063 - 1 Mart 2002 Cuma

Selam ve Selam Hanifcandaşlar,


“Allah’ın İsmi - Allah’a Yakınlık” Yukarı

İnsanlık tarihinde ilk kez ALLAH adı 5. surede verilmiştir. Tevrat/Zebur'da Allah adı Eloh idi. İncil'de Elah (Aramice). İkra ile inen Kur'an'da 5. surede ise şöyle diyordu: "Elhamd al-ALLAHİ RABBİL ALEMİN/ER RAHMANİR RAHİM... Dikkat ederseniz Fatiha'nın ilk ayetlerinde:

1. ALLAH
2. RABB
3. RAHMAN
4. RAHİM adlarını göreceksiniz.

İkra (Alak/oku) suresinde ise RABB'i ve adını zikrediyor Rabb’in adı olan ALLAH'ı henüz bildirmiyor. Kalem/Müzemmil/Müddesir'den sonra ilk kez Fatiha'da bildiriyor ve Elhamd-ül-illah olarak lanse ediyor Bunun büyük sırlarından biri de "Rabbin adını almış, onunla adaş bir kişi daha gösteremezsiniz" ayetinde saklı. O ayeti anımsıyor musunuz?

Meryem 65. O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir. O halde, O'na ibadet et ve O'na ibadet etmekte sabırlı ol. Hiç sen Allah'ın ismini taşıyan başka birini bilir misin?

Bu ayetin 7 anlamını birden yazmak istiyorum:

Allah ve Veli isimleri Allah'ındır. La İLAHE (Allah'lar) illallah ve aynı anlamda La Evliya illelveli diyebiliriz. Allah tekildir ve çoğulu olmaz (İbranice Elohim, Aloim=Allah'lar demektir. Bu bir çok Allah'tan (!) biri ve baş tanrı ise YAHOWA imiş. Eğer Allah TEK olsaymış, kendisinden İNNA=BİZ diye söz etmezmiş-miş. Şimdiki Musevilik TEVHİD dini değildir, çok-tanrılı “poly-theist”tir. İncil dini de üçlemecidir. İslam dini de araya şeyhler, hocalar koyduğu için ikilemecidir, ancak HANİF İslamiyet gerçek bir tevhid dinidir. Sadece Hanifler ALLAH'IMIZI bir tek kabul ederler.

Allah isimlerinden pek azını kullarına vermiştir. Alim başta olmak üzere... Alimler=Ulema diyebiliyoruz ama Allah'ın adı olan El Alim bir tek tanedir çoğulu yapılamaz. Ulemanın çoğulu bizim için de tehlikelidir, “Muallim” daha doğru olacaktır. Nur ismi de yanlıştır, “Nurün Ala Nur” denmelidir. Bunlardan söz etmiştik. Allah bir adını da kadın organına vermiştir: Rahim... Bir diğer adını da bir araca vermiştir: Rafraf Tevbe Suresi’nin sonundaki iki ayette geçen Rahim ve Rauf adı Resulullah'ın değildir. Resulullah'ın Burak (Rahim) ve Rafraf (Rauf) araçlarının adıdır. Yanlışlıkla onu Resulullah'ın adı sanıyoruz. Evliya kelimesini de evliyalar VAR sanarak kullanıyoruz. Oysa Ankebut suresinde:

41: Allah'tan başkalarını veli edinenlerin durumu, bir yuva edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve yuvaların en zayıfı elbette ki dişi örümceğin yuvasıdır. Keşke bilselerdi!

Allah'tan başkasını VELİ (El Veli) edinenler (çoğulu evliya) diyenler, yani veli edinenlerin durumu yukarıdaki ayette olduğu gibi ÇÜRÜK-ÇARIK ve cahil işi (Keşke bilselerdi denmesinin nedeni, sadece cahillerin yani bilmeyenlerin böyle VELİ yakıştırmasında bulunacağını vurgulamak için). Allah dostlarına HALİL demektedir Allah. El Veli, El Vali ve de El Evveli'dir. Bu isimlerden hiçbirini kendimize kullanmamalıyız. Sıfat olarak el evveli ismi İbtida=ilk yerine geçmektedir. Veli ve Vali'nin çoğulu ikisi birden EVLİYA'dır (Eyalet ismi de buradan geliyor). Vilayetin çoğulu olan Eyalet hep El Veli ve El Vali isimlerinden çıkmadır. Ama Vali olmakla ya da bir öğrenciye Veli olmakla biz Allah'n ADAŞI olmuyoruz. Alalh dostlarının adı HALİL'dir. Allah bizim velimizdir, veli olan BİZ değiliz. İbrahim Halilurrahman ve Halilullah'dır. Allah ve Rahman'ın dostudur.

Zümer 3: Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır. O'ndan başkalarını veliler edinerek, "Biz onlara, yalnız bizi Allah'a yaklaştırmaları için kulluk ediyoruz" diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü vercektir. Şu bir gerçek ki, Allah yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.

Şura 9: Yoksa O'ndan başka veliler mi edindiler? Allah! O'dur gerçek dost. ...

