014 - 31 Ekim 2001 Çarşamba

Selam


"Kadir Gecesi" Yukarı

Öncelikle BİLİM ve HANİFLİK süzgecinden mübarek geceleri bir irdelememiz gerekli. Demiştim ki, Kur'an'da sadece ve sadece KADİR gecesi vardır. Yani AY takvimine göre her yıl 11 gün öne gelmesi gereken tek TAKVİM bu geceye aittir ve Andromeda ile aramızdaki 83 yıllık (Bin ay) hızını hesaplamamıza yardımcı oluyordu. Ancak araya başka konular girdiğinden o geceyi anlatırken kaynamıştı. Şimdi bir daha kısaca toparlıyalım:

İki galaksinin birbirinden uzaklaşma hızı (Evrende galaksiler arası boşluk şişmektedir. Buna evrenin genişlemesi deniyor). Ayette Kadir gecesinden yani, yaklaşık 12 saat süreden söz ediliyor. 12 saat=1000 ay, 1000 ay=30000 gün, 30 bin X 24 saat=720.000 saat.

Zamandan kaybetmeyelim diye kısa kesiyorum: Bu "Hubble'ın genişleme" katsayısı için önemli bir rakamdır ve benzerlik inanılmazdır. Dolayısıyla AY takvimi de buna bir biçimde eşlik ediyor. Sanki Yaratan dünyadaki bir saate karşılık 60000 saat tutarında bir "NUTASYON" hızı oluşuyor. Dünyadaki bir saate karşılık uzayın genişlemesi (Zariat-47) bu mesafeyi buluyor. Bir başka deyişle, Dünya’nın bir saatte aldığı yolu uzay aynı miktarda fakat 60 bin katıyla kat ederek genişliyor. Bu da saatte 83,3 Hubble katsayısı ediyor (Saniyede genişleyen uzay radyanı vb.). Hubble ise, parametreleri yüzünden bunu 79 bps/saniye olarak hesaplam, yani ondan daha SAĞLAM bir hesabımız var.

Kadir gecesi demek Zariat 47 demektir. Andromeda burgu hareketi yaparak ve nabız gibi atarak bizden uzaklaşıyor. İki fırıldak (Samanyolu ile Andromeda) daha sonra ÜSTÜSTE çakışıyorlar. Kondanse oluyorlar. İki elektroskop kutubu gibi davranıyorlar. Bunlar bir rastlantımıdır nedir? (Hiçbirşey rastlantı değildir)

Hubble sabiti, yakın galaksiler için Sabite çok yakındır. Ama uzak galaksilerde, bizden kaçma yani uzayın genişlemesi ışık hızına ulaşıyor ve hatta onu geçiyor. İşte bu yüksek hızda uzaklaşmalar yüzünden parametreler uzak galaksiler için sabitlikten öte komik olmaya başlıyor. Bizler TACHYONLARLA zaten aynı POLARİZE düzlemdeyiz ve birbirimize dikiz, içiçeyiz. Beden ve Ruh gibi. Ruh ışığın kaynağı, beden ise ışığın kendisi (Çünkü madde=Enerjidir).

Unutmayalım ki IŞIĞIN KAYNAĞI IŞIKTAN HIZLI GİTSE BİLE IŞIĞIN KENDİSİ saniyede 300 bin km.yi geçemez. Işığın kaynağı=NUR=Takyon enerjisi, ışığın kendisi ise NAR=Enerji, ışık fotonları. Dolayısıyla evrenin genişleme tensoru IŞIKTAN HIZLI olabilir ama ışık bizimle hızını hiç değiştirmeden bildiğimiz (c) malum hız ile haberleşir. Burada ENURJİ vites kaybetmiyor: Sadece NUR'un girişiminin SONUCU olarak bu evrende tezahür ediyor ve görünüyor. Sanki Enerji(Nar) NUR'un bir cürufu, artığı, uzantısı ya da göstergesi... Bu yüzden EN SAĞLAM olarak Hubble sabiti E N Y A K I N galaksiye göre ve göreceli olarak ÖLÇÜLÜR. Bu yüzden Kadir gecesi çok ama çok önemlidir.

