Konu: HALİFE&HALİFE -HER DİLDEN HER TELDEN-

Sevgideğer dostum,

Ben, sen gibi dürüstçe ate olduğunu söyleyenlere daha yakınım… Çünkü, “Müslümanım” diyerek, mangalda kül bırakmayanlardan çok çektim, halen de çekiyorum. Bir ate “Aklen ikna olursa” Allah’tan bir aşk gelir ki, “Kağıt gibi yanar” hepimizden ileride müslüman oluverir bakmışsın.

Ötekilere gelince, “Kağıt iki defa yanar mı?” Yobazlığı kastediyorum, bilimi aforoz edenleri, ortaçağdaki zalim Papa’nın şimdiki içimizde süregelenlerini, Cahilliği, ruhbanlarımıza aklımızı ipotek etmişliğimizi dillendirmeye çalışıyorum.

Bilirsin! Bir bilimcisin, Doktorsun ve “Araştırıyorsun” Ama kendine “İKİ YOL” çizmişsin. Ben de Hristiyanlıktan sonra ateizmden geçtim ve Hanif bir Müslüman oldum, Allah’ımın izniyle…

Bilimin gelenekselliğine dokunmaman ve “Ortaçağda Kilise engizisyonlarında kıyma gibi kıyılmış, aforoz edilmiş bilim adamları” refleksinin aynısı bende de var: bilim korunmalıdır, gelenekselliği korunmalıdır. Bilimin ideolojisi yoktur, bilim adamlarının ideolojileri vardır. Bilim AKLA dayanırken, bilim adamı “AKİL ve BİLGE” olmalıdır.

Bilim aklın ürünüdür. “Akıl bilimin ürünüdür” dersek söylediğin iki yol ayrımında bocalarız. Yani “Felsefi bilim”, “Resmi bilim” diye iki seçenek olması gerekmiyor. Evet ayetlerde olduğu gibi “BİR DE ORTA YOL” vardır ve sapmadan gidersin. (Bilimde +, – ve 0 gibi)

1. Bilim Amaç ise, ilkemiz şudur: “Ben evrenin nasıl yaratıldığıyla ilgilenirim. Niçin yaratıldığı, bilimin değil, feylesofların işidir.” Haklısın, böyledir. Sceptizm, mekanizm, egzistansiyalizm ve hatta materyalizm, bir süzgeç, filtrasyon olmalıdır. Ayağımız yere sağlam basmalıdır.

2. Bilim din kontrolünde ya da ate görüş eşliğinde salt felsefeden ibarettir. Bilimde ideoloji vardır vb. Filozof “Evrenin ya da varlığın, NASIL yaratıldığını” BİLİM ADAMLARINA bırakır: “Benim için, evrenin NİÇİN (Neden, niye) yaratıldığı önemlidir. Nasıl yaratıldığından bana ne?” der.

Bu kategoriden daha çok (Şuara suresinin son 5 ayetindeki Şairler, aşk ehli vb. çıkar) vitalistler, idealistler Spirtualistler, Şairler vb. çıkar. Onyüzmilyonbin yıldır bilim ve felsefe çekişir. Bilimde çelişki olmaz ama felsefede “Marksist ile karşısındaki hipnoz olmuş Tasavvufçu” yine çatışırlar.

3. ÜÇÜNCÜ YOL: Hans Aiberg’in tercihi, benim favorim olan seçenek:

a) Bilim amaç değil ARAÇTIR! Bilim bir din değildir, tabu-totem değildir, bir hobby ve uğraş ile sınırlı değildir, “ÖTESİ” vardır.

b) Evrende bilimin var dediği her şey VARDIR. Salt gözlemle aramaya kalkarsak, kozmik bir zaman kaybı gerekir.

Schrödinger dalga denklemlerinin (+) ve (-) iki sonucu olduğunu gören PAM Dirac, (-) elektronun karşıtı olan pozitronu matematiksel olarak ortaya koydu, daha sonra denel olarak Anderson tarafından bulundu. Ama bulunana kadar “Saçmalama, yanlış yapmışsındır, olsaydı bilirdik” gibilerden tepki gördü. Bu bilim adamının çilesidir.

Günün birinde de ışıktan hızlı takyonların olduğunu haber verdi Sommerfeld. Bilaniuk, ölçtü biçti, Clay ve Crunch isimli iki astronom da, meteoroloji balonlarındaki izlerden nedenselliğin tersindiğini, önce bir şeylerin vardığını, daha sonra kozmik ışınların buraya yerleştiğini gördüler. Cerenkoff ışıması da Takyonların girişimidir. (interferens)

Bunların olması çok doğaldır, çünkü: “Işığın kaynağı ışıktan HIZLI gitse bile, ışığın kendisi C (bilirsin, 300bin km/s) hızında gider.” Clay, “Kaynağın” önce geldiğini, sonra “Işığın” arkadan gelerek, oraya yerleştiğini gösterdi. Bu durumda bir de ışıktan hızlı titreşen evren çıkmaz mı karşımıza? (Esir=Etherodynamics, Hilbert uzayı).

