Yaratılış – Karanlık ve aydınlık – Nur – Beyaz körlük – Perdeler – Sanal bedenimiz

Evren o kadar aydınlık o kadar aydınlık idi ki en baştaki ilk saliselerde foton yaratılmadığından bu aydınlık  K A R A N L I K  olarak göründü.

Ne zaman ki fotonlar yaratıldı o zaman “Haaa! Bu aydınlık!” dedik. Oysa o karanlıkta NUR üstüne NUR vardı. (Nurün ala nur) O yüzden göremiyorduk karanlığın aydınlık olduğunu.

Allah bile ZULMET HİCABLARI ardındadır. Karanlık perdeler anlamında değil. Çoooook aydınlık anlamında…

Gözlerimiz fotonu görür. Görmezse karanlık sanırız. Gözün biyolojisi belli. Ama bir de şu var: RÜYA. Acaba düşleri hangi  G Ö Z L E  görüyoruz? Hangi kulakla sesleri düşlerde duyuyoruz ve konuşuyoruz. Hangi dille?

Bu da gösteriyor ki BEDEN=CESET bir araçtır amaç değildir.

Beyin de bir araçtır. Rüyada beynin ZERRECE KATKISI yoktur.

Rüyayı kök içinde eksi 4900 kg olan bir SANAL BEDENimiz görür. Onu göz olmayan gözleri görür, kulak olmayan kulakları dinler ve ağız olmayan ağzı söyler.

Bu da şu demektir:

Allah’ımızın BASAR, SEMİU VE MÜTEKELLİM sıfat/isimleri GÖZ-KULAK-AĞIZ gerektirmiyor.

Çünkü Allah bize RUHUNDAN ÜFLEDİ. Ruh bizim değil  A L L A H ‘ın. O duyuyor, konuşuyor ve görüyor.

Rüyayı biz görmüyoruz. Hem göz-kulak kapalı hem de uykuda MUTLAKA CANIMIZ ALINIYOR VE ÖLDÜRÜLÜYORUZ. Ölü olan CESED, cesedin gözü görür mü?

Gördüğümüz Allah’ımızın BASİR isminin gördüğüdür.

Allah biz’de. Ama biz Allah’da değiliz.

-devam edecek-

Hans von Aiberg, 11/02/2002 (058/16)

Not: Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.


önceki bölümü oku | 058 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku

058-16-suptil-double

Yorumlar