"Melekler ve Ruh"un indiği, Kur'an'ın indirildiği diye tercüme edilen iki ayetin sırrı da budur. Ama asıl sır adının KADİR olmasıyla bağlantılıdır.

Zariyat 47: Göğu, gücümüzle biz kurduk; şüphesiz biz onu genişleticiyiz. Oradaki güç kelimesini bir araştırın bakalım:

Semayı(Göğü) beneynaha = Bina ettik. Ancak büyük bir ŞİFRE de veriyor. Şifre şu "FIRILDAK". Bu da Arapça'nın o inanılmaz özelliklerinden biri. Mesela "Sana Ruhtan sorarlar de ki, ruh Rabbin emrindendir, size az bir ilim verilmiştir". Şimdi aynı biçimde ikinci bir özelliğini de göreceğiz bu ayetin:

Arapça Taal Hun= Taal(Com) Hun(Here). Come Here ise İMPERATİVE yani E M İ R kipidir. Gel=Emretmektir, GİT=Emretmektir. Arapça bilenleriniz hatırlayacaktır ki: RUH=GİT emir sığasıdır (İmperative modality). Kelime kökü RaHa (Gitti gibi). Emir biçimi RUH=GİT'tir. Şimdi yukarıdaki ayeti bir de bu biçimde yazalım:

Sana "Git" emrinden sorarlar de ki "O EMİR KİPİDİR" (İlahi emirdir), size KALİL bir ilim verilmiştir. Kalil'in yedi anlamından ilki "Azınlık, ekalliyet yani ekseriyetin tersi). İkinci anlamı tüm sıfırdan küçük sanal sayılar (Kök içinde eksi bir gibi V-1). Üçüncü anlamı da BOOMENARG. Ruh=git, Rücu (Raci, Rac)=DÖN. Allah'a dönmek, Allah'a çevrilmek, Allah'a dönüp onunla buluşmak. Ruh=Gitti ama RÜCU etti yani döndü. Bu gidiş geliş değil tam anlamıyla bir RİNG seferi yapıp, non-stop ilk durağa dönmekten ibarettir.

"Melekler ve R U H " derken, "İNER DE İNER" derken, Melekler ve Ruh "50 birn yılda Allah'ın huzurana çıkar derken" acaba bu ayetler sizce neyi ANLATMAYA çalışıyor? Sürekli Allah'ın huzuruna bir gün ki bizim saydığımız 50 bin yılda çıkan bu RUH ve melekler, öyle bir gece geliyor ki, kutuplar değişmiş gibi, bu kez o mübarek gecede yukarı çıkıyor. Bu kez YUKARI ÇIKMAK için bizim galaksinin önünü kesmesine rağmen İÇİMİZDEN geçerek yollarına devam ediyorlar. Yani Kadir gecesinde bir TUHAFLIK olarak melekler ve Ruh'un yolunun üzerine dikiliyoruz. Kaynak ise çıkış noktası olarak 83 yıl öteden geliyor. 12 saat kadar ise BİZDE TAKILIYOR"

Kadir gecesi Ay'ın hareketleriyle ilgili. Bir rastlantı sonucu AY'ın bilinen dört evresi onun bir dişli çarkı gibi. Sanki Kadir gecesini sayıyor (En büyük ortak bölen ve 7 üzerinden). 365 günlük güneş takvimine uymuyor bu gece... Sürekli her yıl 11 gün öne geliyor. Her 33 yılda bir kere kendini yine aynı "ÇIKIŞ NOKTASINA" getiriyor. Bu da bir ARTIK yıl olarak ekleniyor ve böylece Kameri ile Şemsi takvimler arasındaki fark gideriliyor. Ramazan ve 12 ay'ın belirteci/göstergesi bildiğimiz AY'dan ibaret.