Hanif Müslümanlıkta "VELİ" yoktur. Sadece eski dininizde vardır. Evliya masalları ve menkıbeleriyle dolu eski dininizde... Elhamdülillah ARTIK din değiştirdik. Hanif Müslümanlar olarak can vereceğiz. Bir daha yineliyorum: Din bizim için var biz din için yokuz... Bunun anlamı şu: Allah bize ŞAHDAMARIMIZDAN YAKINDIR. Bizim yarın olmamız gereken Allah'tır. DİN DEĞİL! Dini Allah'a has kılmalıyız. Yani HANİF olmalıyız.

Şura 9: Yoksa O'ndan başka veliler mi edindiler? Allah! O'dur gerçek dost. ...

Biz ALLAH'a yakın olmayı deneyeceğiz. Dine tapmayacağız. Allah'a tapacağız. Biz Allah'a yaklaşacağız, yakınlaşacağız. Din ile yakınlaşılmaz. Dine ve aracılarına (Rahiplere ve bizim yerli papazlarımıza) yaklaşarak Allah'a yakınlaşılmaz. Allah'ın ARACISI yoktur. Aracı bizzat kendisidir, bizzatihi Rabb’imizdir. Allah Kuluna şahdamarından yakındır ve bu yakınlığa DİN dahil hiç bir kimse veya şey (şahdamarımız bile) GİREMEZ Allah bize zaten yakındır. Bir de biz yakın olabilsek...

Ama tercihimiz şu: "Biz dine yakınız". Dünya ve din aynı şeydir. DİN GÜNÜ ise başka bir şeydir... O gün dirilince bunu göreceğiz. O zaman "Bugün sizin dininizi tamamladım" sırrını da öğrenmiş olacağız. Çünkü bu ayet (Maide-3 içinde) DİN GÜNÜNÜN yani ahiretin BİR ADIM ÖNCESİ'dir. Başlangıcın sonunun başlangıcıdır. Bu son ayet ile birlikte KUR'AN tamamlanmıştır. Kur'an tamamlandığı andan itibaren artık "KIYAMETİN" kitabı olmuştur. Ya da YEVMİDDİN'in... Böylece Allah'ın adına hiç kimse ADAŞ olmasın. Dikkat ediniz lütfen...

Ve ikinci bir anlamını veriyorum bu ayetin... Tevrat'ta KUL=AVTİ ya da Apti, İncil (Aramice)de Afti ya da Apti, Tevrat'ta Moşe>>>Moiz>>>>Musa, Avram>>>Abraham>>>İbrahim. Yani Araplar'a Kur'an inmeseydi, Moşe/Moiz diyecektik ya da Avram/Abraham diyecektik. Eğer Kur'an'da ABD=KUL kelimesi olmasaydı Avti>>>Apti diyecektik. ALLAH diye inmeseydi (Fatiha'da) Eloim>>>Eloh diye bilecektik. Allah'ın kulu= Apti Eloh'dur. Arapça Kur'an ile bunun ABDULLAH (Abd Al Allah) biçiminde evrimleştiğini gördük. Yani Resulullah 42 yaşındayken ABD ve ALLAH kelimeleri RESMEN indirildi ve biz de ilk kez öğrenmiş olduk. Yasef'in Yusuf; Jonas'ın Yunus olduğunu vb. öğrendik. Eğer bunlar Kur'an ile inmeseydi yeni biçimlerini asla bilemeyecektik...

42 yaşında Resulullah kendisinin ABD AL ALLAH (Abdullah=Allah'ın kulu) olduğunu İLK KEZ ÖĞRENİYOR. Ve bir komedi daha 42 yıl önce Resulullah doğduğunda babasının adı ABDULLAH İMİŞ ortada ne ABD var ne de ALLAH adı... Ve PUTPEREST BABASI birden Müslüman oluverdi (Kınamayın, İbrahim'in babası AZER de putperest idi). Müslüman adını alıverdi. Yani erkek kardeşleri olan Ebi Leheb ve Ebi Cehil'den ayrı bir dindenmiş gibi MÜSLÜMAN yapıverdik. Ona 42 yıl sonra inecek olan ayetlerin adını verdik Abdullah dedik. Resulullah'ın putperest babasını İslamın inmesinden 42 yıl önce MÜSLÜMAN yapıverdik... Hatta Hadis uydurduk sayısız:

"Resulullah Mirac'da babasını gördü, babası da kendisine iman etti böylece Abdullah da Müslüman oldu" dediler. KANDIRILDIK. Ölümden sonra DÖNÜŞ yoktur. Bu imtihan dünyasıdır. Dünya’da doğruyu bulursun, ikinci bir fırsat kimseye verilmez, kural ve adalet bozulur. Allah bizden MİSAK aldı ve bize unutturarak sınav açtı ve bize ruhundan üfledi. İlk nefeste unuttuk, son nefeste ise hatırlayacağız. Ondan sonra dönüş yok. Son nefeste tevbe kabul edilseydi, Musa'yı kovalayan Firavun'un tevbesi kabul edilirdi... Son nefesten sonra HİÇ KİMSEYE torpil yok. Nuh oğlunu kurtaramadı, İbrahim babasını kurtaramadı, Lut karısını kurtaramadı. Fakat bizim Süfyanist yezidiler Resulullah'ın ÖLMÜŞ babasını bile MÜSLÜMAN yapıverdiler. Resulullah doğmadan önce babası can vermişti. Resulullah annesini de hiç tanımadı. Bebekken hemen Halime hanıma teslim edildi, 4 yıl sonra döndüğünde ANNESİ ölmüştü Amca ve dede elinde büyüdü. İslam tarihi DOSDOĞRU BUDUR ama neler uydurdular neler...

