017 - 7 Kasım 2001 Çarşamba

Selam en güzel dinin mensupları


"Sabır - Zaman Enerjisi" Yukarı

Hızır, "Sen benim yaptıklarıma dayanamazsın/Nedenini bilmediğin bir bilgiyi kavrayamazsın demişti... Musa da, "İnşaallah sen beni çok sabırlı bulacaksın. Sana hiç bir NEDEN ile karşı çıkmayacağım" demişti. Ve ben SABIRI (Es-Sabur Allah'ımızın da ismidir) anlatmıştım. Rezistans/dirençten devrelerden başlayarak bir çok şey anlattımdı.

Sabır şudur: "Bir nedenden bir sonuca doğru zaman içinde YOĞUNdan az yoğuna doğru doğa sistemlerinin hareket etmesi". Termodinamik mesela: Çok sıcak uçtan çok soğuk uca, Voltaj: Çok olandan az olana gerilim farkının kapatılması, Kutupsallık: Bir kutuptan diğeirine akıların akması. Bunun için NEDEN ucundan SONUÇ ucuna doğru ZAMAN İÇİNDE zaman boyutuyla doğru orantılı olarak VERİLER akar. Kur'an'da bunun adı "Sen bir MÜHLET VER/SÜRE TANI" olarak belirtilmiştir.

Entropi-hareket kavramları da aynı termodinamik SABIR sonucudur yani bir mühlet ile bir intikal süreciyle "HAREKET" akar. Isı ölümüyle düzensizlik artar (Kaosa karşı kozmos/Hunnese karşı Künnes ve tabii aralarında bir de TÜNEL yani OSMOS). Osmos da biliyoruz ki, çokyoğun bir ortamdan azyoğun bir ortama (mesela hücre membranı/zarı gözenekleriyle) bir geçiş sağlar. ZAMAN enerjisi de böyledir. Kozyrev bize zamanın İKİ YÖNLÜ aktığını aynı zamanda bir boyut enerjisi olduğunu NEDEN ucu ile SONUÇ ucu arasında zamanın akma hızının TENSOR'a tabii olduğunu kanıtlamıştır. Çok hassas bir alet yapmıştır. Terzion balans cihazı, bize zamanın BAŞTA ve SONDA yani NEDEN denen başlangıçta ve SONUÇ denen BİTİŞTE eşit akmadığını göstermiştir. Glikoz yaktığında, ölmekte olan sistemin "Nefesini tutup" daha az zaman enerjisi harcadığı ortaya konmuştur.

Bir lastiği duvara bağlıyoruz. Sonra onu yavaşça çekmeye başlıyoruz. Zaman baştan bol ve hovardaca akarken, moleküler gerilim nedeniyle kopmaya yakın gerilimde SONUÇ ucundaki lastik moleküllerinin "Nefesini tuttuğunu" yani daha çok yaşamak için zaman enerjisinden TASARRUF ettiğini hayretle terzion balance cihazından okuyoruz... Hani suya daldığımızda nefesimizi İDARELİ kullanıyoruz ya..." işte öyle bir şey!

Şu nefes tutma atomaltı yapılarda bile var. Evren sanki bir NEFES kondüsyonu üzerine kurulmuş. Yoga'da transandantal Meditasyon ve gerçek Zikrlerde nefes disiplini bilirsiniz çok önemlidir. Uykuda ruhumuz kabzedilir ve "geçici öldürülürüz". İşte bu işlemi başlatan da uykudaki "NEFES" seyrekliğimizdir. Ayılar gibi kış uykusuna yatan hayvanlar da öyle... Bazı balıklar iki dakikada bir nefes alıp vererek, kış uykusunu savarlar. Bu iş SON NEFESE kadar böyle gider bir şekilde... Heyecanlanınca "Nefesimi tuttum bekledim" diyoruz. Niçin çünkü "O AN'I UZATIYORUZ, uzamasını istiyoruz. Çok kullanılan bir deyimdir: "Nefesler tutuldu ve beklenildi".

Üstelik şu nefes var ya, onun da kelime kökü NEFS yani "ÖZKİMLİK". Teneffüs/soluma bu kelimeden türetilmiştir. NEFS'in 7 anlamı vardır. Birincisi özel benlik adresi, süperego olan kimliğimiz. Bizi biz yapan AYRIK KİŞİLİK... Ayrık diyorum çünkü, Yaratan ile AYRILIĞIMIZ olmasa, Melek olurduk, Tanrı olurduk çünkü Nefsimiz olmazdı. Ama nefsimiz var. Bu nefsi yaratan Rabbimiz, onun kendine aykırı olmasından da hoşlanmıştır: Nefs "Sen sana ben bana" diyerek Yaratanı'nın "Ben senin Rabbin değil miyim?" sorusunu savsaklamak istemiştir. Nefsi yola getiren kuşkusuz AÇLIK ile terbiye idi...

