002 - 26 Eylül 2001 Çarşamba

slm&slm sevgideğerler


"İki Bağ Sahibi" Yukarı

Miladı anlattık. Millenium dedik, iki kampusun "Zaman savaşlarının yansısı" dedik. Milat=Millenium 26 Ağustos'tur. Zaman Zelzelesi sonucu kendiliğinden ortaya çıkan bir tarih. Üstelik Türk tarihinde de mümtaz/seçkin bir yeri var. Büyük zaferin öncesi. 26 Ağustos 1071 nedir? Malazgirt. Bunlar rastlantı mı bilmiyorum ama. Düşman iki kamp için aynı tarih olarak başladı. Bu düşman kamplar iki surede geçer ve iki kez MİSAL olarak anlatılır. MİSAL denince bu bizim işimiz. İki BAĞ (Kamp, düşman kamp) biri Kehf suresinde geçiyor.

40: Belki Rabbim bana, senin bağından daha iyisini verir; senin bağına ise gökten yıldırımlar gönderir de bağ kupkuru bir toprak haline gelir.
32: Onlara, şu iki adamı misal olarak anlat: Bunlardan birine iki üzüm bağı vermiş, her ikisinin de etrafını hurmalarla donatmış, aralarında da ekinler bitirmiştik.
33:İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiçbirini eksik bırakmamıştı. İkisinin arasından bir de ırmak fışkırtmıştık.
35: (Böyle gurur ve kibirle) kendisine zulmederek bağına girdi. Şöyle dedi: "Bunun, hiçbir zaman yok olacağını sanmam."
36: Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Şayet Rabbimin huzuruna ötürülürsem,hiç şüphem yok ki, (orada) bundan daha hayırlı bir akıbet bulurum.
37: Karşılıklı konuşan arkadaşı ona hitaben: "Sen, dedi, seni topraktan, sonra nutfeden (spermadan) yaratan, daha sonra seni bir adam biçimine sokan Allah'ı inkar mı ettin?
38: Fakat O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiçbir şeyi ortak koşmam.
39: Bağına girdiğinde: Mâşâallah! Kuvvet yalnız Allah'ındır, deseydin ya! Eğer malca ve evlatça beni kendinden güçsüz görüyorsan (şunu bil ki):
40: Belki Rabbim bana, senin bağından daha iyisini verir; senin bağına ise gökten yıldırımlar gönderir de bağ kupkuru bir toprak haline gelir.
41: Yahut, bağının suyu dibe çekilir de bir daha onu arayıp bulamazsın.
42: Derken onun serveti kuşatılıp yok edildi. Böylece, bağı uğruna yaptığı masraflardan ötürü ellerini oğuşturup kaldı. Bağın çardakları yere çökmüştü. "Ah, diyordu, keşke ben Rabbime hiçbir ortak koşmamış olsaydım!"
43: Kendisine Allah'tan başka yardım edecek destekçileri olmadığı gibi kendi kendini de kurtaracak güçte değildi.
44: İşte burada yardım ve dostluk, Hak olan Allah'a mahsustur. Mükâfatı en iyi olan O, en güzel âkıbeti veren yine O'dur.
45: Onlara şunu da misal göster: Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkisi (önce gelişip) birbirine karışmış; arkasından rüzgârın savurduğu çerçöp haline gelmiştir. Allah, her şey üzerinde iktidar sahibidir.
46: Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; ölümsüz olan iyi işler ise Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır.

Bir de kalem suresi 17 ila 33 arası ayetlerdeki "İKİ BAĞ SAHİBİ" var, Çünkü 32. ayet diyor ki: Onlara şu iki adamı MİSAL ver. Misal olunca pas bize atılıyor. 45. Ayet de öyle: Dünya hayıtının MİSALİ diye başlıyor.

17,18: Biz, vaktiyle "bahçe sahipleri"ne bela verdiğimiz gibi, onlara da bela verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi. Onlar istisna da etmiyorlardı.
19,20: Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (ateş) bahçeyi sarıverdi de, bahçe kapkara kesildi.
21,22: (Beri tarafta ise) onlar, sabah olurken: Madem devşireceksiniz, hadi kendi mahsülünüzün başına gidin! diye birbirlerine seslendiler.
23,24: Derken: Aman, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın! diye fısıldaşa fısıldaşa yola koyuldular.
25: (Evet, yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler.
26: Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler.
27: Yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız!
28: İçlerinden en makul olanı şöyle dedi: Ben size "Rabbinizi tesbih etsenize!" dememiş miydim? Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler.
29: Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler.
30: Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar.
31: (Nihayet) şöyle dediler: Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz.
32: Belki Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz (artık) rabbimizi (O'nun hoşnutluğunu) arzuluyoruz.
33: İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi!

