zülkarneyn’lerin tamamı Kehf'te. Yecüc Mecüc, Sed ardı KEHF'te. Üç karanlıkta doğan herkes KEHF'te. Sur borusunun içi, RAHİM adının içi KEHF'te.

Cadı'ya kızıyorum. Çünkü o göründüğü 22 yaşında ama deneyimi itibariyle iki mazi itibariyle 66 yaş bilgisine sahip. Onun hata yapması affedilemez. Kazanılmış 50 yılı geri verebilirdik. Eğer bana bir şey olsaydı, zihnime, dimağıma bir şey olsaydı, DURURDUK BİRLİKTE! Hep beraber! Çünkü yazılmamış daha bir milyar BİLİNMEDİK var!

65 bilim dalı var. Görmediniz mi? Basit, çok basit bir çizim yaptık: ARŞ direği dedik ve Rakim'i Kehf'e çevirip, hologramladık. Bunun gibi 1 milyar şekil bekliyor beynimde! Asal sayılardan neler çıkardık neler? NE KADAR BASİTTİ DEĞİL Mİ? Cifir hem basittir hem AKLETMESİ zordur! Hiç düşünmüşmüydünüz, "Al asal sayıları" çık ARŞ'ın 7 katına, dört direğe...

Biliyorsunuz ki, beynimiz bir Aysberg/buzdağı... Yedide biri su üstünde, diğerleri su altında... Ve biz yedinin BİRİNİ kullanıyoruz. 6 birim BOŞTA! Kullandığımız bölüm için insan ARŞ'ı deniyor. Diğer saklı yani sualtında kalan bölümüne ise istiva sıvısı deniyor (Cifir'de). Aslında kullandığımız bölüm, yani beynimizin faal olan yanı NEFSİMİZE aittir. Kalanı ise hiyerarşiye aittir. NEFS denen birim beyinler AZALARAK 7. bölüme iniyorlar. O zaman bir TAKIMADA manzarası çıkıyor. Aslında adalar yok. Yani sal gibi okyanusta yüzmez adalar. Alttan birbirine bağlıdır. Peri bacaları gibi düşünün ve tepelerindeki külahlara kadar su altında bırakın. Hepsi adacık gibi görünecekse de, toprakta/zeminde BİTİŞİKTİRLER. Toprağa gelince: İşte onun adı da KOLLEKTİF BİLİNÇ! Yani HERKESİN BEYNİ! ORTAK BEYİN! ORTAK BİLİNÇALTI! TOPLAM BİLGİ ve ATALARIN MİRASI. Bizim İradei Cüziyemiz var, beynimiz ama İradei Külliye (Allah'ın üflediği ruh), O AKLI KÜLL'dür.

Ruh da aynı: TEK ama bölüştürülmüş. Yani NEFS denen adacıklara RUHU KÜLL'den bir bölüm serpiştirilmiş. Eğer derinlere inebilseydik yani 7/2 kullanabilseydik çok farklı olacaktı. Jana 2/7'yi kullanan bir cadı. Hawking bilinçsiz olduğundan ona erişemiyor (Telepatlar komada veya hipnoz altında olanlara erişemez). Bu kez hem benim 2/7 istihkakını kullanıyor ama SACAYAĞI olmak zorunda olduğundan ve Tomahawking boş eleman verdiğinden, bu kez yine beni kullanıyor. Üç kişi 2/7 olacağına, bir kişi 1/7, Jana 2/7 ve Hans ise 3/7. HAKSIZLIK bu! Ve bu EMANETE ihanettir. Jana kendisi niçin 3/7 kullanmıyor? Akıl sağlığından korkuyor çünkü! YA ben, ben de bir insan değil miyim? Benim de bir sağlığım yok mu? İğne ve çuvaldız meselesi...

Beynimizin tamamını kullanabilseydik herkes telepat olurdu, cep telefonları çöpe giderdi. Ben de 1/7 kullanıyorum, doğal olan bu. Telepatlar bir alttan (bilinçaltı seviyeden) birbiriyle linkleşirler ama bilinçüstünde yine 1/7 vardır.