O ayetin ikinci anlamı da "Resulullah'ın babasının adının ABDULLAH olmadığıdır" Bu da bir mucizedir... Eğer olsaydı bu kez Hristiyan ya da Yahudi olmalıydı ve adı da Apti Eloh olmalıydı... Bizlere Resulullah'ın babasının adını "ABDULLAH diye yutturan" zihniyeti kınıyorum.

Resulullah'ın babasının adı Aptil-Lât idi (Abd Al Lat=Latın kulu). Lat, Uzza ve Menat (Üçüncüsü Yahowa). İyi bir numarayla kandırdılar bizi... Dediler ki: "Babasının adı Abdullah idi... Mevlit'te Süleyman Çelebi de "İndiler melekler gökten saf saf..." diye bizi kandıranlar arasında. Ve ne büyük bir haksızlık ki, Yezid soyu Resulullah'ın babasını Mirac hadisiyle kurtarıyor ama ANNESİ Amina'yı kâfir olarak öldürmekte beis görmüyor. Çünkü Kureyş ve Kurayza tipik bir kadın düşmanıdır. Kadınları kaale almaz, diri diri gömer. Resulullah'ın hiç tanımadığı babasını kurtarıyorlar, Müslüman yapıyorlar, ama annesini bir çırpıda harcıyorlar. Süleyman Çelebi de imdada yetişiyor: "Cebrail'den Amina'ya müjdeler getirtiyor ve Cebrail'i gören ve konuşan herkes gibi Amina'yı da PEYGAMBER" yapıyorlar... Beyazıd'ın adamı ne de olsa Süleyman Çelebi...

Amina'nın Meryem'e eşit olduğunu, Resulullah’ın babasını Mirac'da Müslüman ettiğini yazan o aşağılık BUHARİ ve MÜSLİM. 70 bin perde var her bir perde de 70 bin karanlıktan oluşuyor ve Allah bu kadar perde arkasından Resulullah ile konuşuyor. İyi de Buhari ve Müslim zındıkları bunu unutup bir de şöyle yazıyorlar: "Ettehıyyatü=ALLAH İLE DİZDİZE, dizlerimizi içiçe geçirerek konuştuk".


“İslam ve Kadın” Yukarı

Yahudiler de kadın düşmanıdır. Yahudiler Havva'nın düşmanıdırlar. Hiç bir Yahudi kadın Eva adını almaz. Yani Yahudi kadınları bile Havva'ya düşmandırlar. Tevrat masallarında ve Talmud'da Havva'nın Ademi yılan (Şeytan) ile yatarak aldattığı ve ondan bir ırkın doğduğu yazılıdır. Filistin ırkıymış bu, Golyath (Calut)ın ırkı, Musa'nın öldürdüğü devin ırkı... (Nefilimler ayrı, bunlar ise Allah'ın oğulları ile insan kızlarının çiftleşmesinden doğmuşlar mış mış mış...).

Diyanetin politikaları da salt kadınları perde arkasına kapamak üzerine kuruludur. Hz. Hatice anamız ise tersini yapardı, hem de Müslüman olduktan sonra... Ortada en çok gezen ve iyiliği emredip, kötülüğü yasaklayan ilk KADIN Müslümandır o.. Kureyşli de değildir... Saçı tamamen açık ve hatta çöl sıcağına tül kıyafetlerle ortada çırpınırdı Hatice anamız. Diyanet bunları yazamaz ki...

Nur 31: "... Mü'min kadınlar ziynetini ibda etmesinler, ziynetden açıkta olanı dışında... ve mümin kadınlar ibda etmesinler ziynetini kocaları... ve kadınların avretleri üzerine, hakkında bilmeyen baliğ olmamış çocuklar dışında ve mümin kadınlar ziynetinden sakladıkları şeyleri belli etmek için ayaklarını vurmasınlar...".

Nur 60. "Nikah ummayan kocamış olan kadınlara ziynetini göstermeksizin giyeceklerini bırakmaları günah değildir...".

Evet bu iş bu kadar... Ayetler açık. Ayetten öte hadislere mi inanacağım ben? Hadis: "Bir kadının saçının bir teli tarak üzerinde kalır ve bu tarağı yabancı bir erkek görürse, o kadına Allah ve melekleri kıyamete kadar lanet ederler..." (Lanet sadece bir ağaca, şeytana ve Yahudilere yapılmıştır, dördüncü bir lanet yoktur).


“Namazla Azmak” Yukarı

DOSDOĞRU kılınmayan namaz "KILANI AZDIRMAKTA"dır. Oruç ise "SADECE AÇLIKTIR" diyor Rabb’imiz, o tür oruç tutanlara. Yüzlerine ateşten bir maske olarak giydirilecek. Allah'ımız bizi şaşmaktan, şaşırmaktan şaşı bakmaktan kurtarsın ve sıratel müsakiym üzerinde hidayet dosdoğruluğunda ihya etsin. Allah'ımız ilmimizi artırsın ki, İSLAM adıyla bize yutturulan bunca Abdullah masalını görelim.