AÇLIK? Bunun anlamı şu: Önce oksijen=Teneffüs yani NEFES almak. Sonra SU=Menfis olmak, sonra da Gıda=ENFES yemek. Yani, önce gaz/hava sonra su/sıvı en sonra da katı/Yemek, Toprak, Hava, su varsa orada ATEŞ de vardır. O da ateş=Nar=Enerji=Zaman enerjisi var demektir. Böylece NEFSİN nefes ile olan ilişkisi ortaya çıkıyor.

NEFS’in bir anlamı da şu: NEFS demek, OLUŞ'tan ÖLÜŞE" giden YAŞAM fenomeninin size düşen SINAV payı. Nefs süper bencildir. Süper Egosu vardır. İD denen dürtüleri çok güçlü ve reflekslidir. Maddeye (insana) bağlandığından ya da yapıştırıldığından, ATALET=MİSKİNLİK=TEMBELLİK=EYLEMSİZLİK ilkesine tabiidir. Yani eylemsizlik kütlesi derken karşılığı "Atalet" değil, "Meskenet=Miskinlik" olarak Kur'an'da verilmiştir.

Anımsayacağız: Ayetlerde Allah kimi kitlelere, insanlara "Miskinlik damgası" vurmuştur. Madde uzayda en kısa/en tembel yolu alır. Durumunu bozmak istemez (Miskinlik, tembellik eğilimlidir). Ancak, NEDEN'den sonuca doğru YOL almak durumundadır, uzayda yol almak demek; zamanda da yol almak demektir. ZAMAN ENERJİSİNDE... Zaman enerjisinin adı Kur'an'da MESKENET'tir. Miskinliktir. Miskinlik ya da hareketsizlik bir bakıma "NEFES TUTMA" demektir. İşte zamanın bu dört HALİ (State) vardır:

1. Zamansız uzaylar
2. Boyut (uzunluk olarak zaman)
3. Zaman enlem ve boyutlarından oluşan bir zaman alanı (kilometrekare bölü saniye kare). Bu alan içinde (Saha yüzey anlamında ya da yüzey enerjisi olarak zaman anlamında). ZAMAN BİR ENERJİDİR.
4. Kozyrev'in bu bulgusunu ilerlettiğimde, km3/s3 yani ÜÇ SOYUT BOYUT'un KÜB olarak bir enerjisi olduğunu buldum ve gösterdim.

E=mc2 formülündeki km.kare/saniye.kareyi kilometre küb/saniye küb olarak yazdığınızda karşınıza "Soyut uzay" yani imajiner xyz koordinatlarından oluşmuş, sıfırdan küçük bir ÖTEKİ EVREN (Elsewhere) belki de Ahıret... İşte orada boyut olarak değil, enerji olarak değil bir kronosfer (Zaman-küre) olarak yepyeni birşeyi keşfetmiş oluyoruz.

Ahıretin kendisi ZAMAN'dır.... Boyut enerjisi olarak zaman "ÖMÜR ve yarıömür" içerir, ebedi değildir. Oysa kronosfer=Ahıret mekanı biçimindeki bir zaman "Kısıtlı ömür" değil, kısıtsız, ebedi ömür= H A Y A T içerir. Nefseverilen "Sayılı nefes, sayılı ömür" dışında EBEDİ BİR ZAMANDAN SÖZ EDİYORDUM.

Allah da ebedi HAYY'dır. HAYAT sıfatı vardır, DAİM-devamlıdır, ezelden (Eksi sonsuzdan) ebede (Artı sonsuza) gider. Üstelik bu bizimki gibi zorunlu bir gidiş değildir. Çünkü İSTEDİĞİ zaman İSTEDİĞİ ZAMANDA ya da ZAMANSIZLIKTA OLUR...

Şöyle de diyebiliriz:Allah'ın EL EWWEL ismi İSMİ AZAMIN ta kendisidir. Hiçbir şey EL EVVEL değildir. Bunun gibi TERSİNDEN gidersek, EL EVVEL bu kez en sona gider ve "EL-Muahhir/Ahir" oluverir. Bu ikisinin birer matematiği vardır. Ahir/muahhar ismi hesap makinemizdeki NOT-NOR ile gösterilir (Bineer sistemde XOR diye de yazılır). Bilindiği gibi bunlar mantık cebirinde AND/OR'un tersidir... And=Ve yine arapça/Kur'anca VE'dir. OR=Veya ise arapçada EV'dir.