“Karasancak” Yukarı

Eşkenar dörtgen olan grafik ise dört renk (mavi, sarı, yeşil ve kırmızı) halinde SİYAH ZEMİN İÇİNE OTURTULDUĞUNDA, bunun adı KARASANCAKTIR. Şu meşhur karasancak budur. HANİF dinin bayrağıdır. Yani Allahlaw karasancağı... Diğeri ise WEMB harfleri, ki Walhalla bayrağıdır.

Zaten eşkenar olan şekilde dikkat ederseniz Allah yazısının Lam+lamelif olanları da “W”, “E“, “M” harflerine ve “3”e benziyor. Şöyle ki, 3 rakamını yukarı baktırınız: orada Lillah yazılıdır. (Latince W harfi). Bunu dört yöne çevirdiğinizde “W”, “E”, ”M”, “B” harflerini göreceksiniz. İşte bunu çizip de siyah zemine oturttuğunuzda karşınıza KARASANCAK çıkıyor. Mighty'nin ve ardından Messiah'ın okşadıkları bayrak! Dört yönde dört Allah adı var. “İki doğunun ve iki batının Rabbi” anlamında. Dört bucak sembolü deniyor.

Hilal artık bayrağımızda ve klasik İslam armasında kalacak. Çünkü Ay, Güneş, Yıldız, İbrahim atamızın taptığı üç ŞİRK idi. Bayrakta kullanılabilir ama, İslam'ın ana sembolü olamaz! Çünkü bizden önce YAHUDİLER Hilal'i kullanıyorlardı. Kabbalah ağzına kadar Hilal dolu...

Herşey şöyle başlamıştı hatırlıyor musunuz? Kureyş gitti Amerika’ya, Tennesse gecelerinde bir Wals çınlıyordu ve Mississippi'yi uğurluyordu. Missisppi ise Graceland'a kavuşuyordu. Kureyş-Ülkesine... Böyle başlamıştı... Bilen bilir! Mississippi deltasında KUREYŞ-LAND!

Neden kara sancak? Niçin koyu yeşil değil? BARIŞ ve BARIŞ demek BEYAZ BAYRAKTIR. Fakat, Müslümanın Müslüman ile kan içmece yapacağı savaşta KARASANCAK boşuna değil! Şimdi ana sır şu: Müslüman Müslüman ile savaşırsa, ikisi de BEYAZ olamıyor... Ve barışçı Müslüman, diğerlerini (Hadis-hafif) seven Müslüman'a, yani Mehdi erlerine o gün şu ünlü ayet tecelli edecek: "KİNİNİZLE GEBERİN". İşte Müslümanın Müslümana kan dökmesi ile bu karasancak MİGHTY (The Khaniffate) tarafının amblemi olacak. Bu Hiedler tarafına kaptırılmamış nadir şeylerdendir. WEMB armasını Nazi Haçı yaptılar.

Süfyaniliği o BAYRAK bitirecek. Sophistler başaşağı ve Mighty yukarı çıkacak! ADLER ve HİTLER, WEMB'e karşı, Swastika. Şimdi bu Swastika'dan (Gamalı Haç) Dünya nefret ediyor. Oysa o Adler'in armasıdır. HAÇ ile ilgisi yoktur.


“Tarihi Değiştirmek” Yukarı

1. Geçmiş ve gelecek yoktur. Şu an vardır. Bu görüşe göre AN yaşanır. Geçmişteki ölmüştür, gelecekteki doğmamıştır. Gerçek olan BENİM! Bu birinci görüş, eski Yunan’dan beri var. Ta ki Kuantum fiziği 1900 yılında ortaya atılınca bu görüş terk edildi.
2. Görüş: Kesinsizlik ilkesine göre, “Yolları Çatallanan Bahçe” gereği, türlü gelecekler ve türlü geçmişler vardır.

Belirsizlik matriksleri. Bu görüş maalesef IŞIK HIZINA kadardır. Işık hızı aşılınca belirsizlik değiştirgeçleri kalkar. Mesela r=2,7 olan elektron yarıçapı yani olasılık küresi/aralığı ışık hızında r=0 çapında olduğundan elektron ışık hızında intrinsic yani sonsuz özenerjili impuls/moment gösterir. DETERMİNE olur ve SONRUŞMAZ ENERJİ kazanır (Kur'an'daki adıyla NUR sonsuz özenerjidir, Nar ise enerjidir). Şimdi bu bizi üçüncü görüşe götürecek:

3. DETERMİNİST olarak zaman yolculuğu: Artık sonsuz ihtimal olasılık kalktığı için olasılık sayısı İKİYE indirgenir. Yani Schrödinger'in kedisi paradoksu kalkar. 0-100 arasındaki olasılıklardan 101 tane vardır. % = HİÇ OLASI DEĞİL KESİNKES OLANAKSIZ DEMEKTİR, % 0 OLASILIK SIFIR DEMEKTİR, % 100 ise OLASILIK TASTAMAM demektir. Yani olur mu olmaz mı diye bir ihtimal yok. İkili sistem devreye giriyor ve binary olarak 1 ve 0 diye yazılıyor. % 0 >>> O, % 100 >>> 1. Bu iki İSTİSNAYI DIŞARIDA TUTARIZ. Kalanlar içinde de bir istisna çıkar. Mesela % 49 ve % 51 indeterminedir. BİRİ olur öteki olmaz! Fakat öyle bir istisna var ki, TIPATIP AYNI >>> % 50 ve % 50. Bunun anlamı şu. YENİŞEMİYORLAR! HER İKİSİ BİRDEN OLUŞMAK ZORUNDA KALIYOR. A ve B ihtimali her ikisi birden AYNI ANDA AYNI EVRENDE OLUŞMAK ZORUNDA! İkisi de % 50 çünkü... Biz buradaki % 50'yi gördüğümüzde "İşte bu gerçek" diyoruz, çünkü ikinciyi görmemişiz. Ama öteki gözlemci ikinciyi de görüyor ve Yazı ile Tura aynı anda burada oluşuyorlar.

Örneğin: İki parçacığı çarpıştırdık antisi ile bu birbirini yok etti. İki tane gamma ışını çıktı (Fotona dönüştüler), iki zıt yönde gidiyorlar ışık hızıyla gidiyorlar. Siz bunlardan birini (Aynalı sisteme hapsettiğiniz birini) 45 açı derecesi ile polarize ettiğinizde ve bunu gözlemleyip tutanağa geçtiğinizde, yanınızdaki arkadaşınız hayretle şunu görüyor: Polarizlenmemiş öteki ışık (% 50 B ihtimali) aynı sapmayı yapıyor. Buradaki ne yapıyorsa, o da aynı şeyi yapıyor! Buyrun bakalım şimdi?

Mekanizmayı açıklayayım: İki ışık birbirinden diyelim ki 300 bin km. yani bir ışık saniyesi uzaklaştılar. Araya 600 bin km girmiş oluyor. Tam o anda A fotonunu polarizliyorsunuz, 600 bin km ötede normal giden foton BİRDEN (suddenly, plötzlich) aynı sapmayı yapıyor. 600 bin km öteden bunu nasıl haber aldı? Gelelim açıklamasına: İkisi de quantum bilgileriyle yola çıkmışlardı. Birinin quantum bilgisi değiştiğinde, ötekisi araya iki saniye girdiğinden aynı anda bu işi yapmamalıdır, GEÇ HABERİ olmalıdır ya da yoluna devam etmelidir. Ama öyle değil. Şöyle: Her ikisi, bir başlangıç noktasından iki zıt yöne açılmışlardı. Değişenin kuantum bilgisi ZAMANDA GERİYE giderek, başlangıç noktasına ve oradan da diğer fotona ulaştı. Bilgiyi aldı ve AYNI HAREKETİ yaptı. YANİ ZAMANDA GERİ GİDEREK bilginin değiştiği noktaya ulaştı. ZAMANDA geri gitmek ise "Yola çıkmadan geri dönmek, yola çıkmadan amacına ulaşmak" demek. Evrende her foton izotroptur. Yani birbirinin bilgisinden haberdardır. Evren biliyorsunuz homojendir. Bu homojenlik/türdeşlik ise evrenin polarizlenen bölümünün diğerlerini ANINDA haberdar etmesidir.