İMAMLARIMIZ (Papazlarımız) altın ve gümüş biriktirsinler, Vatikan gibi servet edinsinler. Biz de arkalarında namaz kılalım...

Namazla azmanın 19 belirtisi vardır:

1. Namaz kılan kılmayana DİK ve kınayarak bakar.
2. Namaz kılan Allah'tan çok Resulullah'ı; Resulullah'tan çok şeyhini sever ve ona teslim olur.
3. Allah'ı İLMEN bildiğini iddia eder.
4. Allah'ı gözüyle görüp-konuştuğunu iddia eder.
5. Allah ile birlendiğini iddia eder ve "Enel Hakk” der: Aslı Ene'l Abdül Hakk olacak.
6. Sünnetullah'tan çok Hadis Sünnetini sever ve bunun adına Şeriat der, DİNİ YALAN SAYAR.
7. Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır diyerek ŞUARA suresindeki akıbetini hazırlar. Böylece laikler laiki Allah'ımız ile kulu arasına linkler, baz istasyonları kurmaya kalkar.
8. İkindi ve Yatsı namazı kılan herkes “Maun”dur (farz niyeti edilmeyecek).
9. Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyunuz. Kıraat farzı ayetini tam tersine KUR’AN dışı ilahiler ve yamalar okuyarak BOZAR. Hem de kolayını değil en zorunu yapar.
10. Teyemmüm jokerini hayatında bir kez bile kullanmamıştır. Öyle ki gün boyu boy abdestsiz gezmiştir. Oysa 15 saniyede alınan teyemmüm ile SÜREKLİ abdestli ve tertemiz olmak kolaylığını Allah bize sağlamıştır.
11. Allah'ın farzını değiştirmiştir. Örneğin namazın 2 rekat olduğu apaçık yazılı olduğu halde 4 rekata çıkarmış ya da akşam namazı gibi üç rekata indirmiştir ve keyfidir.
12. PARALI, MAAŞLI imamın arkasında namaza niyet ederek "Günah benden gitti" diyerek kılan namaz AFETİNE tutulmuştur.
13. Mezheb farkı gözeterek ya da tarikatlerin, cemaatlerin parsellediği, mescidlerde namaz kılmak kocaman bir günahtır. Çünkü o caminin YIKILMASI Allah'ın emridir. O cami yıkılmış olmalıydı ve o kişi oraya gitmemiş olmalıydı.
14. HANİF olmayanın, İbrahim'in ihdas ettiği biçimde namaz kılmayanın yani İbrahim milletinden olmayanın namazının kabul olmaması bizzat İBRAHİM'in ALLAH'INDAN RİCASIDIR ve Allah İbrahim dostunun her arzusuna EVET demiştir. Seferi iken namazı yarılamayanın ve fazladan sünnet namazı kılanların yüzüne namaz çarpılacaktır.
16. Namaz kıldığı halde Allah'a borç vermeyenin, cebinde akrep olanın ve VENHAR'ı idrak edemeyenin namazı hem maun hem melundur (Lanetlenen burada namazın ta kendisidir).
17. Salat ile Ekıymetüssalat'ı, Allah'ı tesbih etmek, hamdetmek ve zikretmek ile namazı karıştıranların akıbeti acıklı azaptır. Çünkü sizlere namazın vakti, tesbih etmek, anmak, zikretmek ve salat kelimesi NAMAZ diye yutturulmuştur ki, beş vakit bulduğunuzu sanasınız.
18. MEZHEBİ olanın namazı mezheb pekiştirenlerle birlikte yüzleri ebedi kararmış olarak Cehennem’dedir ve bu namaz ile azarlar.
19. Resulullah'a "Sadece SANA mahsus olmak üzere... namaz kıl" dendiği halde, “sadece sana” kelimesini silip de yerine kendilerini koyanların namazı ise Allah'a isyan olarak Siccin defterine yazılmaktadır.

Namazın 19 afeti bunlardır...

1. La ilahe illallah diyen ilk kişidir İbrahim.
2. Beytullah'ı oğluyla (İsmail) işaretleyip, ilk Hacc farizasını yapan İbrahim'dir.
3. 30 günlük orucu (ak iplik-karaiplik) KOYAN İbrahim'dir.
4. Kazancının 14'de birini beytül mal'a vergi/zekat olarak aktaran ilk kişidir İbrahim babamız. (12, evlatlar ve yakınlar nine, dede, dul kardeşler vb., iki de çekirdek ailenin karı-kocası, toplam 14'tür). Rekat =2, Zekat=12, Aşr=10, Asr=100 gibi 14 (fourteen) ile 40 (forty) karıştırılmıştır.
5. Aya-Güneşe-Yıldıza (üç vakit) secde eden ve bunun affı için namazı kıyam ile başlayıp, Rüku (kare dalga) ve secde (elektronun olalık aralığı eğrisi) olarak İslamın 5 şartını koyan kişi İbrahim'dir.