Görüldüğü gibi BAĞ (KAMP, PARK) ya da PAKT anlamına geliyor. İki bağ iki (zıt) kamp demek. Kampus=Park demek Park=Borg=Burg=Burç demek. Bu sonuncusu arapça KALE demek. Yani içeride bir kale, çevresinde ise koruğanların bulunduğu bir ekilir-biçilir bahçe gibi... Bilirsiniz Parklar kent (Burg, Burç) yanında ya da içinde olur. Kap'lar da SEYYARDIR. Karargah sabit, Ordugah ise SEYYARDIR. Ordugah=KAMP'dır. Park=Bağ ise sabittir.

Bu kadar ayrıntıya niye girdiğimi görebilirsiniz sevgideğerler. Allah'ın şanına böyle basit bir olayı anlatmak yakışmazdı. Nitekim bu anlattıklarına : M İ S A L demektedir. Misaller de bildiğiniz gibi Ankebut-43 içinde anlatıldığı üzere Kur'an'ın EN EN EN ZOR tarafıdır. İşte burada bu EN ZORU başaracağız inşallah.

Orada şöyle yazıyor: "Şu Allah'ın verdiği misaller var ya, onları tüm insanlara veriyoruz, ancak ALİM olan anlıyor"

BAĞ kelimesini didikledik. Bağ dan kasıt, bir dünya düzeni. İKİ BAĞDAN KASIT iki ayrı dünya düzeni. Eşit şartlarda yola çıkıyorlar. Biri başarılı ve Allah yolunda, diğerinin ise "BİR ALLAH"ı var elbette Yahowa. O da inanıyor. Ama biri HAK YOLUNDA.

Eğer Tevrat'ı iyi okuyanınız varsa bilecektir ki, Yahudi inancında herşey dünyada olup bitecvektir. Aden (Bugünkü Aden, Hadramut ve kısmen Yemen) Buraya sırf yahudiler için bir cennet (Kur'an'da ADN Cenneti) kurulacak. Diğer başka milletler ise çölde ebedi kalacaklar. Yani kıyamet dünyada olacak. Yahudilere dev bir VAHA kurulacak. Diğer milletler ise kafir olduktan sonra (Yahudi olmayan herkes kafirdir bile demiyorlar. Doğuştan Yahudi olmanız gerekiyormuş.)

Tevrat'ta, Kıyamet=Dünya

Mahşer=Arap çölleri

Aden=Sırf Yahudi Cenneti

Onların inançları bu ne yapabiliriz ki? İşte bu yüzden onların dünyası çok dar. Evren=Dünyadır. Bulutlar üzerinde Allah (Yahowa) var. Arada bir aşağıya iner. Oğlu olan Ezra (Üzeyir) ile güreş tutar. Üstelik oğlu onu yener. Allah(1) da oturup ağlar ve üzülür. Aden'de kendini bahçeye sürgün eder. Saltanatını da Ezra'ya verir. Oysa Kur'an Üzeyir için ne yazıyor?

9:30. Yahudiler, Uzeyr Allah'ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesîh (İsa) Allah'ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan bâtıla) öndürülüyorlar!

Öldükten sonra Yahudiler mezardan çıkacaklarmış. Ne varsa bu dünyada varmış. Onlar ADN hurmalıklarına, biz de volkanlara çöllere. Cennet ve Cehennem inancı Tevrat'da böyle. Tevrat'da uzay yok. Şima=Sema dediği, bildiğimiz kuşların uçtuğu yüksekliklerden ibaret. Yıldızlar ise minicik ışıkçıklar. Yani yanlarına gitseniz de göründükleri kadar küçükler. Allah bu minicik kainatı şitti yom yani Altı günde yaratmışmış. Sitte Yewm=altı fün. Yedinci gün yorulup istirahat ediyor. O arada insanlar da kabirlerinde uyuyor. Sekizinci gYOM0Yevm ise hep birlikte diriliyoruz. Gün=Yom=Yevm

Şaşırmayın, çünkü Arapça ve İbranice KARDEŞTİR. İsmail ve İsrail'in dilleridir. Şalom=Selam, Al Malek=El Melik gibi Yakub döneminde dil ayrılmamıştı. İkisi de babalarının dili olan Sankritçeyi konuşuyorlardı. Ama İshak'tan sonra 12 kabile halinde İsrail=İbranice dili oluştu. Çünkü İbrahim’in (Yafes dili) iki eşi vardı. Sara=Samice konuşan, Hacer=Hamice konuşan. İsmail oğulları Hamice (Arapçanın babası), İsrail oğulları, Samice (Sami dillerinin babası, İbranicenin anası). Yani ikisi birer ayrı dil değil bizdeki Oğuzca ile Kazakça gibi.