Homojenlik teoremini ZİG ZAG öğretisi olarak ve benim başkanlığımda terk ettik. Ona HOLOGRAM teoremi dedik. Evrendeki bir birim (Foton, parçacık vb.) bir hologramın TAMAMINI, yani evrenin bütününü taşımaktadır. Hologram odur ki, resimden farkı üç boyutlu olmasıdır. Resmi paramparça ederseniz, en küçük biriminden bir bütün elde edemezsiniz. Fakat, üçboyutlu (Laser reflektörüyle aydınlatılmış) hologramı bir tek fotonundan resmin tersine TÜM FOTOĞRAFI (Evreni) yaratırsınız. Hologram teoremi de "Zaman içinde ışıktan hızlı olarak her bir birimin çıkış noktasına ulaşılması" anlamındadır. Bu yüzden evren aslında HOLOGRAFİK evrendir. Tasavvufçuların, özellikle Yesevi'nin dediği gibi HAYAL/Holo'dur evren, biz bir rüya görüyoruz.

Hologram teoremi şunlar üzerine kuruludur: A ve B ihtimalleri % 50 olduğundan her ikisi de oluşur ve bu da HOLOGRAM'ı oluşturur. Bunlara ANTİNOM'lar denir. Basit Laser teoreminden öte hologramlar vardır evrende: Hollygram gibi. Madde için Hologram teoremi geçerlidir ama sanal madde için Hollygram teoremi geçerlidir. Bunu da antinom denen bir tür binom'un anomalisiyle açıklarız. Kavramlar içinde kaybolmamanız için hemen kısa keseyim:

İmajiner sayılardaki anomali (abnormal dediğimiz) şöyledir: A ve B eşitliğini nominal olarak yazalım: %+50'dir ama bunu sanal/kompleks sayılarla yazdığımızda şunu görürüz: %-50. Hoppala! Yani % 0'dan da küçük bir sayı! Ne olacak şimdi? V-1 gibi bir sayının olasılığı da (-) olmak zorunda...

Şimdi gelelim bildik fakat unutulmuş bir başka konuya: A ve B olayları birer "Gizli değişkendir", birbirlerini bir tünel boyunca öderler. Bu tünelin adı kuantum köpüğüdür (Worm Hole, Wurmloch). A ve B arasında OSMOS denen bir hemzemingeçit vardır. Buna ödeme-dengeleme geçidi denir. İşte iki foton arasındaki zamanda geriye gitmeyi bu mekanizma yapıyor. Evrenin iki en uzak ucuna bile gitseler bu iki foton aslında bir tünelin iki ucudur. Ne var ki bu tünelin uzunluğu hem evren çapı kadardır (Tüneli açınca öyle görünür), hem de tüneli kapayınca BİTİŞİK olduğu görülür. Aradaki mesafe değil iki ışık saniyesi, iki trilyar ışık yılı bile olsa, QUANTUM TÜNELİ sıfır kalınlığında olduğundan, İKİ FOTON, yani hologram çifti birbiriyle EŞ DAVRANIŞA geçerler. Böylece, ışık hızı aşılmadan, fakat aradaki mesafe ne olursa olsun iki foton aynı davranışa girerler, yani ışık hızını ihlal etmeden ZAMANDA GERİYE GİDERLER!

Şimdi özetliyorum. Kuantum öncesi klasik görüşe göre "Dün ölü, yarın doğmamıştır”. Yani doğmamışın gidip de geçmişteki annesini öldürmesi mümkün değildir. Annesi zaten ölüdür, kendisi de doğmamıştır. Bu elbette makrofizik için geri bir düşünceydi. Bohr grubu da Kuantum-Heisenberg ilkesine göre türlü gelecekler ve geçmişlerden söz ettiler. Feynman, daha da ileri gitti. Geçmiş de BU ANDAN GERİYE gidip “Yolları Çatallanan Bahçe” (Kur'an'da BAĞ/Kampüs) durumunda dal-budak veriyordu. Ben Danimarka'da doğdum ama bu benim ŞU ANKİ KONUMUMDAN kaynaklanan bir hatıra. Aslında geçmiş de açıldı ve çatallandı ve Hans Danimarka'da değil mesela Patagonya'da doğdu. Tüm ülkelerde ve kentlerde doğdu Hans!