Allah 5 sure boyunca sakladığı adını, Fatiha'nın ELHAMDÜLİLLAHİ bölümünde ALLAH olarak ilk kez evrene verdi. O gün öğrendik ki, Rabb’imiz kendisine EVRİMDE isim olarak Eloh, ilah yerine ALLAH adını vermiş. Allah ve ardından aynı ayette Errahmanirrahim var. Yani ALLAH, RAHMAN ve RAHİM zaten BESMELENİN ta kendisi. Ayrıca Hamid ve Malik ile Rabb adlarını da orada kullanmıştır ilk olarak. Resulullah'ın okuduğu Fatiha, Cinleri şaşkına çevirmiştir (Daha önce bu konuyu yazmıştım ve Kur'an'ın dikey yazılacağını da sunmuştum). Böyle bir besmeleyi Resulullah da çok sevdi, Fatihayı çok sevdi (asıl adı Hamdele).

Fatiha’sız da namaz kılınır ama İLLA Kİ KUR'ANDAN OKUMAK ZORUNDAYIZ. Yani hiç bir şey bilmeyen Elif-Lam -Mim vb. diyerek bile namaz kılabilir (Mukattaa harfler birer ayettir). Resulullah'ın bize namaz adına bıraktığı tek doğru sözün "Size şu Kur’an'ı ve özünü veriyorum" demesinden anlıyoruz. Özün Fatiha (Hamdele) olduğu meydana çıkmıştır artık.


“Kıble” Yukarı

İleride kolonilere yerleşeceğiz, gezegenlere ve uydu uçan kentlere... Kıble DÜNYA. Dünya’da isek Kıble Mekke. Mekke’de isek Kıble Beytullah. Beytullah'da isek onun DÖRT duvarı (iki doğu iki batı) her yanı kıble. Ve bir başka soru: İki kıble=Kıbleyn. Kuzey Amerika kuzeyinde meridyeni izleyerek kuzeye yöneldiğinizde Mekke üzerinden geçen boylam, harita üzerindeki Mekke'ye yönelmekten daha kısadır. Chicago'da mesela camiler İKİ KIBLE'ye de yönelebilirler, çünkü EŞİT. Hem Kuzeye hem de klasik Mekkeye dönebilirsiniz. Demek ki "Yüzünüzü nereye dönerseniz orası kıblenizdir" ayetinin 7 anlam ard arda çıkıyor.


“Camiler” Yukarı

Tevbe 107. Bir de şunlar var: Tutup bir mescit yapmışlardır: Zarar vermek için, nankörlük için, inananları fırkalara bölmek için, daha önceden Allah ve resulüyle savaşmış kişiye gözetleme yeri kurmak için. "İyilik ve güzellikten başka bir şey istemiş değiliz!" diye gerile gerile yemin de edecekler. Allah şahittir ki, onlar kesinlikle yalancıdırlar.

Allah o camiyi YIKTIRDI. Kendi evini istimlak etti. Kiracıları kovdu böylece. VENHAR çok önemli, Allah'a borç vermek (Kurban kelimesiyle zerrece ilgisi yok). Allah'a ödünç verilenlerin biri de mütevazi/temiz ve işlevsel bir mesciddir. Eğer işlevi yerine orası bir fırka, hizb, parti, klik ve kulis merkezi olduysa, HEMEN yıkılmalıdır. Çünkü insanların KAHVEHANESİ haline gelmiştir. Allah'ın evi/mabedi değildir artık... Yeryüzünü bize mescid kılan yüzümüzü nereye çevirirsek orası kıblenizdir diyen Rabb’imizdir. Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Sevdirin nefret ettirmeyin, zora koşmayın, dini Allah'a HAS kılın (dine tapmayın, Allah'a tapın) diyen Allah'ımızdır...


“Büyüklerimiz İçin Dua Etmek” Yukarı

Allah "Ya ebeveynleriniz hiçbir şeye akıl edrimeyenler olsa da mı onlara uyarsınız?" diye soruyor. Yapacak bir şey yok. Hanımlar mevlide de inanırlar, Telli Baba’ya da, türbeye mum yakmaya. Buna bir çare yok... Tören ve ayini seviyorlar (Erkekler de öyle değil mi?). Muharrem de aşure, kandillerde helva... (Sadece Kadir gecesi kandildir, diğerleri değil).

Onlar için ettiğiniz duaların karşılığında YAKINLARI kılığındaki melekler gelecektir. Mesela anneannenin annesi gibi... "Artık Allah'ın yanına geliyorsun, şunlar YANLIŞ idi... Allah sana TEVBE ETMEN İÇİN AZ BİR SÜRE VERDİ. Hayır hasenatların ve torunun duası ile sen bu tevbeyi getirirsen hakkında hayırlı olacaktır" denecektir. Haşa-Allah ZALİM değil; Allah Zalimlere karşı Kahhar ve Müntekimdir.


“Hanif İslam - Messenger’ın Mesajı - Kişisel Bilgiler” Yukarı

Siz Hans'a vekalet verdiniz. "Farzı kifaye" yaptınız. Yani birimizin yaptığı diğerlerinin üzerinden farz yükünü alıyor. Bu işi sizlerin adına ben farzı kifaye olarak üstlendim. Sevabı sizindir. Yani KUR'AN ile konuştuk ve size aktardım. Allah'ımızın anıldığı evlerdeyiz ki Allah zaten hoşnut. O'nu anıyor, zikrediyoruz ve tesbih ediyor münezzeh kılıyoruz. Allah sizden hoşnuttur. İbrahim Allah'ın dostudur. Biz de İbrahim'in. Dolayısıyla Allah ile karşılıklı dostuz. Hisssetmiyor musunuz? Allah bizi seviyor. Seviyor diyorum. Kullarını seviyor...