Şu anda İsrailoğullarının 2 kabilesi var. On kabile kayıptır. Aslında onların da yeri var. Filistinliler ve geniş ölçekte bir Önasya Arabı, doğrudan Müslüman olmuş ve erimiş Yahudilerdir. Nasıl ki Süryaniler Hristiyan Araplar ise aynen öyle... Asimile olmuşlardır. Çünkü ayetlerde "Yahudilerin, ataları olan İbrahim'in duası gereği, kiminin müslüman olduğu söylenegelmiştir. Yaşayan iki kabile ise Tevrat'a göre Lut as.ın iki kızından peydah olmuş.

Yani Lut gölüne diğerleri gömülmüşler. Tevrat'ta Lut'un iki kızının babalarını şarapla sarhoş edip, koyunlarına girdiklerini ve babalarından iki çocuk doğurdukları birinin adının Amonoğullar, ötekinin de Moaboğulları olduğu ve iki yahudi kabilesinin oradan türediği yazılı.

Halbuki biz biliyoruz ki, Melekler önce İbrahim as.a Babil'e uğradılar. Sonra da Lut gazabı için Sodam ve Gomorre kentlerine geldiler. Oysa İsrailoğulları Hz. İbrahim'in soyu değil mi?

Burada nasıl bir çelişki var? Israiloğulları Yakup’tan sonradir. Çelişki burada. Niçin Lut ve iki kızından "YAHUDİ" ırkı türesin. Daha İbrahim ve Lut evliler ve birinin iki kızı ötekinin bir oğlu var (Diğeri sonra doğdu). Bunların ikisi de yahudi değiller ki. Yahudi (Yuda) İshak'ın soyundandır.

Laf lafı açıyor. Biz Kur'an'daki İKİ BAĞ sahibinin başına gelenleri "ZAMAN İÇİNDE" başına gelenleri irdeliyorduk. Onlardan birisi ADN (İng. Eden=Cennet) yani Tevratçı grup, diğeri de MİLLETİ İBRAHİYM'ciler. Bu TEVRAT ile KUR'AN savaşıdır da denebilir. Süfyanistler ile Mehdistlerin de savaşıdır. Ama işin içinde İNCİL YOK. Çünkü Hristiyanlar ile gelecek olan MESİH İsa uğraşacak. Müslümanlar ile de Hanifler tutuşacak. Yani daha önce söylediğim gibi, Cihad Müslümanın müslümana Cihadı biçiminde olacaktır. Müslümanlar BİRLİK olunca, Mehdianizm kurulunca görevi Mesih devralacaktır. Yani Mehdi' de elekli olacaktır.

666. sırada asal sayı var. Lynx'de deniyor. Deccal’in sayısı. Armageddon savaşları geçmişte olmadı sadece... Gelecekte de olacaktır. Yahudilerin Messiah'ı (Mesih) Deccal ve Müslüman ve Hristiyanların Messiah'ı İsa Mesih .Bütün hristiyanların (Müminlerinin) tamamı müslüman olacaktır.

Hz. İsa gelecektir. Geri dönecektir. O da diyecektir ki: İşte ben geldim. Ben son elçi Hz. Muhamme'e ve onun indirdiği Kur'an'a tabiyim. Artık eski ahit safsatası bitmiştir. Şimdi en yeni Ahit (The Newest Tastment) Kur'an var. ben müslümanım "La ilahe illallah, Muhammeden Resulullah"

Atatürk gibi. Yani bir sürü kargaşa içinden, Çanakkale'de başarmış bir Albay ortaya çıkacak. Artık bu Mehdi'nin önlenemez yükselişidir. Atatürk bir Albay idi. Sayısız kurmay ve paşa vardı ama sadece o başardı. Karabekir paşa ve Fevzi paşa vb. istemediler liderlik vb. istemediler. İstemeyince ne yapacaksın ki? Otomatikman Atatürk bu işte zirve oldu.

Zamanda üç değişiklik oldu.

Albay M.Kemal yenilecekti. Bir İngiliz alayı Çanakkale’yi geçecek olan önemli bir güçtü. Tıpkı Hızır'ın deldiği gemi gibi. O gemi, delinmeseydi, zalim hühükümdar savaşı o gemi FARKIYLA kazanacaktı. Bir İngiliz Alayı da Atatürk'ü yenecekti. Ama zaman polisi bir 1N ile gelip o İngiliz Alayını bir tür Bermuda EMagnetik alanı ile gelecege taşıdılar. Böylece Hızır'ın o gemiyi batırması gibi bir İngiliz Alayı da yok oldu.

O kimseler öldürülmedi. Sadece zamanda ileri fılatıldılar. Zaten şeytan üçgeni fırtınalarında kayboylan tüm yolcuların gittiği yer de üç asır sonrası. Çok komik ama, orada karşılanıyorlar ve durum kendilerine açıklanıyor. Her nedense elektromagnetik ışımalar hep 300+9 yıl oluyor. Yani 2001 yılında ışınlanan biri 2310 yılında var oluyor.

