Dabbet – Yeşile yapışmak – Vusta anı – Vitir – Misalleri yalnız alimler anlar

Tarık’da kişi KENDİNE parlarken, Dabbe’deki kişi YEŞİLE (klorofil yeşiline) YAPIŞMIŞTIR.

 

SEMA >>>> ÖZGÜR

ARZ’IN DEEP olan yeri ise özgür değil; YAPIŞIKTIR.

Zaman bile yapışır kalır! Zaman 1080 kez genleşir. Çünkü in the DEEP, ışık hızı sizin yarışacağınız kadar YAVAŞLAR! Yeryüzündeki bir saniyeye karşılık 18 dakika (bazı durumlarda 24 dakika) GENÇ kalırsınız.

Müthiş bir radyasyon vardır. Ancak bu yeşil ortamda o size ulaşamadan ZAMAN ENERJİSİNE (ZilZal) dönüştürülür. (Enerji daima birbirine dönüştürülebilir bir niceliktir.)

Ancak, siz YERYÜZÜNE  b e l l i  noktalardan çıkarsınız. O noktaları geçmişte “Yürüyen kayalar” belirliyordu. Veya “Yokuş yukarı kendiliğinden çıkan otomobiller vb.”

Yokuş yukarı çünkü >>>>>> in the deep (underground/subway galerileri) DÜZDÜR! (Mahşerdir) HER YÖNE akar!

Ama dışarıdan baktığınızda (Quantum köpüğü dışından baktığınızda) sanki tepeler-vadiler varmış gibidir. Aslında yoktur.

Bir uçak geçiyor, engebeli bir arazi üzerinden >>>>>> Gölgesi TEPE çıkıyor veya vadi iniyor. Ama uçak aslında DÜMDÜZ bir rotada hiç deforme olmadan gidiyor. YUKARIDA gidiyor.

Aşağıya düşen ise gölgesi/yansıması ve yanılsatması. O gölgeyi gören bir mağara adamı mutlaka o aracın uzayıp kısaldığını sanacaktır.

(Gölge ayetlerinden bir kaç örnek, ben yine hüpleyeyim.)

(wooshhhhh! Çok güzel demlenmiş. Whoop değil, resmen swoosh!

<> 16-Nahl/81: Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler oluşturdu. Dağlardan sizin için sığınak evler yaptı. Sizin için, sıcaktan koruyacak elbiselerle savaşta koruyacak elbiseler de yaptı. İşte nimetini üzerinizde böyle tamamlıyor ki, O’na teslim olup esenliğe ulaşabilesiniz.

<> 25-Furqan/45: Görmedin mi Rabbini, nasıl uzatmıştır gölgeyi? Eğer dileseydi, onu elbette hareketsiz kılardı. Sonra nasıl Güneş’i ona delil yapmışız!

Yeterli! 🙂 Çünkü bu ikisi birden size ANLATTIĞIMI anlatan MİSALLERDİ.

Gölgenin olmadığı (en küçük olduğu) tek bir zaman vardır >>>>>> VUSTA. Şimdi onu da lütfen!

[] 2-Baqara/238: Salatları koruyun/belleyin/hafızalayın ve salatı vüstayı; ve Allah için kıyam (qumu/iqame) edin, qani olarak.

<> 2-Baqara/238: Hafizu ales salevati ves salatil vüsta ve kumu lillahi kanitin

 

VUSTA (Vasat/Avareg) olmakla birlikte bir de şu anlamı içerir: GÖLGENİN OLMADIĞI TEK YER/EVREN.

???????????

(Cehennemde bile yakıcı dumanın gölgesi vardır. Cennet hep gölgeliktir.) Bana öyle bir yer söyleyin ki, orada sadece bir tek gölge >>>>>>>> ARŞ’IN GÖLGESİ olsun.

<> Mahşer

Evet, mahşer meydanı. SÜREKLİ VUSTA halinde! Yani herkesin gölgesi KENDİ DİBİNE düşüyor ve GÖRÜNMEZ oluyor.