Onu da matematik haber veriyor, bilim VAR diyor. (İmajiner sayılar vardır, Dirac Cebirin negatif sayılarını bulmuştur) aynı mantıkla İmajiner (complex) sayılardan kurulu bir evren de yolda demektir. Bilimin var dediği, yasaklamadığı ne varsa keşfini beklemek gerekir.

c) Ateizmi korumak uğruna, şunları gözardı edemeyiz: Hint fakiri, çivili yatakta yatıyor. Filipinli şifacılar elleriyle kansız ameliyat yapıyorlar, ellerini kansız biçimde hastanın içine sokuyorlar. Bunlar TV’den naklen LİVE Yılancı Macit Hoca akrepleri eline alıyor ve sokmuyorlar, Rufailer, şişleri vücutlarından geçiriyorlar, ne kan ne yara bere! Tibette adamlar ateşte yürüyor, zehir içiyor ölmüyor, bıçak batmıyor vb. vb.

Bunlara yok dersek, bu kez Ateizmin Yobazı, bağnazı olmuş oluruz. Varsa vardır, o halde ÜÇÜNCÜ yolu tercih ederiz. (“Trans-Science” alternatif bilim anlamına gelir, Metafizik değil “Transfizik” anlamındadır.)

O zaman garip bir şey çıkar: Resmi bilim gibi “Evren NASIL yaratılmıştır” sorusunu açıklarken, EN BAŞA geliriz ve şu soruları sorarız: “Neden varlık yokluğa göre tercih edilmiştir? Neden salt enerji bir evren yerine içinde MADDE olan bu evren tercih edilmiştir?”

Hawking ve Penrose “Bir TEKİLLİK geçmiş, evren yaratılmıştır, kendi kendini yaratamaz” postulatının matematiksel kanıtını yapmışlardır. Tuhaf ama, bilim bu kez “Evrenin NASIL yaratıldığı” yanında NİÇİN’leri sormaya başlamıştır: “NİÇİN varlık yokluğa göre seçilmiştir?”

Üçüncü yol kısaca benim tercihim.

Bunları Web search ve surf ile elde edemeyiz, oturup bunları TEORİK fizikçiler olarak düşünürüz, arkadan kanıtlanır, en arkadan da bilim uygulaması olan TEKNOLOJİ gelir ve sosyal yaşama, uygarlığa bulgular gelip yerleşiverir.

Önce fizik yasaları mı korunmalı, yoksa, fizik ilkeleri ve ideolojilerimiz mi? Bu sorunun yanıtı ÜÇÜNCÜ yol yani, tekelleşmiş Resmi bilime complemanter olarak gelen Alternatif bilim…

İlk ikisinde Tanrı yanıtı yoktur, ama üçüncü yolda TANRI vardır, yaratılma ihtiyacı vardır, başlangıç tekilliği vardır. Birinin BAŞLATMASI gerekliliği vardır. O zaman ne bilim gibi maddeci, ne uçuk tasavvufçu gibi meczup olmadan “REEL” olanı benimsersin. Başlangıcın sonu bu, Ya sonun başlangıcı?

Allah dilemiş, yeryüzüne HALİFE yaratmış. Öyle bir söz ki, “Yarım dolu çay gibi”: sevinelim mi üzülelim mi? Kelime kökü “HLF” iki ZIT anlam birden içeriyor, çok özel kelime:

1. HALİFE, bildiğimiz anlamda, SELEF olanın yerine geçen kişi, İktidardaki kişi.

2. HALİFE, muHALiF, Muhalefet, ihtilaf, kelimelerindeki gibi İktidar değil muhalefet eden demek.

UZLAŞALIM MI UZLAŞMAYALIM MI? Yani Halife miyiz yoksa Halife miyiz? İktidarmıyız; Muhalefet miyiz? HALİFE (UZLAŞALIM MI) ? HALİFE (UZLAŞMAYALIM MI?) ?

Ali imran-103: “Allah Kalplerinizi UZLAŞTIRDI da, bu sevgiyle KARDEŞ oldunuz.”Kardeş olduk ama Halife (Habil) mi, Halife (Kabil) mi? Halife Maktul mü, Katil mi? Halife Kardeş mi, Kalleş mi?