Bohr-Feynman (Geçmişlerin toplanması) görüşü mümkün değildir. Mümkün olurdu ama, kesinsizlik ilkesi ışık hızını aşınca ya da aşmadan zamanda geriye gidince AYNI KALSAYDI olurdu bu ihtimal. Ne var ki, ışık hızı aşıldığında takyonlar veya zamanda geri gidildiğinde kesinsizlik/indeterminizm BİTER yerine %-50 gibi bir çift anomali gelir. Negatif ihtimal yani... Feynmann ve Bohr'a göre siz gidip annenizi geçmişte öldürebilirsiniz. Fakat anneniz için daima ayrı bir geçmiş ve sizin için de ayrı bir gelecek vardır. Mesela, bir çatallanan gelecekte, siz ölüsünüzdür, diğerinde sağ. Siz ölü olduğunuzdan annenizi gidip öldüremiyorsunuz. Anneniz sağ (A annesi) fakat bu tarafta siz sağsınız, geçmişe giderek annenizi öldürüyorsunuz. Anneniz diyelim ki 7 yaşında iken öldürdünüz, o zaman siz DOĞURULMAMIŞ olacaktınız, yani var olmayacaktınız. O zaman var olmayan nasıl gider de var olan annesini öldürür?

Feynmann'ın bu tanımları "Herkes için çatallanan sayısız geçmiş ve gelecek vardır" diye özetlenebilir. Ama biz ışık hızını aştığımızda artık sonsuz ihtimal, sonsuz anne ve çocuğu değil BİR ÇİFT anne ve çocuk (2 x % 50 bir tür fifty-fifty oluşuyor). İşte sevgideğerler, siz üçüncü şıkka inanmalısınız.

Şimdi Kur'andan hatırlatalım: Zalim bir adam vardı. Anne ve babasını yoldan çıkarmış, katil ve canavar ruhlu. Musa onu öldürmüş ve katil olmuştu. Derken "Anne-babanın hayır duası diyeceğimiz bir KUANTUM BİLGİSİ zamanda geriye gitti ve bir tünelin ucundaki yeri manüple etti. Orası tüm kuantum bilgilerinin yazıldığı Levhi Mahfuz, yani matrix alanı. Orada her şey determine, yani kesinkes belli. Ama daima %-5 karşılığı olan bir %+50 çiftiyle birlikte... %-50 ve %+50 adı Levhi Mahfuz. İkisi arasında %100 fark olduğundan İKİ İHTİMAL DE OLMAK ZORUNDA. Ve DUA denen kuantum bilgisi karşılığında OLUŞMUŞ olan A ihtimali, zamanda geriye giderek OLUŞMAMIŞ OLDU. Ama yerine bir gizli değişken (Hidden Variable) koymak ve bunu kuantum tünelinden (Compansating Tunnel) ödemek, dengelemek gerekiyor. O zaman katil Musa, zamana hükmedebilen HIZIR ile buluşuyor. Hızır gidip o zalim adamı daha çocukken ÖLDÜRÜYOR, beşikte boğuyor. Musa katil olmuyor, Hızır katil oluyor! Fakat %+50'ler ve %-50'ler de çiftti. Biz bir takımı kullandık. Öteki ikisi devreye girmeden işlem tamamlanamaz (Allah acze düşürülemez).

Bu kez öteki şık devreye giriyor (A1) diyelim. İyi bir evlat isteyen anne babaya Allah Hızır'ın ÖLDÜRDÜĞÜ aynı evlatı YENİDEN VERİYOR. Bu kez bu çocuk, bu bebek ÇOK İYİ BİR İNSAN. Büyüyor ve Musa'nın en iyi arkadaşı (Yuşa) oluyor. İşe bakın ki, Musa'nın da Yuşa'yı öldürmesi gerekmiyor. Musa ve Yuşa yola koyuluyorlar. Hızır'a rastlıyorlar. Hızır zamanda GERİ gidiyor. Mesela 17 yıl geri gidiyor. Yuşa ise zaten 17 yaşında. Yani sıfır yaşına geliyor ve HİÇ DOĞMAMIŞ oluyor. Hızır ve Musa da birlikte gidiyorlar ve B2 şıkkını gerçekleştiriyorlar, yani YUŞA MADEM YOK ORTADA zamanda geriye giderek kendi kötü ikizini de iyi yapmış (polarizlemiş ve onu da iyi olmaya zorlamış). O zaman B2 ihtimali gerçekleştiğinden, yani dördü birden gerçekleştiğinden Hızır da boş beşikte olmayan bebeği öldürmemiş oluyor. Musa da zalim Yuşa'yı öldürmemiş oluyor. Yuşa da ölmemiş, yaşamış oluyor. Ortada katil ve maktul yok böylece... Herkesin günahı affolmuş durumda. Kötü bir adam/ve onun bebekliği yok artık. Kötü adamı öldürerek katil olan MUSA da katil değil. Ama Kur'an HERŞEYİ YAZMAK DURUMUNDA OLDUĞUNDAN Musa'nın katil olduğunu da yazıyor. Hızır'ın bir bebeği öldürdüğünü de... Ama o Yuşa ve o ölmedi ki, kimse onu öldürmedi ki?