El=1, LA=0 olduğunda el Evvel= el(1) ev(or) ve(and) la=O yani 1 ve/veya 0= El EVVELA adıdır. Bunun tam tersi de Muahhar/Ahir adıdır. Elevvel=NEDEN vel'AHİR=SONUÇ'un en evrenselleşmiş bir biçimidir. Bir şeyde Evvel ve Ahir sınırsız ise o şeyin KİMLİĞİ=NEFSİ yoktur. Zamana tabii değildir, NEFES alması gerekmemektedir. Bu olgu iki durumda oluşur:

1. Yaratan'ın ta kendisinin Nefsi olmayışı ve Zamandan beri olması...
2. Yarattıklarını ışık hızıyla hareket ettirdiğinde o şeylerin ZAMANDAN beri olmasıdır.

Işık hızına hızlandığımızda "NEFES"lerimiz genleşir. Yani hareketsiz olan ikizimizin her 14 nefesine karşı biz 1 nefes alırız. O yaşlanır biz genç kalırız. Biz bir yılda BİR yaşgünü kutlarken, ikizimiz 14 yaş günü kutlamış yani iyice yaşlanmış olmaktadır. Çünkü biz "NEDEN ve SONUÇ arasını" KISALTMIŞIZ. Artık oluş ve ölüş arası ÇOK UZUN değildir: Yani MESKENET=Eylemsizlik prensibi yerini CEVVAL=son hızda akmaya vermiştir. Buna enerji durumu diyoruz. Ne var ki, madde, ışık hızında ENERJİYE dönünce bu kez enerjinin MİSKİNLİĞi yani ataletsizliği başlar:

Bu siz sevgideğerlere bir çelişki gibi gelmesin... Enerji SON hızında yani ışık hızında olunca tüm fotonlar birbirini DURMUŞ gibi algılayacaklardır. Herkes sanki yerinde sabit duruyor, hiç biri ötekini geçemiyor... İşte bu da enerjinin ataletsizliğidir ve önemli bir sonucu vardır: Zamanın akma hızı=IŞIK HIZIDIR. Işık hızına ulaştığınızda, zamanın tiktakları SON NEFES gibi durur. Yani kitaplarıma yazdığım gibi saat "Tik" eder ama "Tak" etmez... O yüzdendir ki, SON NEFES EBEDİ NEFES olmuştur ve size ebediyen yeter. Saat çalışsaydı, elbette havasızlıktan ölecektik ama şimdi örneğin Ahıretteyiz: Dolayısıyla da herkes birbirine göre dikilmiş=Kıyam halinde. Zaman akmıyor (Bir gün 50 bin yıla eşit uzunlukta) dolayısıyla Mahşer'de öyle NEFESSİZ kaldık ya da AÇ kaldık derdi yok...

Işık hızında neden ile sonuç arasındaki mesafe sıfırlandığından, yani NEDEN hızlanıp SABİT olan SONUCA yaklaşıp, onunla birleşince ya da OL=ÖL olunca anlarız ki biz artık Süper uzaydayız. Anlarız ki artık neden ve sonuç AYNI yani nedensellik ilkesi kalmamış. Birşey olduğu anda ölmüş ve/veya öldüğü anda olmuş oluyor... Hızır'ın "İçyüzünü, nedenini bilmediğin bir şey için bana sabredemezsin" demesinde işte bu yazdığım herşey vardı sevgideğer Hanifler.


"Allah’ın Sistemi" Yukarı

İşin en tepesinden başlayalım. Allah'ın adları sistemlerin yani müesseselerin kurucusudur. Örneğin Allah'ın EL-ADL (Adalet) adı EL-HAKK (Türetmesi HUKUK) adı HAKİM ve HAKEM adı (Yargıç ve uzlaştırıcı yargıç). El Müntekim adı (İddia makamı, savcı), El Vekil (Avukat) adı. El Şehid (Şahit, tanık adı), El Kahhar=İnfazcı. Dikkat ediniz sistemi oluşturuyor. Allah herşeye yeter (El Kââfi), Şahid olarak da Allah yeter (Ayet).

Şimdi bunun benzerliğinde bir sistem daha oluşturalım: Allah El Habir, Allah El Hafizz gibi.. Semi ve Basar (Duyan ve gören gibi), Alim ve Macid (Mucit) gibi. Seriul Hısab (Seri hesab görücü), Muhsi (Herşeyi tek tek sayan ve belleyen) ve de El Hasib (Muhasebeci) gibi...

El HAFİZZ= HAFIZA-Bellek, EL HABİR=İLETİŞİMCİ, EL ALİM=BİLİŞİMCİ, Semi=Duyan ve Basar gören, seri hesaplayan, bir bilgisayar sistemi. Macid(Mucit=Buluş sahibi) bilgi işlem, bilişim iletişim ve İlahi bir bilgisayar ortamında bunlar... El Hafii, El Hafizz, LEVH(Magnetik levha) ve MAHFUZ (BELLEK), Kürsi=HD, Basar=Monitör. Yani Levhi Mahfuz... İşte bu ANA KİTAP'tır.