Bu moon'un, 12 tane de month'u var (İkisi de AY olunca böyle yazdım, ukalalıktan değil). Ramazan'ın adını da koyan, seçen ve seven, Allah'a da bu dileğini kabul ettiren, O baş Hanif'imiz İbrahim'dir, bilirsiniz.


"Etimoloji - Hz. İbrahim Milleti" Yukarı

RamaDHan ne demektir acaba? (Arapça değil, Sankritçenin Brahmi dalındandır). Ramayana? RamaDHana? "Rama=Büyük Ruh", Dharma=İNDİ. Çünkü Ramazan'ının orijinal adını koyan kendi ana dili olan Sankritçeyi (Yafesin dili) oğulları İsrail=Sami ile İsmail=Hami, Sami-Sara, Hami=Hacer'i hatırlayınız. Hami=Hacer, Hagar da deniliyor. Sami=Sara, Sera, Sarah da deniliyor. Böylece annelerimizin yemeği gibi annelerimizin de dili bize katkı ve miras kaldı. Çünkü Hz. İbrahim'in Nemrut ile olan ilişkisine kadar herkes herkesi anlardı. Ama o Babil kulesi efsanesinden sonra "KİMSE KİMSEYİ anlamaz oldu" deniyor.

İşte o zaman Rama(Sankritçe) konuşuluyordu. Araplar her şeyi üç harf üzerine kurarlar. Mesela K-T-B. Katib, Mektub, kitab, ketebe=Yazmak vb. gibi sayısız türevi var. Arap bilmez neden üç harf var. Yani arapça ve İbranice'de ÜÇ HARFin kendisi hariç tüm TÜREVLERİNE ve türetmelerine bir anlam verebiliyorlar ama ŞU ÜÇ HARFİN anlamı ne işte onu bilmiyorlar.

Halbuki B İ L İ Y O R L A R D I. Ama atamız İbrahim'den sonra U-NUT-TU-LAR. Onların unuttuğuni ise Hint-İran dil ailesi UNUTMADI. Ama onlar da Sankritçeyi unuttular. Buyrun çıkın işin içinden?

Kalem öneği daha önce değinmiştim. CALAMUS=Kalem (Bu latince), KALAMA=Kalem (Sankritçe). ÜÇ harfi biri (Sami ve Hami dilleri) anlamı ise ARİ dil ailesi korudu. Enerjiyi anımsadınız. Kökünün NAR olduğunu. Şimdi tuhaf olan Arap der ki" Valla biz ÜÇ harfi bir yerden almışız, anlamını filan bilemeyiz. Ama ondan üç bin kelime üretiriz. Yafesi (Ari ) ise şöyle diyor. Biz kelimenin kökünü biliriz ama TÜRETMEYİ BİLMEYİZ.

Musiki=Müzik, Music (ing) Musique(Fr.) Muzik (Alm) Musiki=Tüm Hint-İran dil ailesi. Ya Arapça. Zikr doğru ama şu da var ki o bir gezegen ismidir. Hani şu "Güzel sanatlmar ve Aşk gezegeni var ya Venüs=Zühre. Çolpan yıldızı, sabah yıldızı, morning star, akşam yıldızı ve marjore, kadın adı olarak Marjorie. Kelime kökü Zekra (Sankritçe çiçek demek, güzel sanat demek). Şimdi zekra'yı Arapça yazalım: Zehra. Zehra nedir? Çiçek. Resulullah bile kızını severken "Fatımatüz ZEHRA" diye sevdi.

Şimdi bazı kelimelerin başına şunları getiriniz. TRC=Tercüme, Tercüman, MÜ-TERCİM. Şimdi ise ZİHR'in başına MÜ'yü getirin. İşte köü bu “Mü-Zuhr” Bir de ilginç bir anlamı var: İkisi kardeştir: SİHR (sihir) ile ZİHR (Zikr). Birincisi daha sonra büyü anlamına gelmiş ama "Büyüleyici sanat" demek. İkincisi ise "ZİKR" yani titreşim, ses vb. demek. Müzik'in kökü bu. Arapça da ayrıca muğanni, teğanni şarkı söylemek. Bir de Lu'ud var, Türevi Ludi Laudi. Onun da başına getirip bir ME koyalım??? MELODİ.