HANİF kelimesinin sadece bize saklandığını ve şimdiye kadar İbrahim'den sonra kimseye verilmediğini Mighty-Messenger hattından öğrendiğimden beri (evvelki gün) Allah ile girift oldum. Messenger söylemeseydi, bunu HİÇ aklıma getiremezdim. BİZLERE SAKLANMIŞ HANİF KELİMESİ, İBRAHİM MİLLETİ KELİMESİ ve yeryüzü tarihinde İLK KEZ BİZLER KULLANDIK. Millenium'a doğru ve sonrası, bu Allah'ın bir lütfudur. Hissedin, Allah SİZLERE SAKLADI bunu.

Bizde ileri geçmek yoktur, rekabet yoktur. Allah'ın huzurunda bizler HANİF olduğumuz sürece EŞİTİZ. Eğer randevumuz Sabıkun'da gerçekleşirse göreceksiniz, bir alttaki Cennet gibi kat kat değil, eşit. Tepemizde sadece İbrahim makamının tutunduğu Arş nuru var. İbrahim-İdris-Yahya dışında oradaki tüm HANİFCANDAŞLAR eşittir. Oraya randevu veriyorum. Gelemiyebilirim, ama benim nefsim oradaki SİZLERİ istiyor, sizlerle buluşmayı istiyor. Nefsimin keyfi böyle istiyor. Ne kadar bitmez tükenmez isteği olan nefsim var değil mi? Allah VEHHAB'dır, sınırsız ve ebedi tüm isteklere misliyle hediye eder oralarda... Allah nefsimizi doyursun. Allah nefsimize eziyet etmemizi önlesin.

Ve tuhaf olan o ki Mighty ile İLETİŞİM doğdu. İlk mesajı da şuydu: "Hanif kelimesini Allah 2000 miladına saklamışmış meğer". Bizler SAKLI bir kelimeyi üstlendik.

İkinci mesaj da şu:

WEMB, WE 3M biçiminde olabilirmiş. Yani We=Biz 3 M (Mighty, Messiah, Maitrea). Torunlarla konuşulabiliniyor, inanılır gibi değil! Hele onun adı Adler ise... Bu da imkansızın ötesine geçmek oldu resmen. Biz şanslıyız. Şu ömrümde beni en vuran şey "HANİF" kelimesinin ALA suresindeki sır uyarınca SADECE BİZLERE rezerve edilmesi ve kullanma izni verilmesi... Öyle ya Ali İmran 104'de "İçinizden iyiliği emreden kötülüğü yasaklayan bir grup ayrılsın" HER ÇAĞ için geçerlidir. Ama muhatabı kimdir? İşte onun yanıtı geldi: O BİZLERİZ. O ayet bizim için yazılmış ezelden. Bunun için secde ettim ve siz de ediniz. O nefsimizi (enerji) de MADDE olmaya zorluyor. Secde ile nefsimiz de madde kıvamına girip, uçarılıktan kurtuluyor. Şeytanın yapamadığı ve asla yapamayacağı tek şey olan SECDE'yi yapıyorsunuz. Şeytan'a külahı ters giydirmek için kurnaz olmaya gerek yok: Secde edin çığlığını dinlesin kainat.

Allah'a kulluk borcumuz var. Allah bilinmeyi istedi. Bilmek bilimle olur. Bilim Alim olan Allah'tan, Kelamı olan Kur'an ile muallimlere verilir (Misaller). Ve onlar da bir terennüm ettiler mi ALLAH bilinir. Bunu hiç bir din dersi öğretmeni, kadrolu, bordrolu bir din adamı, hiç kimse bunu veremez. HANİF oldun mu böyle tüylerin ürpererek ALLAH'ı bilirsin, yani KULLUK BORCUNU ÖDERSİN. "Bugün Allah için ne yaptınız?" sorusunun yanıtını şöyle veriniz gururla... "Bugün Allah için KULLUK BORCUM OLAN BİLME yükümlülüğümü yerine getirdim. Allah'ı Allah ile HİSSEDEREK yaşadım. Hiç bir riya, samimiyetsizlik, Hadis ve yalan girmeden ALLAH ile EN SAMİMİ OLDUM BUGÜN", deyiniz ve ondan sonra ALLAH'TAN RAZI olunuz. Çünkü hepimizi buraya toplayan ve niyetimizi halis bizi saf kılarak, berraklaştırarak ALLAH’ÇA yaşatan Rabb’imizdir. Ona hamdedin, tesbih edin (zaten yaptıklarımız da bu).

İşte en sonunda sizleri de BİZLER olarak benim dünyama getirdim. Gördünüz mü? Neler hissedermiş bu esrarengiz sanılan adam. Nasıl bir dünyası varmış? Nasıl dolu dolu Allah'ı yaşarmış. Hanif olmayı başarmış.