Kur'an bile o sonsuz sayıda evrenlerden birinin yani bizim evrenimizin kitabıdır. Sadece bizimkinin... Yüzmilyarlarca yıldız=Güneş içinden nasıl ki sadece bizim yıldızımız olan Güneş bizi ısıtıyorsa KUR'AN da bizim Kur'an'ımızdır. Ötekilerin değil... Ama tüm sonsuz sayıda kur'an'ın ortak bir noktası var. El Evvel İKRA. Sistem ise La ilahe illallah ve anahtarı da tüm evrenler için EL EVVELA.


"Wholegram, Holygram, Halügram, Hollowgram" Yukarı

İF ve Fİ'yi anlatmalıyım ki, ikisinin farkı (100-81 veya 10 kare-9 kare eşleniği) (10-9)(10+9) bunu kök içine yazarsanız. -9'un kökten reel olarak çıkmadığını görürsünüz. O sanal kalmak zorundadır. 10 ve 9 dan oluşan 19'un temsil ettiği reel evren Hologram türlerine tabiidir. (Wholegram,Holygram, Halügramm vb.). Fakat -9 ile gösterilen ise, çok değişik bir Hologramdır. Ona HOLLOWGRAM deniyor. Ya da Halloween. Almanca o gün insanlar Helau diye bağırırlar ya? O Helau ise Almanca'nın orijinal babası olan Germence Hallo'dan gelir ya... Hallo'yu hatırladınız mı? Telefonda en çok kullandığımız o söz? Kısaca Hi! dediğimiz selam yani Hello!

Aslında bu o kadar sevimli kelime değildir. Bunlar Skandinav mitoslarından İngilizceye geçmiştir. İngilizler bunu niye kullandıklarını bilmezler. Mesela Kuzey Bayramında OKAJ, AMİN demektir. Yani kısaca OK ve Hello'dan söz ediyorum... Danca (Angloca, Angl Danimarkalı, Sakson Alman demektir) çok sayıda kelime İngilizcede vardır. Mesela Wind=Rüzgar (O da Wint=Kış'dan geliyor) OFF=Kesmek kapamak, önlemek, Window=? Danca OFF'u kullanıyorlar oysa ingilizce de OFF zaten var... ON/OFF gibi. Helau_Hollow=Haloween aslında tersyüz olmuş bir kelimedir. Ama HOLOGRAM demektir.

Bakalım nasıl bir hologram ve Hızır ile bağlantısı ne? Halow (Hollow) tersyüz edilmiştir derken öncelikle Türkçeden örnek vereyim:

UĞRU=Haydut, eşkiya, bandit, idiot falan demektir. En sevimsiz kelimedir, hırsız ve vandal demektir. Fakat kelime negativize olunca UĞUR olmuştur. Yani UĞURLU=HAYDUTLU, EŞKİYALI. UĞURSUZ=Haydutsuz, eşkiyasız demektir.

Uygur kelimesi son dönemde kullanılmıştır. Anlamı BUDACI demektir. Ama bunu uygar olarak anlamlandıran da biziz. Evet uygurlar kendilerine ne derlerdi biliyor musun? Tibet dillerinde Yuga=Çağ, çağdaşlık demektir. Metallerle bu çağları överler. Mesela yılan=Kali ve Yuga=Çağ anlamı karanlık çağ demektir. Yuga Altın ise UYGAR anlamına ya da uygurca YUKARI anlamına gelmektedir.

Uygurların asıl BOY adı SARUĞ-TURFAN'dır. Ancak Hıtay ve Karluklar ile birleşince ve Budizmi kabul edince adları (ÇİN transkripsiyonunda iu-gur olarak anıldı.

Şimdi bu negativisyonu şöyle anlatabiliriz. Karanlıkta IŞIK yakmanın tersi de SİMETRİ İLKESİNCE vardır (Evrenin mutlaka bir negatifi vardır). Bu kez IŞIKTA karanlık yakarsınız. Uğru olur uğurlu. Oysa asıl Turanca da Tigin=Tekin uğurludur. Tekinsiz dendiğinde uğursuz olur. Aslında uğrusuz=Tekin; uğrulu=Tekin olmayan demkektir. Hani cin değmesi UĞRAMA var ya o işte doğrudoan HOLOW kelimesiyle Haloween ile hatta HOLY=Kutsal (Almanca Heilige) ile ilgilidir.