Gece görüş araçlarında bile varlıkların mutlaka GÖLGESİ vardır. Gölge geceleyin de vardır. Ama VUSTA ve VİTİR anında GÖLGE yoktur. O an sadece >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>> SAKLI ARŞ’ın gölgesi vardır.

Bunun şahidi (MEŞHUD) sabah (Subh gözleyen) melekleridir.

VASAT girdiğinde SEMA’ya bakarsan gölgesini değil, ÇIPLAK uçağı görürsün. VİTİR girdiğinde SECDE ettiğin yere bakarsan, ÇIPLAK uçağın ŞEHADETİNİ (içini) görürsün. Yani dışından öte içine girmiş olursun.

İşte o söz başınıza geldiğinde bunları size açıklayan bir Dabbet vardır. (in the deep) Yoksa Allah neden  G Ö L G E  üzerinde bu kadar dursun?

Misal idi! Açıklamam için verilmiş idi. (Haşyeteh gereği)

İtteka >>> Allah’ı BİLEREK şahid olarak/kalu bela’da gördüğümüzü UNUTsak bile, HATIRLATILDIĞINDA veya doğum öncesi bildiğimiz KORKU’dur.

Ama Haşiye Daha ALİM olduğun sana SON NEFESTE bildirileCEK olan korkunun tanımıdır.

Ya Alim değilsen?????? Sana hiç fısıldanmayacaksa? O zaman dünya hayatında Haşy olan son nefesteki MÜTTEKİLİĞİ yakalar.

Allah’tan Haşyen ve ittekan korkun Hanif candaşlar!

Kur’an da bir ŞAKA=HADİS değildir; kul sözü değildir.

Şu misalleri Allah bütün kullarına verdiği halde (Melek, cin ve insan) sadece onu MÜTTEKİ kulları anlar/anlatır.

O söz o kavl şimdi size VAKİ oldu.

[] 3-Ali Imran/193: Rabbimiz; şüphesiz işittik, bir münadinin/nidacının, iman için nidasını/nida ettiğini, “Rabbinize inanın” diye; o halde iman ettik. Rabbimiz; öyleyse bağışla bizi günahlarımızı, kötülüklerimizden ört ve bizi ebrar ile birlikte mevt et/weff et.

[] 29-Ankebut/43: İşte misaller; biz onları insanlara darb ederiz; (ama) onlara akıl erdiremezler, alimler müstesna.

 

VASAT‘ı daha iyi anladık mı?

Vasat >>> DİREK >>>> ARŞ’ın direği!

Z=HU boyutu. Axe/eksen/ASA. Sultan kuvvet! Veya KAWL.

Allah’ın saltanatının DİKMESİ.

Arş taşıyıcalarının YÜKLENDİĞİ eksen.

Orası SANAL olarak Kalu Bela; REEL olarak da >>>>> MAHŞER MEYDANI’dır.

İskemle=Sandalye.

Takunya=Nalın!

Kova=Sitil.

Kuşhane=Tencere.

KAVL=KALBİNDEKİ ALLAH’A VERİLMİŞ kalubela=Mahşer SÖZÜ!

KAVL=KALBİNİN SÖZÜ.

Kelimeler yerine oturdu mu?

VİTİR, VASAT, GÖLGE. Gölgesiz tek ZAMAN; gölgesiz tek MEKAN (Mahşer).

Allah’a VERDİĞİNİZ söz (KAVL/Misak) vardı! MİSAK unutturulup hatırlatılır (İlk ve son nefesler); ama unutsanız bile KALBİNİZDE yaşayan o KAVL, Yani Allah’a verdiğiniz söz HEP VARDIR!

Kavl de anlaşıldı mı?

<> evet

<> 7-Araf/172: Hani Rabbin, ademoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu: “Rabbiniz değil miyim?” Onlar: “Rabbimizsin, şahidiz.” demişlerdi. Kıyamet günü, “biz bundan habersizdik” demeyesiniz.

 

Hans von Aiberg, 28/12/2003 (210/05)

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [  ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.


önceki bölümü oku | 210 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku

210-05-kawl

Bunları da sevebilirsiniz

Yorumlar