Şimdi Kehf'i hatırlayın, paraları 309 yıl sonra antika olmuştu. Ama kendilerine mağarada uyumaları 8 saat gibi gelmişti. 8 saat= 300*9 yıl ederse, 24 saat kaç yıl eder. 927 yıl. Diyelim ki yuvarlar hesap BİN yıl olsun. Bir günün bin yıl olduğu bir ayet hem Kur'an'da, Hem İncil'de hem Tevrat'ta var. Üç kitap birden bunu yazıyor. Üstelik Kur'an'da bir günün 50 bin yıl olduğu ayeti de cabası. Demek ki, şimdi kaybolan biri 8 saat sonra cebindeki günümüz parasıyla, hatta gazetesiyle 8 saat=300+9 yıl sonraya gidecektir.

1914'te kayboyan İngiliz alayı şimdi 2223 yılında. Ceplerinde sterlin, penny yanlarında o günün gazetesi vardı belki de. Ama gittikleri yılda, o paralar antika gazete ise, 309 yıl öncesine aitti. Böylece Atatürk'ü kınayanlara, ona Deccal diyenlere aldırmayın. Allah seçti ayet var: Hatırlarsanız "We Li külli KKawmin Had" diye yazmıştım. İşte bu Ayet bile ATATÜRK kokuyor. Eğer o olmasaydı, el kadar bir yerde ve Taliban rejimi ile yönetilecektik.

Benim bir sözüm vardır: EN BÜYÜK LAİK ALLAH'TIR diye... Yani Allah kulu ile arasına ÜÇÜNCÜ şahıs istemiyor Allah o kuluna şahdamarından da yakın olarak direkt ve dolasız tecelli ediyor. Ama biz tersini söylüyoruz, "Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır" diye

Üçüncü şahısları Allah ile aramıza sokuyor ve onlardan şefaat diliyoruz. Haniflik DİREKT ALLAH'tan istemektir. Allah ağır işitmez özürlü değildir, kulaklık kullanmaz. Bu konuda Kur'an'da Şuara suresi sonunda,

221- Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
222- Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler.
221- Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
222- Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler.
223- Onlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdır.
224- Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyar.

Burada iki tanım var. İlki şeyhler, ikincisi de evliyalık iddiasında bulunan çoğu sapık tasavvuf ileri gelenleri. Ama ayet, dikkat edin gerçek tasavvufçuları koruyacaktır. Ayetleri sonuna kadar yazalım, bu intikam ortaya çıkacaktır.

225, 226- Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?
227- Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.

Oradaki kelime İNTİKAM'dır. Bir başka mealden yazarsanız 227'de intikam alacakları yazılıdır. Haksızlığa uğrayan TASAVVUFÇULAR, Muhyiddin'i Arabi, İbni Haldun, Hoca Ahmet Yesevi Öğrencileri ve onların öğrencileri olan Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Hacı Bayram Veli, Mevlana vb. Bakın bizim insanlarımıza neler yaptılar?


"Mevlana Halid" Yukarı

MHB'nin hiç bir fikri yoktur. Yazdığı kitaplar ise basittir. MHB nin kitaplarının çoğunu öğrencileri yazmıştır. Hızır Tezkiresi MHB'ye ait değildir. İlk Ekim Bey=M.Halidi Bağdadi'dir. Tezkireler hep bu isim altındaki emanetçilerde durmuştur. Ben bile sadece iki sayfanın fotokopisini gördüm. Mektupla göndermişlerdi. Ben bile kendisini orijinalini görmedim. Şu anda Dr. Siegfriued Saga diye birinde. Telefonla söyledi ki, "Şu anda o müthiş şeylerin üzerine ipek okşar gibi dokunuyorum. çok heyecanlıyım" demişti bana.

Şu anda ben HANİF din için sorumluyum ama şu ana kadar ben böyle bir belgenin fotokopisindan başka bir şey görmedim. Hemen herkeste böyle iki-üç sayfa (ayrı ayrı ve bilimdeki uzmanlık alanına göre gönderiliyor) Yani bir araya gelsek bile sadece fotokopileri var elimizde.


"Adler - Şi’ra - Tarık - Zülkarneyn" Yukarı

Adler NORMAL TARİH AKIŞI İÇİNDEKİ BİRİDİR. Siz gibi... Ama onun yerine konan Alois Hiedler ise zaman yolcusudur. Adler'in ilk adı Alias Olaf Adler. Bu yüzden KMA'ların ön adlarına Alias konur. Alias bilgisayar dilinde de kullanılıyor. Arma da deniyor. Alias BAĞ SAHİPLERİNDEN İYİ OLANI. Alias Carlos Allende, ya da Karl M. Allain, Philadelphia deneyini YAPTIRAN kişi, Hansel Heiberg. JR. O Axel Heiberg'in torunlarından. Ben ise değilim.