Hani Rumcaydı. Melody'nin elenler özbeöz rumca olduğunu söylerlerdi. Arapçada ne arıyor. Müludi bile var Tuareg dillerinde

Şu mesajı verdim.

1. En baş dönemlerde herkes herkesin dilini anlıyordu (Türk lehçelerini anlamamız gibi. Azeriyle Türkmen ile rahatça konuşursunuz).
2. Daha sonra kimse kimseyi anlamaz oldu.

a) Bir kısmı "BİLMEDİĞİ ÜÇ HARFİ",
b) Diğer kısmı da türetmeyi unuttu.

Böylece diller ayrıldı. Bir arada yaşasalardı. Sami(Sara) Hami (Hacer) ve Yafesi (İbrahim) için sorun yoktu ama sonradan gelenler İBRAHİM MİLLETİ adını alıyor. Ayetlerde "Milleti İbrahim ve Hanifa" diye geçiyor. Bu bir ırk değil "ÇEŞİTLİ IRKLARDAN" oluşmuş BİR M İ L E T anlamında. Danimarkalı, türk, Zenci Mehmet Ali, Çinli Tungwan(Döngen) müslümanı Chiuzwung falan, hepimiz bir koşulla tek milletiz. O koşul da şu: Müslümanlar ayrı ayrı milletler (Kavimlerdir) ama HANİFLER tek bir İBRAHİM MİLLETİ'dir. IRK faktörü yoktur. Renk, dil vb. hiç biri yoktur. Bu yine de milliyetçilik yoktur anlamına gelmiyor. Eğer İslamcılık Arapçılık,Arabilik, Mollacılık, Talibancılık ve Vahhabicilik varsa EVET MİLLİYETÇİ OLUN VE MİLLİYETİNİZİ İFTİHARLA SEVİN ve taşıyın. Ne mutlu Türküm diyene!

Çünkü İslamcılar sizi zorluyorlar. Ama bu söylediklerim kuru müslümanlar içindi. Kuru müslümanının olduğu yerde hakikaten MİLLİYETÇİ olun. Onlar çoktan Arapçı falan olmuşlardır çünkü... Fakat, lakin, ancak, zira, çünkü, ne var ki... EĞER HANİF DENEN nesli tükenmiş bir dinden iseniz. Türk, Belçikalı, Fransız, Valon, Flaman farketmiyor. Yerine Allah'ın milleti İBRAHİM MİLLETİ geliyor.

Yani Müslümanlarımız size Arapçılığı dayatırken lütfen sapına kadar MİLLİYETÇİ hatta FAŞİST olun ama HANİF olduğunuz anda artık siz Müslüman değilsiniz. HANİF MÜSLÜMANSINIZ. SİZ İBRAİM'İN MİLLETİNDENSİNİZ. İnanmayan Kur'an'da, "Milletiy İbrahiyme" biçiminde yazılan ayetleri araştırıp görsün ve göstersin"

Allah bizi KAVİM kavim yarattı ki bilişelim diye. Bu ayetin karşılığı şu: Hainfler MÜSTESNA. Haniflerden KAVİM değil "M İ L E T” DOĞAR. 12'li düzine ve dünya düzeninde siz kaç millet olacağımızı sanıyordunuz ki 12 Dosen düzeninde?