Dikkat ediniz ki, Holy=Kutsal, Haloween ve Hollow ile ilgilidir. Yani tüm dillerin ORTAK bir yanılsaması vardır. Çünkü insanın atası ortaktır ve ortak genler yüzünden ortak hata yaparlar. İyi bir filolog bunları ayıklayabilir. İngilizce Hollow ne demek bilen var mı?

Hole ve Hollow aynı şeydir. Hollow "Kuyuya düşmek" anlamındadır. Haloween ile (Latincesi Halüsinasyonun Halu'su) aynı kelimelerdir. 10+9 ve 10-9'da sanal olan (Kompleks, imajiner sayı -9 bir Haloween'dir (Alm. Helau ya da germence Hallo, Hello ve Holy-Holly ile de alakalı elbette).


"Etimoloji-Hologram Bağıntısı - Hologram" Yukarı

Bunlar niçin gerekli? Niçin tek bir hologram terimi yerine 6 tane hologram terimi kullandım? Bunun da örneğini Turanca'dan vereyim: Sankritçe kök kelime (Yafes'in dilinde) Ç-K'yı Türkçeye uyarlıyayım. Önce bir sandık ya da kutu düşünün ya da çizin.

* ÇK=ÇAK_mak. Çakışmak=Yüzeyde bitişik kalmak.
* ÇK>>ÇOKMAK=O şeyin sandığın içine girmek (Çomak sokmaktan anımsayınız)
* ÇUK+mak=İçine hapsolmak
* Çıkmak=Sandıktan dışarı çıkmak
* Çekmek= Çekmeceden anımsayınız dışarı alınmak
* Çökmek=Sandıktan AŞAĞI çıkmak
* Çükmek (Uzantı anlamında, bir şeyin kulpu uzantısı çekmeceden sarkan bir şey, bilirsiniz.
* Çikmek=Ters yönde ÇIKINTI anlamında

Yani bir sandık örneğinde çekmek, çökmek, çıkmak vb. yi anlamaya çalıştım. Aynı bağlamda bir örnek de KÇ ya da GÇ iki harfidir:

* Gaçmak/Kaçmak
* Goçmak/Koşmak
* Guçmak/Uçmak
* Gıçmak (geri geri çıkmak)

Dikkat ediniz burada bir sandıktan kaçan, koşan, uçan ve geri geri çıkan (Kıç kelimesi buradan geliyor). Yine o sandıkta durmamak anlamında GEÇMEK. O sandık evinizse ve siz başka bir yere gidiyorsanız GÖÇMEK, Güçmek=Sandığa girip çıkmakta zorluk (arı kovanlarının dar ağzına Altay türkçesinde (Oyrat ağzında ve Tuğba dilinde) halen güçmek deniyor, güçlük kelimesiyle de ilgili ve Giçmek, Kabul edilmemek, sandık dışında bırakılmak (Kazakça da halen kullanılıyor. Bu Türkçede de Gücüne gitmek ile özdeş. Örneğin bu ayrılık gücüme gidiyor).

Dikkat ediniz tüm dillerde. Bir merkezden içe dışa, arkaya öne, 6 yöne bir KÜNNES ya da HÜNNES var. Eğer o sandığın içine doğru gidiyorsanız Hunnes yok oradan çıkıyorsanız Künnes var. Sandığın içinde bir Kaos dışında ise Kozmos var. Bu dillerde de böyledir. Bu yüzden Turanca (Yafesçe) bana o kadar yabancı gelmiyor ve bunun matematiğini bilirseniz kolaylıkla unutulmuş kelimeleri bile bulabiliyorsunuz. Yeter ki 6 yöne doğru çıkarım yapınız.

İşte bu 6 yön yüzünden, 6 tane Hologram var, yani evrenin bir kübün 6 yüzeyi (dört yön+taban ve tavan). Bu hologramları ilk ve tek olmak üzere bu öğretimizde sunacağım elbette... O zaman Hologramlar (Halouzay Halaugramları), Hülyalar, Hayaller, halusinasyonlar, Hollowgram, Hole=gram, Halowgram, Holygram ve Wholegramlar) bize LEVHİ MAHFUZ'un tanımını verecektir. Yani Hologramik Hafıza ile çalışan Allah bilgisayarının mekanizmasını anlatacaktır.