Adler çok iyi bir insandı ve kendi çağının insanıydı ama Hiedler bozdu yaptiklarini . ngiliz adalarını zaptetti derken, Amerika'da Nevada' çölüne atom başlıklı V-3 roketi gönderdi derken, Çernobil'deki Rus birinci Ordusuna "Nötron bombası" gönderdi derken. İşte yazılı olan tarihi anlatıyorduk. Hızır çocuğu öldürmeseydi, gemiyi delmeseydi vb. tarih akacaktı. Adler'inki gibi akma tarihe müdahale edildi. Adler EBEDİYEN iptal oldu 12'lik dünya düzeni kalktı. Çünkü o düzeni Adler kurmuştu.

Zaten konu olarak en son Şİ'RA yıldızında kalmıştık. Oradaki HYBRİD deney yaratığında. O time travelling mekanizması. ŞİRA denen WEMB (12 lik sistemin başkenti) BİR İNSANLI DENEY YAPILACAKTI. Bu deneydeki insan asla tarihe karışmıyacaktı ama o gece birileri o aracı eline geçirdi. Onların tamamı yahudiydi. (Adler düzeyinde kesinlikle ırk ayrımı yoktur. Herkes eşit ve eşgüdümlü sistemde yer alır.) Bu yüzden norkal bilim adamları gibi onlar da o aracın ve araştırmanın içindeydiler. 7 kişi Tarık'ı (Dhurakapalam) çalıştırdı.

Tarık, Arapça Tokmak gibi sert çarpan çarptığı yerden geri fırllayan demektir. Şimdi olay şu.

Zamanda ileriye, Bermuda'daki babam da gider. Binersin ışıkhızındaki dalgaya ve seni parçacık gibi 309 yıl zıplatır. Ama geriye gelmek için önce zamanın sonuna gideceksiniz. Işık hızına ulaştığınızda maddeniz enerjiye dönecektir ve bu arzu edilmez. Zamanın sonu kıyamettir elbette. Kıyamet kopmadığı içindir ki oraya bir bilardo masasının bandına çarpıp, aynı açıyla yansırsınız. Yani tokmak gibi duvara çarpar ve aynen yansırsınız. Yansıma BAND'dan GERİYE olmaktadır.

Zamanda geriye gitmenin 4 yolu vardır. Bir halka tekillikli dönen karadelik bulursunuz. Halka tekillik boyunca geri gelirken yola çıkmakta olan kendinize rastlarsınız. Yani GEÇMİŞE dönersiniz. Bunu tarihte ilk kez Zülkarneyn'ler başardı. ZigZag düzeyinde de Paul Kamensberg, iki yıl önceki haline gitti. (KLMN deneyleri ve Montauk vb.) N deneyi Montauk diye bir projedir.

Zulkarneynler, Kehfler BİR TEK değildir. Kehf suresindeki tüm zikredilenler için sabit bir sayı vardır. Onlar üçtür, dördüncüleri HYBRİD'dir, Onlar Beştir altıncıları HYBRİD'dir, Onlar 7'dir sekizincileri Hybrid'dir. Kıtmir=Çekirdeksiz meyve. Adana'da Sabancı'nın meşhur çekirdeksiz KARPUZU yetiştirilir ve ihraç edilir. Bu karpuzun bir tek çekirdeği yoktur. O karpuz bu yüzden kendisi üreyemez. Kısır bir dişi gibidir. Onu üreten sır ise Sabancı'nın "At ve eşek" çiftleştirmesi olan anne ve baba karpuzdan geçiyor. HYBRİD bu demektir. Kıtmir=Katır=Hybrid hepsi bir Zulkarneynler TEK değildir, Kehf'ler de tek değildir.

Hybrid’lerin yaşaması "Mağaranın ağzında" olmasına yani kollarını öne uzatmış olmasına bağlı. Bu ne demek. Sistemin içinde ama, bir parçası dışında. Hybrid'ler böyle yaşayabilir. Sistemin tam içinde ya da dışında kalamazlar ölürler. Onları bir kuvvet perçemlerinden ve topuklarından yakalamıştır.

18/17. Baksaydın, güneşin mağaralarının sağ tarafından doğup meylettiğini, sol tarafindan onlara dokunmadan battığını, onların da Mağaranın genişce bir yerinde bulunduğunu görürdün. Bu, Allah'in mucizelerindendir; Allah'in doğru yola eriştirdiği kimse hak yoldadır. Kimi de saptırırsa artık ona, doğru yola götürecek bir rehber bulamazsın.
18/18. Mağara ehli uykuda iken sen onları uyanık sanırdın. Biz onları sağa ve sola döndürürdük. Kopekleri de iki kolunu girişe uzatıp yaymıştır. ...