“Yeryüzünde yeni bir fesat?” diye Allah’a sızlanan meleklerin vahladığı Halifeyiz biz. Bu olgu her çift yaratılan da var. (Ya simetrik, ya anti simetrik vb.dir ama çifttir.) Sanırım bu iki konu orijinal geldi ve biraz ZOOM yapmamı istemişsiniz. Evrendeki hızlarına göre, yani en hızlı olanın ÖNCE yaratılması düsturuna göre, evren üç viteslidir:

1. Işıktan hızlı olan takyonlar (Melekler ve bilinç de bu sınıftandır.) Yeryüzünün ilk HALİFESİ meleklerdir. Melekler Allah’ın emrine karşı gelemezler. (Ayet’e göre, “Meleklerden kim ben de varım, tanrıyım derse, onu cehennemle cezalandırırız”) Nefisleri yoktur. Tıpkı bilgisayarının yerinden kalkıp gezmemesi gibi, onlar da bizler gibi otonom değillerdir.

Bilgisayarının sana “Diyalog kutusu” açması gibi, çok az fikir yürütme yetenekleri vardır. Bu yüzden onlar HALİFE olmuşlardır. Yani nefslerini karşı koymamışlardır. Kimi kimine muhalefet etmemişlerdir. Uyum ve düzenle bu işi yürütmüşlerdir.

2. İkinci vites ise hızı tam ışık hızında olan varlıklar yani ENERJİ… Bu sınıfın bilinçlilerine CİN deniyor. Nasıl ki, cansız karbon (Kül, kömür, grafit, elmas vb.) varsa, aynı şekilde canlı karbon (İnsan, bitki, hayvan karbon kimyası) da vardır. Bunun gibi Nasıl ki cansız enerji (Elektrik, foton, elektromagnetik dalgalar vb.) varsa, CANLI ENERJİ DE OLMALIDIR. Bilimin yasaklamadığı herşey zaten vardır.

Ayete göre “Cinleri’ de DUMANSIZ (Elektrik ampulü gibi) ZEHİRLİ (radyoaktif radyasyon) HER MESAMMATA (en ufak uzay aralıklarına) GİREN BİR ATEŞ/NAR’dan (Alfa, beta gamma ışınları) yarattık.” (En NAR engiye=Enerji, bizlere Sankritçenin mirasıdır.) Enerjinin paketçikleri olan fotonların ve onlara eşlik eden zamanın akma hızı saniyede 300bin km.dir. İşte bu bilinçli enerji/yaratıklara elektrik yükleri varsa CİN, elektrik yükleri yoksa, yani NÖTRİNO’lardan yapılmışsa ŞEYTAN denmektedir.

Meleklerden (NUR’DAN) sonra yeryüzünün ikinci Halifesi işte bu Enerji insanlar=Cin, şeytanlar idi. Onlar ise Halifelik payesini meleklerin tam tersine MUHALEFET olarak algıladılar. Dolayısıyla Helak oldular ve yeryüzündeki o tufandan sonra bir avuç cin kaldılar.

3. Üçüncü vites ise ışıktan yavaş olan MADDE yani biz insanlar oluşturuyoruz. Yeryüzünde SON HALİFE İNSAN (Adem) yaratıldı. Deneyimli olan melekler: “Yeryüzünde yeni bir fesad daha mı yaratıyorsun?” diye Rablerine sızlandılar.

Bunlar bilinen şeyler. Bilinmeyenlere gelince: Melekler için HALİFE=İKTİDAR ANLAMINDAKİ HALİFE’DİR. Cin-Şeytan için “HALİFE“=ALLAH’A SAVAŞ AÇMAK, ALLAH’A MUHALELEFET ETMEK anlamındadır. İnsanlar için HALİFE HER İKİSİDİR.

Allah dilemiş, yeryüzüne HALİFE yaratmış. Öyle bir söz ki, “Yarım dolu çay gibi”: sevinelim mi üzülelim mi? Kelime kökü “HLF” iki ZIT anlam birden içeriyor, çok özel kelime:

1. HALİFE, bildiğimiz anlamda, SELEF olanın yerine geçen kişi, İktidardaki kişi.

2. HALİFE, muHALiF, Muhalefet, ihtilaf, kelimelerindeki gibi İktidar değil muhalefet eden demek.

Yani hem Melekler gibi Allah İktidarının temsilcisiyiz, hem de Şeytanlar gibi Allah’a muhalefet etmekteyiz. Adem ve Havva HALİFELİĞİ dünyaya indirdiler. İlk iki erkek çocukları da halife’ydiler. Halife Habil: Allah iktidarı yolundaydı, iyi kardeşti. Halife Kabil: Allah’a muhalefet yolundaydı, kalleşti, kARDEŞİNİ öldürdü. Halen de kardeşler öldürülmüyor mu?

Ali imran-103: “Hani siz birbirinizin candüşmanıyken, Allah Kalplerinizi UZLAŞTIRDI da, bu sevgiyle KARDEŞ oldunuz.”

Halife Kabil miyiz? Halife Habil miyiz?

To be or not to be!

Hans von Aiberg, 10 ağustos 2001, 12:04 mail

067-00-3-yol

Bunları da sevebilirsiniz

Yorumlar