Allah Ğaybına kimseyi muttali etmez. Ama Levhi Mahfuz Ğayb'den değil Ledünni'den yani Batındandır. Allah onu bir kişiye göstermektedir. Oysa melekler (Cebrail) Sidre'den yukarı çıkamadığı için LevhiMahfuz'da olup bitenlerden habersizdir. Oradan ayetler Sidre'ye iner. Sonra Cebrail iki yay mesafesi ufku kaplayarak (Holgram) olarak görünür. HOLYGRAM=Kutsalgörüntü/grafik). Şimdiki bilim ise sadece bir tek hologramdan söz eder. Çünkü Cebrail'e vb. inanması gerekmez. Hele HALUsinasyonlar ve Holloween(Karabasan görmeleri) hiç umursamaz. O yüzden ben hologramları (dolayısıyla Laser'leri) çoğaltmak durumunda kalıyorum. Çünkü Tüm evren teoreminde, Halusinasyonu meleklerin biçimini (Holygram) vb. kapsayan bir TÜM evren hologramı gerekmektedir ve Cebrail'den yukarı (Burak ve Rafraf'ı anımsayınız) çok yukarılarda (50 bin yıl tutarında bir gün dikine giderek) ulaşacağınız yerin adı LEVHİ MAHFUZ'dur.

Cebrail Hayatta orayı görmemiştir. Oradan Kur'an Sidreye iner. Sidre’den de dünya semasına ve oradan da mesela HİRA mağarasına... Levhi mahfuz eni ve boyu sonsuz olan KARE bir matriss sistemi (RAKİM)nin HOLOGRAFİK (KEHF=Geometrik Matrix=Geomatrix) açılımıdır.

Orada birinin örneğin benim bu günkü görüntüm vardır. Bu rakim olarak benim (Rakim=Matematik rakam bilimi) ama bu rakimin KEHF'i vardır. Yani benim görüntümün bir ayrıntısının örneğin saç telinin bir hücresinin, bir kromozomunun, bir Adenin makromolekülünün, bir atomunun bir atomaltı parçağıcığın an-be-an kaderi vardır. Biz farkında olmayız ama hani mikroskop altındaki o mesela eritrosit lökositler falan var ya, Alyuvar ve akyuvarlar.. Onlar bir asker gibi bizden bağımsız olarak rakibi olan mikrobu buluyor. silahını ona göre biliyor. Antikorları ve enzümleri bırakıyor. Bütün bunlar ben yazarken oluyor. İşte bir tek hans'ın bir tek olmadığını niceliğinin her birinin tek tek yazıldığını ve günbegün hatta atom düzeyinde mikrosaliselerde bunlar olup bitiyor.

Kur'an bu işin belkemiğidir. Tıpkı iki elinizi birleştirip, gözhizasında tüm parmaklarınızı bir tek görebilmek gibi. Bu kaçtır? Cevap “bir”dir ama aslında onparmaktır o... Rakim=Bir gibi görünürken, Kehf=On parmağı ya da tayftaki 7 rengi birden göstermektedir. Cebrail Rakim okuyucusudur, KEHF'i (Geometrisini) okuyan bir tek KİŞİ var. Onun adı HIZIR. Cebrail'in hiç gitmediği yerlere gider. Orayı kendinden başka biri daha (İsrafil gözlerini hiç ayırmadan, ağzında Nefhi sur, Levhi Mahfuza bakmaktadır ama çok uzaktır oraya... Hızır ise doğrudan gider ve Posta kutusundan gerekeni alarak gerekli yerlerde gerekli işleri yapar.

Cebrail, hem Cabir=Cebr=Zorcu Cebbar=Zorba, cebren yaptıran ile hem de Allah'ın adı ile ilgili ikisi Kureyşçe yüzünden karışıyor. J harfini attıkları için Cebr ile Jebr "Aynı" gibi olmuş. Aslında Cebrail de G harfini çıkaramadıkları için GEBRAİL'dir. Ama maalesef Kureyşliler J ve G harflerinin ikisini birden C olarak yazıyorlar. Hatta Ç'yi de C olarak yazıyorlar. Arapça arada kaynadı ama ne yapalım ki, Arapça yerine kullandığımız Kureyş lehçesini benimsedi Araplar...


"Kehf - Rakim" Yukarı

Kehf 9: Em Hasibde enne ashabei kehfi ver rakıymi kanü min ayatina aceba

Ayetin arapçasına bakınız: Hasib'de diyor.... Hesaplamaktan...kelime kökü HSB (Hasib, Hesab, Seriul hısab, Muhasebe vb.). Neyi hesaplayacağımızı hemen arkasından veriyor. Em hasibde enne ashabei KEHF(geometri) ve VE=AND RAKİM(Matematik). Ashab=Sahabe aynı zamanda MATRİSS (Matrix ise Asakir=Asker, Rabb’inin orduları diye geçer). Hasib(Hesaplayın) ashabei (Matris düzeninde, matris cebiri düzeninde). Matriks ve Matrisleri (Kehf ve Rakimi). Onda bizim aceba(Acaip) kanıtlarımız vardır ve buna şaşmayın, çünkü bunu bulacaksınız diyor.