Bunlar da muhkem değgil müteşabih ayetler. Müteşabih=MİSAL=İLERİ İLİM AYETLERİ

Ehli kehf geleceğe gittiler. Zamanları bize göre bir saat= 309:8=30,5 yıl . Ya bir saniye? Şimdi bu rakam bu faktör çok önemli. Bir saniyemize karşılık 14 gün geçmektedir. (Bunu daha sonra açacağım) Düşünün, sizin tiktaklarınız birer saniye arayla ama orada gördüklerinizin tiktakları ise hafta aralıkla çalışıyor. Yani siz fişek gibi koşarken onlar öylece mağaralarında blok zaman düşmüş donmuş gibi duruyorlar. Ölü olsalar ölüdür der geçersin gidersin, diridir deseler, oturup konuşursun, uyandırır kahvaltı edersin. Ne ölü ne diri, ne gömebiliyorsun, ne konuşabiliyorsun .

"Sen onları görseydin, DEHŞETLE KORKUP KAÇARDIN" ÇÜNKÜ??? Ne ölü ne diri . Peki neden kaçardın? Bir canlı heykelsiniz çünkü onlar bizi görseydi, salisenin binde birinde biz yok olacaktık. Onlar korkar mıydı? Birden görünüp de kaybolduğumuz için belki ama köpekleri korkmazdı. Çünkü biz gözlemciye kollarıyla değiyor olacaktı.

Şöyle bir düşünelim: Cinler ışık hızına yakın giden enerji olmuş (Madde olamayan) insanlardır. Bizler de enerji olamayan ama madde olan Cinleriz. İkiz gibiyiz.E=mc2 gereği onlar E biz ise m. Onların 1 yılına karşılık bizim 14 yılımız geçmektedir. Yani biz yüz yaşında isek, bizimle birlikte doğan ikizimiz CİN 1400 yaşında olacaktır. Oysa ikimiz de 100 yıl yaşamaktayız. Kimse kimseden uzun yaşamıyor, sadece görecelik var. Bize göre onlar 1400 yaşındalar (Yanlış) Onlara göre ise , tam on nesil bizler hızla büyüyor, yaşlanıp ölüyoruz. On kuşak böyle oluyoruz. Ashabı Kehf ve dışarıdakiler aynı yaşıyorlar. Ömürleri yetmiş yıl ise yetmiş yıl ama birinin samanı hızlandıysa ya da yavaşladıysa birbirlerini göreceli olarak izliyorlar.

Ayet ne diyordu? SEN ORADA OLSAYDIN (Yani fizikteki, relativitedeki GÖZLEMCİ FAKTÖRÜ) burada bildirilen GÖZLEMCİLİK AKSİYON VE POSTULATI. Yani RELATİVİTE haber veriliyor SEN GÖZLEMCİ OLSAYDIN, DIŞARIDAN BAKSAYDIN DİYOR ALLAH, Korkup dehşetle kaçardın. Adamlar donmuşlar kalmışlar. Öyle bir donmuşlar ki 309 yıl gibi geliyor insana. Bu arada gözlemci de on kuşak önce ölmüş olurdu. Bilirsiniz şu relativiteyi hep böyle şaşırtır ama Kur'an'ın bunu HABER VERMESİ çok şaşırtıcı. Üstelik Kur'an oradaki bir KARANOKTAYI da haber veriyor. Mağara deği yer KARADELİK OLAY UFKU.

Köpek daha tam girmemiş, tekilliğe girmemiş. Sağa sola dönmekten söz ediyor ki bu da DÖNEN BİR KARANOKTA olduğunu gösteriyor KEHF denen topolojik yapının. Orada bir de YAPAY KARANOKTA var.

Kehf suresinde Zulkarneyn'e bir bakınız.

95- Dedi ki: "Rabbimin bana vermiş olduğu servet ve saltanat, sizin vereceğiniz şeyden daha hayırlıdır. Bana maddî yardımda bulunun da sizinle onların arasına en sağlam seddi yapayım.
96- "Bana, demir kütleleri getirin." Nihayet dağın iki ucunu denkleştirdiği vakit: "Ateş yakıp körükleyin" dedi. Demiri bir ateş koru haline getirince. "Bana erimiş bakır getirin üzerine dökeyim" dedi.
97- Artık Ye'cuc ve Me'cuc bu seti ne aşabildiler ne de delebildiler.

