Barış – Nefs – Ölmeden ölmek – Samimiyet

Ruh’da tek ve birlikte/bizleriz. Ama şu nefs var ya! Çokluk/kesret… İnsanı nankör yapan elbette ruhundaki MİSAK hasletleri değil; Nefsinin meydan okuması… Nefs (Allah’tan kaçan) Ruh’umuza (Allah’a rücu edene) bir savaş açıyor ki, ne savaş ve ne savaş!

Ruh diyor ki: Barış ve Barış, Nefs kenud ya “Savaş ve savaş” diyor. İşin tuhafı: komplike bir yaratık olan insan. Mesela BEN, ruhumla nefsim savaşıyor! Savaş meydanı benim bizzat kendim! Kendimle savaşıyorum. Bizzat sen kendinle savaşıyorsun.

Meleklerde ve eşyada bunlar yok, çünkü nefs yok! Ama ben İNSANIM, nefsim var. Allah’tan gelip Allah’a dönen ruh(umuz)a meydan okuyan bir nefsimiz var.

Şeytanı almış sol yanına, Kiramen de sağ yanımızda, Dörtlü bir savaş var. Bir tek bedende Tiynetim, fıtratım, doğam ve duam diyor ki BARIŞ VE BARIŞ. Fakat o ölesi nefsim diyor ki “Savaş ve savaş”.

Ölmeden ölmeliyiz >>> Nefsimizi öldürmeliyiz. Nefsimizin zaaflarını askıya almalıyız.

Nefs yok edilemez (o zaman biz de biteriz). Ama nefs ÖLÜR. Çünkü melekül mewt (Azrail) NEFSİ bedenden ayırır ve buna ölüm denir.

Azrail almadan, biz kendi nefsimizin azraili olmak için, yani Azrail’e “İŞ BIRAKMAMAK” için nefsimizi öldürmeliyiz. O zaman bu can çırpınmadan Rabbine gider. Acısız-ağrısız. Çırpınan nefsimizden başkası değil ki?

Nefsi öldürmenin sayısız reçetesi var: Ben en başa BARIŞ VE BARIŞ şiarını koyuyorum. Barış+barış olmazsa “zalim, gaddar” biri oluruz. Mağdurun, mazlumun ahını almış olurum ki bu da adı üzerinde kul hakkıdır. Allah bir HAK iddia etmez, velev ki kul hakkı dışında…

Biraz felsefi mi girdik? Ben hissettiklerimi yazdım. Zaten samimiyet hissettiklerimizi AYNEN söylemek değil midir? Aynı değilse, politik ise, rol ise, işte ona MÜNAFIKLIK diyoruz. Seçim nutukları gibi… İnandırıcılığı olmayan bir tür oyun.

Samimiyet, içtenlik, içi dışı bir olmak demek değil midir? Berrak/saydam, duru. İçi-dışı bir >>> İçten, samimi; içi-dışı ayrı >>> Dıştan, gayrı samimi. Ve Allah’ımız bizimle çok SAMİMİ’dir. Bir görebilseydik, bir bilebilseydik. Bizimle şahdamarı denen o kablodan konuştuklarımızı bir hatırlayabilseydik…

Bütün gece boyunca onyüzmilyon bin birim rüya görüp de “Rüya görmedim” der dururuz. O uyku denen yazılımı; o düş denen programı bilseydik. Bilseydik, Allah ile sürekli mülakat halinde olduğumuzun bilincine de varırdık.

Ne iyi, hamdolsun çok SAMİMİ BİR yaratanımız var. O çok EMİN. O Salim. Salim >>> Selam >>> SLM. slm ve slm.

 

Hans von Aiberg, 30-08-2002, chat

119-00-dostlar

Bunları da sevebilirsiniz

Yorumlar