Hasib-Ashab-kehf-Rakim-Acib kombinezonunun 7 anlamından birini verdim. Bunun hesabını daha sonra (3,5,7 kişilerdi) diye veriyor, başka birgün onu da anlatırım inşaallah. Çünkü bu konuda HİÇBİR HATA YAPMAMALIYIZ. Neden mi? Nedenini görmemiz için 22. ayeti bir yazalım:

22: "Üç kişiydiler, dördüncüleri köpekleriydi" diyecekler. Şunu da diyecekler: "Beş kişiydiler, altıncıları köpekleriydi" Gaybı taşlamaktır bu. Şöyle de derler: "Yedi kişidirler, sekizincileri de köpekleridir". De ki: "Onların sayısını Rabb'im daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır". O halde, onlar hakkında yüzeysel bir tartışma dışında hiçbir çekişmeye girme. Onlar hakkında konuşup duranlardan hiç kimseye bir şey sorma.

Şimdi önce bunu yorumlayalım: Burada MATRİS'i resmen görebilirsiniz. Yani neyi ne zaman hesaplayabileceğimizi ALLAH bildiriyor. Onları PEK AZ KİMSEDEN BAŞKASI BİLMEZ deniyor... Dikkat ettiniz mi BİLENLER var demek ki?.... Orada olup biten Rakam-geometriler için Allah Resulüne, "Bu iş senin devrinin işi değil, sen bunun ardına düşme" diyor. Farkettiniz mi? Allah resulünün ÇAĞI gereği tartışma açmasını istemiyor. Bu uyarı bize değil, Resulullah'a ve sahabesinedir.

Yani siz bana sorabilirsiniz. Çünkü Matris Cebiri ve bineer sisteme dayalı Geomatrix bulundu artık...

23: Hiçbir şey için, “Ben bunu yarın kesinlikle yapacağım” deme.
24: İnşaallah (Allah dilerse) şeklinde söyleyebilirsin. Unuttuğunda, Rabb’ini an. Ve, “Umarım ki Rabb’im beni, bundan daha yakın bir zamanda aydınlığa ulaştırır” de.

İNŞAALLAH: Zaman yolcunun yengisi ya da yenilgisi. Maazallah (Allah korusun) ile İnşaallah (Allah inşa etsin geleceği). Sen kendine güvenip de sakın BEN GEÇMİŞE GİDEREK GELECEĞİ YENİDEN BİÇİMLENDİRİRİM deme sakın. Bunu da apaçık görebiliyor musunuz? Zorlamadan, o ayette gelecek için iki kampın savaşı ile ilgili İNŞAALLAH'ı görüyor musunuz?

Ve görüyor musunuz ki, İNŞAALLAH diyen Zigzag, 53 yıl KAZANMIŞTIR. Yani YARIN, 2055'lerde geleceğine, bir MİLAT olmuş, 2001 26 Ağustos'una zıplamıştır. Unuttuğunda, Rabb’ini an. Ve, “Umarım ki Rabb’im beni, bundan daha yakın bir zamanda aydınlığa ulaştırır” de.

Görüyor musunuz? Milat sizin-bizim umduğumuzdan da ÖNCE oluvermiş. DAHA YAKIN'a eriştirmiş doğru kullarını ALLAH gördünüz mü? Okudunuz mu? O orada size bakıyor. Bir şey daha bakıyor: İnşaallah demeyi UNUTURSAN. Bu nedir? Hani bunu bana "ŞEYTAN UNUTTURDU" yu anımsayınız... Zamanda geri gittiğinizde, yaşınız gereği küçülürsünüz ve UNUTURSUNUZ. Yani zamanda geriye gitme mekanizmasını R E S M E N anlatıyor. Gördünüz mü? Okudunuz mu?

Savaşlar ise başabaş gidiyor. ŞER tarafı (Geleceğin siyonistleri) ile Düzine Düzencileri savaşında şanslar eşit, % 50. UMULUR Kİ bu anlamdadır işte...

Ben kitaplarıma bildiklerimin binde birini bile yazmıyordum. Yüzeysel şöyle bir değiniyordum. Ayrıntıları veremiyordum. Ayrıntılarda boğulmayasanız diye. Burada dahi bildiklerimin binde birini vakit darlığından yazamıyorum... Haber grubuna yazı yazma işlemi için 313 toplanamadık (en son dün 281 idik). Bu yüzden bir OK. Alırsak sizi yazıya boğacağım, söz veriyorum. Ben yazdıkça yetişemiyeceksiniz okumaya

Kitaplara karışmıyorlar... Ama HAFİF ve HANİF müslümanlığın ayrılması gerekiyor işte bu bizi çok üzüyor. Yani kimseye dokunmuyorduk. Soru: İslamiyete göre namaz kaç rekattır kaç vakittir. Yanıt: 5 vakittir ve 40 rekattır. Soru: KUR'an (Allah'a) göre namaz kaç vakit kaç rekattır: Yanıt: İş değişti şimdi...Üç vakittir: Günün iki tarafı ve tüm gece....Artı Bonus'ları var, dilediğin kadar GECE kılacaksın... Nisa 102.ayete göre ise namaz ikişer rekattır.