“Getirin bana demir kütleleri" diyor. Bu ipucundan ne çıkartırsınız? Rabbinin verdiği TAM BİR DONANIM GELECEĞİN TEKNOLOJİSİ. SİZ GÜCÜNÜZLE YARDIM EDİN=Bana peynir ekmek vb. verin besleyin size bakayım, para pul istemem diyor. Çünkü Ayette bu donanım anlatılıyor, "Biz Ona daha nice nice şeyler (Teknolojiler) vermiştik diyor. Demir kitleleri dediği yapay karanoktacık için YANİ BİZ ONU UZAY-ZAMANDAKİ O TARİHTEKİ YERYÜZÜNE YERLEŞTİRDİK (Gelecekteki yeryüzü değil, geçmişte getirildiği yeryüzü)

Zülkarneyn=İki zamanlı, iki çağ sahibi "Kuşaklar boyu sahibi" demek değil mi? Gelecekteki yeryüzünden geçmişteki YERYÜZÜNE yerleştirilmiş. Alet edavat da yanında. Muazzam bir basınç oluşturacak bir 1N içinde çünkü.

1N: Okunuşu, Wanen. Walkyrie, Walhalla. İşte o Zülkarneyn. Valhalla'ya bakarsanız, Germen efsanesi olduğunu görürsünüz. Gelecekte de valhalla var. "Bulutların üzerinde havada duran ve fermen savaşçılarının ölünce gittiği Cennet" ŞİRA da havada durmuyor muydu.

Evet valhalla ismi nedir biliyor musunuz. Walhalla'yı TERS okuyunuz. Allah ve Law. Allah yasaları, Allah Love, Allah sevgisi. İşte Nur-36 ve Necm suresindeki Şi'ra budur. Allah'ın isminin (ALLAHlaw) anılmasına izin verdiği, Büyyutin=Yerleşim birimleri ve Tarık hangarları vb.

36. Allah'in yuksek tutulmasina ve iclerinden adinin anilmasina izin verdigi evlerde, insanlar sabah aksam O'nu tesbih ederler

Nur-35'de Tarık'ın içi yazılıyor, Nur-36'da ise Tarıkların "UÇAK GEMİSİ MİSALİ" konuşlanrndığı uzay yerleşimi, kolonisi anlatılıyor. ALLAHLAW yüksek tutuldu. Orada Allah taraftarı olarak (Karşı grup değil) ALLAH+law adıyla anılmasına izin verilen bir Şira bu. Dünya çevresine inşa edilecek olanı ise VALHALLA yani tersi Dünya çevresine yerleştirilmiş olduğunu nereden anlıyoruz? Çünkü SABAH AKŞAM diyor ayet, yani dünyanın zamanına tam eşitlenmiş, Mars'ta ya da Andromeda'da değil. Ama Şira'daki Allahlaw yöresinde zaman yolculuğuna izin veren bir dönen karadelik var. Zülkarneyn "Terminatör gibi" olduğu gibi zamanda geriye gitmesini bu halka tekilliğe borçlu. Fakat Shira çok uzak ve yüksek hızda gitmeye kalksanız. İki yaşınızdaki çocuğunuz döndüğünüzde 16 yaşında oluyor. Eşinizle yaşıtsanız, o da sizden 14 yaş büyük oluyor. Kim ister ki Shira gibi bir yere gitmeyi? Gidiyorsunuz, döndüğünüzde gencecik anneniz, yaşlılıktan ölmüş oluyor. İşte bu yüzden Şi'ra'nın ALLAH+LAW'ı uzakta ama onun yeryüzü şubesi olan WAlhalla ise dünya çevresinde. İşte bunun için Necm suresindeki ile Nur-36'daki iki istasyon farklı. Bunun için "İKİ BAĞ SAHİBİ" adlı misallerden iki tane var. Kehf'teki işte Adler-Hitler kavgası ya da Alias ile Alois savaşı diyoruz. Bazıları da Armageddon diyor. Eğer Kalem suresindeki İKİ BAĞ sahibine bakarsanız, Kehf ile olandakinden aynı görünüyor ama, birinde ALLAHLAV var. Yani illa ki iyilik ergeç kazanacak. İkincisinde ise farklı bir şey var. İki bağ birden bozuluyor

Şimdilik şu bir iki notu daha ekleyeyim. 1n adını geçmişteki atalar mı koydu, yoksa gelecekteki torunlar mı? Allahlaw ve Walhalla, Almanca Allahohe. ALLAH'IN ADININ ANILMASINA İZİN VERDİĞİ EVLER BUNLAR İKİ EV. BİRİ VALHALLA, DİĞERİ ŞİRA'DAKİ ALLAHLAW.