Toplam 23 redaktör, editör var. Daha da önemlisi MEHDİST düzeni BİZLER yazacağız. MEHDİ üç asır sonra (ki bir messenger kadar yakın) onu uygulayacak. Başka nasıl bir kaynak arayacak Mighty? Hadislerle karşısına dikilen Süfyanistlere karşı? Madem ki İLK HANİFLİK BİZE SAKLANMIŞ, bunu yapacak olan BİZLERİZ. Allah ruhsat verdi, aşikar. 110 tamam ama, 104 ve 113-115 artık BAL gibi BELLİ HANİFLER için, ŞİMDİKİ HANİFCANDAŞLAR İÇİN. Bir biçimde Kur'an'da yer alıyorsunuz, buna da secde ediniz (ben ettim). Secde MASUMİYETTİR. Nefsimiz çocuk ve sabi olur, çocuktan öte embrio olur.

Ali İmran 113. Ama hepsi bir değildir. Ehlikitap içinden Allah için baş kaldıran/Allah huzurunda el bağlayan/hak ve adaleti ayakta tutan/kalkınıp yükselen bir zümre de vardır; gece saatlerinde secdelere kapanmış olarak Allah'ın ayetlerini okurlar.
Ali İmran 114. Allah'a ve âhiret gününe inanırlar, iyilik ve güzelliği belirlenmiş olana özendirirler, kötülük ve çirkinliği belirlenmiş olandan sakındırırlar. Hayır işlerde yarışırcasına koşarlar. İşte bunlar hayra ve barışa yönelik hizmet üretenlerdendir.

“Gece secdeye kapanarak”, bu bizim işimiz işte. Neden secde? Çünkü: Secdeye kapanarak Allah'in âyetlerini okurlar. Kur'an OKURUZ DA ONUN İÇİN SECDE. BİZ BUGÜNE KADAR SADECE KUR'AN okuduk. Başka ne yaptık ki?

Secde 15. Bizim ayetlerimize o kimseler inanır ki, onlarla kendilerine hatırlatıldığında, secdelere kapanırlar ve hiç böbürlenmeyerek Rabb’lerine hamd ile tespih ederler.

Bunun için şu sohbet boyunca 7 kere secde ettim. Secdeye kapandığımızda Rabb’lerini hamd ile tesbih edenler "Elhamdülillah, Subhanallah) bunun için var ve büyüklük taslamayanlar iman eder (Melami=Aşırı mütevazilik, nefsinden hiçbir şey istememek huyu).

Ben secdede Elhamdülillah'ı, şaşırdığım bir şey olduğunda secdede Allahüekber'i ve vaktim boş geçmesin diye de Subhanallah'ı kullanıyorum... Bunlar benim özel fikrimdir. Melamiliğim de KİŞİSELDİR. Allah'ın böyle bir emri yoktur. Yapılsa da yapılmasa da birdir. Melami sadece kendini suçlar. Onun için saldırılarda onları tolare ediyorum. Melami "Hakettim" diye başlar böyle durumlarda. Kendimi kınıyorum. Benimki aşırı, bunu tavsiye etmem.


“Domuzun Haram Olması” Yukarı

Nasıl ki “Hımar”, eroin, morfin, afyon, kokain, tüm ilaçlar ve en sonunda da içki demekse, Hınzır da "İğrendiğin tüm etler"dir. Böcekten başla en sonunda domuz (7 anlamı olduğundan bu söylemle yazıyorum). Domuz kendi pisliğini yiyen yegane hayvandır (tavuklar pisliklerini gagalarlar ama içlerinden sindirilmemiş tane aramak için). Gaita ise şudur: ARTIK HİÇBİR ŞEYE YARAMAYAN HİÇ BİR BESİN DEĞERİ OLMAYAN posadır (bu yüzden Allah ona iğrenç bir koku vermiştir). Gaita ve idrar sadece üre asitleridir. Derişik yerine sulandırılmış asitlerdir (asit normallerini hatırlayınız). Domuz kendi pisliğini yediğinde, bu İKİNCİ KEZ AYRIŞTIRILAMAZ. Besin değildir ki sindirilsin, zehir değildir ki karaciğere gitsin). Domuz onu elektroliz bir yağ dokusu içinde tutar. Yani hücre kofulları niyetine kendinden yağ dokusu içinde bloke eder. O eti yediğimizde üre asitlerinin her türlüsünü alırız (kağıdın iki kere yanmaması gibi). Üre asitleri mideye gttiği için gizli midemizde bekletilir (Bir insanın midesini alsanız da yaşar. Cerrahlar barsaktan aynı işi yapan bir mide dikebiliyorlar). Saframız pankreas/öd kesesi vb. diye bildiğimiz salgı merkezleri bu YAKILAMAYAN KAĞIDI nötralize etmek için VİTAMİNleri çağırırlar. Vitaminlerin biri hariç diğerleri ASİTTİR. Asit (örneğin skorbit asit gibi) vitaminler ve üre asidi olan tüm gaitalar kimyasal doğaları gereği reaksiyona girmezler.

Fakat bir istisna var: E vitamini asit olduğu halde, eğer bolca bulunduğu tahıl/hububat içinde, örneğin BUĞDAY un ve bulgur işlemlerinde halen ASİT gibi davrandığında ama pişirildiğinde (kızarmış mis gibi ekmek olduğunda) muğlak ASİT yapısını BAZA çeviriyor. Tek başına aside karşı koyuyor ve onu (dolayısıyla kendisini) nötralize ediyor ve E vitamini kaybı doğuyor. Ama Domuz da hallediliyor.