Kromozomlarımız bir ama, kromozomlar bile dört çekirdek asidi (A,G,C,T bazları) onlar bile türlü atomlardan olşumuş (C,H,O,N). Evet kromozom bir ama MİLLET vasfı Aynı Adem ve Havva'dan gelmekten geçiyor. Türler, sonra ırklar vb. Diller de öyle Diyalektler şiveler (ağızlar). Bütün bunlar bilişmenin bir yolu ama asıl olan şudur ki, BİZ ADEM-HAVVA milletinden idik. KAVİM denen şey o zaman bu ailenin çocuklarının her birinin adıydı. Kardeşlerin kimi millet (Sevişen) kimi de (Habil Kabil olayı) katil-maktul yani KAVİM biçimindeydi. Millet başka Kavim başka.

Dikkat ediniz Yahudilerin tarihçileri hep "KAVİM" der. Yani kendilerini özel bir yere getirir ve TEK MİLLET olarak görürler. Ama başka milletler ile harb ettiğinde onlara Kavim GOYİM=İbranicesi derler bilmem anlatabildim mi? Şu masonların sembollerindeki ünlü G harfi Koyim=Kavim (Evcil Hayvan anlamında da)

BİZ İBRAHİM MİLLETİYİZ. Goyim ve KAVİM değiliz. Sadece müslüman olsaydık eyvallah AMA biz HHH AAA NNN İİİ FFF 'iz. Bizim kavmimiz yok. BİZ MİLLETİ İBRAHİMİ HANİFA'yız.

Milletin Milliyetçisiyim ben. Kavmin, ırkın, kavmiyetçiliğihn, faşisti değilim ben... Ama kim bana ARAPÇILIĞI, MOLLA FARSÇILIĞI ya da ARİAN Peştuculuğu getirip dayatırsa. BEN ALLAH'IMA KADAR TÜRK MİLLİYETÇİSİYİM.

İbrahim'in milleti kesinlikle şu yahudi ve araplar değil. İbrahim onlardan nefret ediyor. Yahudileri lanetliyor, Arapları ise (Tebe-97 ve Hucurat 14'ü hatırlayınız). Tevbe ve hucurat ne diyordu. "Araplar kafirdir, münafıktır, imanları kalbine inmemiştir. Onlar ARAPÇAYI bile bilmezler”. Evet ve bugüne kadar tevbe eden bir tek arap görmedim dersem Allah'a ve kullarına haksızlık yapmış olmam.

İbrahim ile ilgili ayet ne diyordu: "İbrahim ne Yahudi ne Hristiyandı. Babalarıydı ve Hanif idi". Araplar ve Yahudiler (Yani iki çocuğunun uzantıları). İbrahim'i pay edemediler. Biri ibrani ibrahim dedi, diğeri de Nasrani=Hristiyan İbrahim dedi. İki kitapları da ayrı ayrı bu iki iddiaya yer verdi. Ama Kur'an inince yukarıda sunduğum "İbrahim NE Y A H U D İ ne de H R İ S T İ Y A N idi

2/135: (Yahudiler ve hıristiyanlar müslümanlara:) Yahudi ya da Hristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız, dediler. De ki: Hayır! Biz, hanif olan İbrahim'in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi.

3/67: İbrahim ne bir Yahudi’ydi ne de bir Hristiyan. O, sadece Hanif bir Müslümandı. ...

Açın bakın, Tevrat diyor ki"İbrahim Yahudi" idi. İncil "Hayır Hristiyan" idi diyor. Allah ise buyuruyor: "Saçmalamayın, İbrahim zaten İSMAİL ve İSRAİL oğullarının babası. Onlara kanını, ırki özelliklerini veriyor. O velinimet ve Kavminin herşeyiydi, Kurucusu, banisiydi... Nasıl olur da "KURUCU babaya siz Sen Yahudisin ya da Hristiyansın" denir ki?


"Duhan" Yukarı

Duhan 7 anlamlı (Hava kirliliği Atom mantarı, Çernobil gibi sessiz patlamalar, çevre kirliliği vb.den başlayarak çok anlamı var. Sessiz kirlilik ya da sessiz patlama örneği Çernobil gibi daha bir çok olay olacaktır). Ama bunlar kaza eseri değil bunlar daha ileri teknoloji dönemlerinde olacaktır. Yakın bir gelecekte.