"Hanif - Geleceğe Mesajlar" Yukarı

Ebu Hanife demek HANİFE(Kızının adı) BABASI demek. Kızının adından dolayı iki isim var dişisi Hanife erkeği (Hanif değil) Hanefi. Oysa Hanifliğe mensup olanlara Hanifi hanefi değil HANİF denir. O ismi KİMSE kullanmıyor. Allah kullandırmıyor. Günü saati, miladı, Mesihi gelince bu işler gündeme düşer.

Petrol=Ğussae gibi, petrol çağı gelince o ayet ortaya çıkar. Ala Suresinde Resulullah'a ne diyordu Allah?

6: Bundan böyle sana Kur'an okutacağız da unutmayacaksın.
7: Yalnız Allah'ın dilediği başka; çünkü O, açıgı da bilir, gizliyi de.
8: Ve seni en kolay yola muvaffak kılacağız.

Alak suresinin asıl adı İKRA'dır. Evet Allah Resulüne PETROL ÇAĞINDAN SÖZ ETMESİNİ EMREDİYOR A M A BU AYETLERİ UNUTTURACAĞINI da söylüyor. Hani aynı durum Kehf suresinde de vardı ya... "Ardına düşme bu hesap meselelerinin” diyordu ya Allah... Burada GELECEĞE ATIF var. Çünkü hemen ekliyor: “Onlar mağaralarında üçyüz yıl kaldılar, dokuz da ilave ettiler”. Büyük bir rastlantı ama Mehdi de 307 yıl sonra çıkacak desem inanırmıydınız?

Geçmişte başarılır işler. Geleceğe sonra yansır... İSA mesela GEÇMİŞTE elçi ve kitap sahibiydi. Ama gelecekte Elçi değil, yeni bir kitabı yok çünkü en yeni kitap KUR'AN olmuş... Bu şekilde düşününüz Borges ve diğerlerini... Kıymeti Harbiyeleri G E Ç M İ Ş T E yaptıklarıyla övülmüştür (Ali İmran 115. ayet).

115: Ne iyilik yaparlarsa, karşılığını bulacaklardır. Allah sakınanları bilir.

O ayette "GEÇMİŞ ZAMAN SIĞASI VAR=Yani NE YAPTIKLARINI yapTIKlarını diyor ayet... Sonra da birden aynı anda "YAPACAKLARINI" diyor. Yaptıklarını ve yapacaklarını ARAPÇA aynı anda kullanıyor. Tıpkı "Sen imam olduğunda onları ikiye böl. Bir kısmı seninle namazın ilk rekatını kılsınlar. Kılmamış ötekiler de sonra gelip arkanda durarak namazı tamamlasınlar" gibi... Yani ilk (neden) grup KILDI ikinci grup (Sonuç) HALEN BEKLİYOR.

115. ayet aynı biçimde şöyle diyor. Yaptıkları/yapacakları iyi eylemler geçmişte ektikleri gelecekte biçilecektir. (Karşılıksız bırakılmayacaklardır). Çünkü Allah müttekileri (Sakınanları) bilir.


"Futuroloji" Yukarı

Strasbourg yakın gelecekteki TEK bayraklı Avrupa Birleşik Devletlerinin (United States of Europe). Daha sonra da bir Avrupa devleti kurulacak EUROPAN adında. Pan-Avrupa anlamında yani.. Bu da tekrar bölünecek. Bu kez ortak kültür devletleri kurulacak. Örneğin FLAND (Belçika kuzeyi, tüm Hollanda, Lüksemburg ve Güney Afrika birliğinin üç eyaleti) flamanlar devletini oluşturacak. Bu tek bir STATE... İkincisi SKLAND (İsveç, Danimarka, Norveç, İzlanda, Fer Öer vb.). Üçüncüsü Almanya, Pomeranya Almanyası, Avusturya ve Schweiz İsviçre ALMAN kantonları) devleti. Bunlar "GERMENİSTİK" olarak birleşeceklerdir. FLAND+SKLAND ve D-Land, F-Land=Flamanlar ülkeleri S=Skandinav ülkeleri. D-Land, Deutschland (Aslı Teutesland=Tötonların ülkesi demektir). Mesela halen Almanyla'da Teutonia ormanları var.

Geri Dön     Yukarı