Kur'an'da herşey DETAYLI, en ince ayrıntısıyla, eksiksiz ve noksansız hazır bulunmaktadır. Ona dört elle sarıl. O en büyük BİLİM kitabıdır. O paradokslarımızı MİSALLER vererek AÇIKLAR ve çözüme ulaştırır. O Kur'an'dır, Allah'ın konuşmasıdır. Sesine kurban olduğum Allah'ımın...


“İntihar Etmek” Yukarı

Bakara 29. Ey inananlar! Mallarınızı aranızda bâtıl bir yolla/tutarsız bahanelerle yemeyin. Kendi hoşnutluğunuzla gerçekleşmiş bir ticaret olursa başka. Kendi canlarınıza kıymayın/intihar etmeyin. Hiç kuşkusuz, Allah, size karşı çok merhametlidir.

29. ayeti düzeltiyorum: "Kendi canınıza kıymadığınız sürece Allah merhamet eder".

Ahirette SINAV devam edecek. İyimiz iyi, kötümüz kötü olarak nasıl öldükse kaldığımız yerden bu bilinçle devam edeceğiz. Birisinin terazide tartısı küçük bir farkla Cehennem’e eğiliyor. O kişi kendini kurtaracak bir TEK milimetrik SEVAB istiyor, arıyor mahşeri, dört dönüyor. Arkadaşları, anne-babası "Bize lazım olacak veremem" diyorlar. Öte yanda ise bir kere “La ilahe illallah” demekten başka hiç bir iyiliği olmayan biri var. O diyor ki, "Gel kardeşim, benim bir tek sevabım var, o da bana hayretmez al senin olsun!". Senin olsun diyor ve Sırat’tan Cehennem’e düşüyor. Bizimki çok sevinçli: Sevabı koyuyor terazi Cennet’e asansör gibi çıkıyor yukarıya. Cennet'ine giriyor. Ama kapıda bir engel: "Sen buraya giriyorsun ama, kimin sayesinde buraya geldin?". "Bir iyi insan sayesinde tek sevabını bana verdi". "O Allah'a BORÇ verdi. Allah sonsuz Rahimdir. Git ve o kardeşini elinden tut getir. Bu Cennet onunki, seninki yan kapı". Adam gider ve Cehennem’de avaz avaz yanan kişiyi alır. Getirir ve Cennet'e koyar. İkisi de Allah'a şükrederler. Ve bunu nasıl öderiz derler?

Rabb’im der ki: "Şefaat yetkimi birbirinize kullandım". Bilmeden birbirinize şefaat ettiniz. İkiniz de CEHENNEM’EDEN çıktınız. İşte Kur'an'da inanılmaz ayrıntılar var böyle... Denizler mürekkep olsa, bitmez bu ayrıntılar.

Rabb’im merhamet etmek için zerrece (fotoncuk kadar) iyiliği AFFETME/Şefaat etme bahanesi ediniyor. Allah'ı tek kelime ile anlat deselerdi, ÜMİT yazardım. Ümit ediyoruz, bağışlamasını umuyoruz. Sabıkun'u umuyoruz. Cemalini ümit ederek yaşıyoruz. UMUT bir RIZK'tır. Umut olmasa insan ÇILDIRIRDI. Allah'tan ümidini kesmiş tek bir canlı var, İBLİS. Anlamı “Ümidini kesmiş”, demek.

İntihar demek, ÜMİDİ KESMEK, Rahmet’ten ümitsiz olmak demek. EBEDİ CEHENNEM. Ne kadar iyiliği hayrı olursa olsun, SIFIR'dır. Aptal gibi intihar edeceğime, ölmeyi kafama koymuşsam, gerçek bir ortamda ŞEHİD olurum... Yaşam, boynumuza verilmiş bir borçtur. Yaşamak=Sınavı geçmek / Allah'ı bilmek kaçınılmaz görevdir.

Geri Dön     Yukarı