Kolonizasyona geçmek şart oldu. Kültür ortamında Mars'ı ve Merkür'ün alaca karanlık bölgesine iskan şart. Ay'a da öyle. Çünkü Duhan demek DÜNYA KARANTİNA'ya alınacak demektir. Duha'nin İngilizcesi öyle İng.Kur'anlarda okuduğunuz gibi değil... İncinerate=Yakıcı şekilde yoketmek demek.


"Gezegenlerde İkamet - Gelecek" Yukarı

Merkür’ün bir yüzü güneş'in etkisiyle kavrulmuş bir çöl (Merkür güneş çevresinde dönemez ve bir yüzünde 400 derece sıcaklık vardır). Öteki yüzü de buz gibi donmuştur (Dönebilseydi eşit miktarda ısır-soğurdu). Ama öyle bir yeri var ki (Twilight Zone) orada ne sıcak ne soğuk, ılık hoş bir kuşak var evet Ay'ın bir yüzünün güneşi görmesi olayı... Ama Merkür o kadar yakın ki, neredeyse güneş tarafından yalanıyor. Dediğim bölgede sıcaklık yaz-kış 30 derece cıvarında halbuki İKİ KİLOMETRE YÜRÜRSENİZ +120 OLUVERİYOR.

Dünyayı beter etmek kolay suyu mahvederiz, bakkaldan pet şişe alırız içeriz mesele değil ama Merkür yerleşimi için iş böyle değil. Yani kaçacak bir yer yok. Yasin 41-42-43 durumundasınız. Kolonilere gözünüz gibi bakmalısınız. Zaten 2002 yılı çıkmadan ilk turist kafilesi bir uzay turu ve ertesi yıl da bir AY seyahati, ilk on yıl içinde ise ilk koloniler (Eğlence dinlence). Bunlar uzay istasyonları ile sürekli kontrol edilecek ve riski sıfıra indirecektir.

Güneş patlamalarına gelince. Şıhablar sizi durup dururken vurmaz. Yani ÖNLEMİ var. Hani cinler Melei Ala denen (magnetik akı atlası) dışındaki yüksüz bölgeler dışında etkilidir. İşte aynı durumda Merkür'ün de TAM sözünü ettiğim alacakaranlık ribbon'unda böyle bir MUAFİYETİ var. Dokunulmazlığı var.

Teknolojiler hızla ilerliyor ki üç ayda bir proje çöplük oluyor. Bilgisayarlar elimizde kaldı ya. Daha altı ay önce komşular pentium üç, Win ME falan diyorlardı hava atıyorlardı. Şimdi ATX kasaları dahil daha ucuza Pentium 4, monitorlarla aynı fiyat LCD ekranlar (Teknoloji ummadığınız kadar ucuzladı ama size yansıtmadılar).

İnsan ÖZGÜR olacak, gizlilik hakları olacak. Karşı "BAĞ" ise öyle demiyor. Big Brother sizi gözetliyor, beyninizi yıkıyor falan demek istiyor. Cep telefonlarını da atıyoruz. Çünkü radyo-Tv vericilerinde Salt dijital sistem için takvim başladı. Laser ile (Kurye dalga) tüm dünyaya yayın yapıyacak. Yani yoğun laser taşıyıcı dalgasına mesajlar bindirilecek. Ses inanılmaz kalitede, görüntü de öyle. Bu dediğim için 2002 start yılıdır. rtık SW, LW, MW, UHF falan yok, kablo yok (Cordless) her kişiye bir frekans sadece o bağlanır (evin kapı kilidini de o açar). Chat yok görüntülü sohbet var. Dolayısıyla eğer BBG bu işi kendine yontarsa Montauk'a çevirir, yani BBG bizi heryerde Midas'ın kulakları gibi dinler, gözetler. Bunlar hep aktarıcılara geliyor ve oradan sanal iki pim sokarak herşeyi illegal olarak dinleyebiler.

Geri Dön     Yukarı