Allahohe ne demek bir sözlüklere bakınız. Allah'a eklenen edatlara bir bakın. ALLAHOH diye bakacaksınız. Bitişik, ikiye bölmeyin. Allah'ı bulup edat ekleyin. Almanca'da ALLAHOHE diye bir kelime vardır zaten. Bazı kelimeler gelecekten geçmişe birr geri sekme (Feedback) ile gelmiştir. Dilmaç gibi. Türkçedir. Tercüman demektir. Çevirmen, tercüman, Almanca, “Dolmecer” bu DİLMAÇ DEMEKTİR. Almanca'da bir kökü bir anlamı var mı? Yok elbette . Resmen Türkçe işte. Dilmaç+Er (Meslek eki). “Dolmetscher” ve “Dolmecer” ikisi de geçerli. Çünkü C ile yazıldığında tsch c noktalı. İtalyanca gracia gibi hafif ç ile z arası okunuyor

Şimdi şöyle düşünelim. Aya ilk giden roketi tıpatıp kitabında anlatan kimdi? Boyuna kadar vermişti. Yıllar sonra aynı satürn roketi yapıldı. 75 santim daha kısaydı. Bu bir rastlantı mı? Daha denizaltının bilinmediği bir devirde Naitilus adlı ve ATOM enerjisiyle giden denizaltıyı kim yazdı? Evet Kaptan Nemo'nun Natilius'u oldu dünyanın ilk atom denizaltısı... Tarih bir tekerrürdür mü? Yoksa gelecek ile geçmiş arasında PASSENGER'lerden başka bir de MESSENGERLER'mi var. Bu geri tepme mekanizması nasıl kurulmuş dersiniz?

Dilmaç, Walhalla, Wanen

10SCE, MRS.CP, MİSS.CCP

1N

Alaska, Athabaska, Nebraska (Zülkarneyn yolu, rotası)

10 S C E harfleri tek tek okuyunuz. “Tennessee”, Amerika’da bir eyalet, bir de MRS.C P var ”Mississipi” ve Miss C C P “Mississipi”. Graceland albümündeki Paul Simon'ın MİSS. C C P Delta'sı. O şarkıyı bana Barny Bud armağan etmişti, onun için yazdım. Bütün bunları sonra anlatacağım.

Gelecek konumuz ise. Bu Adler düzeni neden Hitler düzeni oldu. Bunu önlemeye gelen İKİNCİ EKİP yani Timebulance kimlerdir? Timebulance ne anlama geliyor? Time+Ambulance, kısaca Timebulance. İşte birincinin tersine MEHDİ'CİLER yani Allahlaw'dan gelenler ve Valhalla'dan gidenlerin küarıştırdığı bu dünyayı nasıl düzeltecekler dersiniz? Onlar ayrıca MİB indirdi. Yani Kalem suresindeki "İKİ BAĞ SAHİBİNİN HER İKİSİ" birden Oysa SHİRA'DAN (Allahlaw'dan) gelenler ise doğrudan.


"Montauk" Yukarı

Montauk'un bilen var mı? Vortex'i ya da? Kod adı VORTEX. Bunun sözlük karşılığı var çünkü kökü latince ama çok merak ediyorsanız biraz söyleyeyim. Acaba insanoğlu gelecekteki torunlarının yardımıyla bir TARIK (1N) yapabilir mi? Şimdiki imkanlarla. Bir de , düşmüş bir UFO ile şimdiki imkanları birleştirerek yapabilir miyiz? Bir UFO düşmüş müdür? (İçindeki otopsi yapılıyor ya)

Kimya bilen arkadaşlarınız bilirler ki 164 numaralı element yine kararlı 114, (Elementer tabloda kararlı adalar altalta geldiğinde) 146 ve 164 elementler kararlı adalarda bulunuyor. Hani soygazlar gibi, altalta geliyorlar. Radyoaktif değil, tam tersine çok zararsız ama kurşundan iki kat ağır. O yüzden UFO'ların (Gerçek olanlarının) ÇOK KABA olduğunu bilirsiniz. Sanki dökme demir gibi. Eski Türk havanları vardır ya, çan gibi TARIK öyle bir kabalıktadır.

Bunun nedeni var: Dökme ve bütün olması gerekiyor. Çünkü zamanda geriye gidecek. Her bir parça zamanda geldiği yere dönecek. Mesela kol saatim geri gidecekse kayışı gidip bir timsahın derisi olduğundan timsaha gidecek. Kristali yapıldığı tarihin gerisine gidecek, mekanik aksam, ya hurdacıya ya da toprak altındaki çıktığı maden ocağına gidecek. Gerçek ufo'lar çok ama çok kabadır. Siz o zarif, tuhaf şeylere aldanmayın. Gerçek ufo bir tencere kapağından daha yüksektir. Eni ile boyunun farkı 1:2'dir. İçindeki çalışması ise Nur-35'de anlatılmaktadır. Dhurakhapalam (Tarık'ın Sankritçesi). İşte bu Dhurak+apalam Tarık yani. İşin ilginci Kur'an'da aynı ismi veriyor.

Geri Dön     Yukarı