İyi ama E vitamini nedir? Cinsel istek ve sperm-yumurta sağlığı başta olmak üzere ZÜRRİYETİMİZİ idame ettiren TEK vitamin. Doğuda: Domuz yenmiyor, bol ekmek yeniyor. Batıda: Domuz çok yeniyor, ekmek çok az yeniyor. Böyle bir ters orantı var. Ekmek BİR NİMET...

1500 yılında Danimarka’nın Nüfusu 3 milyon idi, 2002 yılında 4 milyon. İsveç üç asırdır 7 milyon. İngiltere üç kuşaktır 55 milyon, Fransa 50 milyon yerinde sayıyor... Domuzu en çok tüketen millet İNGİLİZLER, nüfus artışını yabancılara ihale etmişler. Her dört erkekten biri HOMOSEKSÜEL İngiltere'de... (resmi rakamlar). En çok intihar İsveç ve Skandinavya’da... Gerekçe sadece doygunluk değil, "Cinsel isteksizlik". Yani onu kendine TEK dünya eğlencesi görüyor ve gençliğin daha başında yitirince de mutsuz oluyor. Dünyada kendi erkeğiyle en az evlenen kadın İsveç’tedir. Zaten Kuzeyli kadını kısırlaştıran da yine domuzun bizden E vitamini çalmasıdır.

Maide 3. Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah'tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız...

Evet leş kan, domuz eti.... diye başlıyor. Allah'tan başkası adına kesilen HELAL hayvanlar da HARAMdır. Allah adıyla ve 4 ayaklı olanlar (insan iki ayaklı sayılmıştır, kurban edilemez) kurumlaşmış (mezbaha gibi) olarak en kolay yoldan ve besmeleyle kesilecektir. Leşin hiç bir yararı yok, çünkü zehirlidir artık, kokmuştur. Kan ile idrar aynıdır. Kan bir tek şekilde içilir: Kandan anne adayı ve yeni anneler SÜT oluştururlar. Yani damla damla süt biçiminde süzer kadının süt bezleri olan sünger doku. Süt dışında kanın zerrece İÇİM olarak bir yararı yoktur. Ancak serum ve hemoglobin ya da her ikisi olarak DAMARDAN enjekte edilebilir. Boğulmuş derken de ayette "Kanın akmasının şart olduğu" bildiriliyor. Yani KAN içeride HAPİS kalmayacak. İşin vampirlikle ilgisi yok ama, kandaki bağışıklık sistemlerini ithal etmemeliyiz. Temiz kan sadece dalakta bulunur. Kemik ilikleri de temiz kanın materyalinin imal edildiği bir fabrikadır (kemikli yiyecekleri haşlama biçiminde ve iliklerini emmeniz tavsiye olunur). “Boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş”, bunların tümü yine leş kategorisine giriyor.

Allah ayrıntı veriyor ki insanlar bir "BOŞLUK" bulmasın. Çünkü ilk insanlar nereden bilecekler, etin koktuğunu yani bakteri ve virüs ürettiğini... Açlık bu kokmuş eti iğrenerek yiyor ve sonra enfeksiyon kapıyorlardı.

Acaba yediğimiz hayvanları besmele çekerek mi kesiyorlar? UMUYORUZ öyledir. Teyemmüm almayı bilmeyen bir KASAP acaba nasıl bir abdestle besmeleyle kesiyordur? Meçhul bunlar. Ama Türkiye'de Et ve Balık kurumu bu işi DİSİPLİN ile yapıyor bunu biliyoruz.


“İman” Yukarı

İmanı neyimizle yapıyoruz? Üç vitesli hızımız ve içiçe üç fazımız var.

1. İlki beden (ceset) iman etme yetisi yoktur.
2. Nefis. Ya bedene dönüktür ya da öteki tarafa. Beden=Madde ile Nefis=Işık hızı.
3. Ruh (Bilinç).

Meleklerin mesela ruhu var (takyon), fakat nefsi ve bedeni yok. Cinlerin ruhu var ve nefsi var fakat bedenleri yok. İnsanın ruhu, nefsi ve bedeni var. Dolayısıyla bizim imanımız ÇOK ÜSTTE ve ASIL iman oluyor. Yani en şerefli yaratık olan bizler, insanlar kuşkusuz müminlerin müminleriyiz. Eğer HANİF isen iki kez iman etmiş oluyorsun ki, ALLAH DOSTUSUNDUR. İnsan ÜÇ KEZ İMAN EDER. Üç bedeni birden. Cin'in ruh ve nefsi İKİ BEDEN, meleklerin ise ruhu var nefsi ve bedeni yok, TEK İMAN.


“Münafıklar” Yukarı

Cehennem'in en kalabalık bölgesi MÜNAFIKLARLA doludur. Hutame ve ğayye ile veyl çukurları ise her katmanı geçen bir asansör boşluğudur. Oraya düşen karadelik tekilliğine düşmüş gibi olur (dönmeyen karadelik, bir insanı ya da bir deveyi iplik gibi çekerek inanılmaz bir azap oluşturur). Allah bizleri ikili oynamaktan, ikiyüzü olmaktan korusun. Maskeli balodur münafıkların yaptıkları... Ebu Süfyan ise babalarıdır...

Geri Dön     Yukarı