Sevgi – Gönül – Kalp – Haniflik farkı – Peygamberimiz bir insandır – Peygamberler arasında ayrım

<> sizi içimizde hep seviyoruz-seveceğiz

Ben de [candaşım]. Gönül mekanı sevgi üzerine kuruludur. RUH buradan gönderilir. BİZ*LER SEVİYORUZ/SEVİLİYORUZ.

<> we love you captain :))

me too.

“Allah’ın nimetini hatırlayınız. Hani siz birbirinizin can düşmanıyken ve bir ateş çukurunun kenarındayken GÖNÜLLERİNİZİ uzlaştırdı da bu sayede KARDEŞLER oldunuz!” (Ali İmran)

Gönülleri uzlaştıran sevgidir. O halde sevginin mekanı, makamı, KALP’tir.

<> Buruc/14: O, çok bağışlayandır, çok sevendir.

Ğafur ve Rahiym kelimesini ne güzel anlattın. Türkçe’yi kullanın. Böyle daha sıcak geliyor bana. Namazda nasıl olsa o ayetleri okuyoruz. “O çok bağışlayan çok sevendir” derken Allah’ımıza daha COŞKULU akıyorum.

<> kalplerimiz ancak O’nu zikretmekle huzur buluyorsa sevgisini BİZlere yaşatın tşk.ler hocam

Evet [candaş]. Burası mezhepsiz tarikatsız ŞEVK EVİDİR. Allah en çok ve en güzel bu evlerde anılır. Birinin peşine gitmiyorsunuz, şeyhiniz yok. Ben bile dümdüz bir katılımcıyım, lideriniz değilim. Sen neysen ben de oyum. Burası lidersiz, şeyhsiz, tarikatsız, mezhepsiz, en sıcak evdir.

Korku yok

ürküntü yok

boş laf yok

ilim kokar.

Allah’ın zikrini, hemen her kelimemizde illa ki yakalarsınız bunları okurken; üstelik kupkuru tesbih çeker gibi değil, vecd ile huşu ile, ürpertiyle, gözyaşıyla (ki bunlara korku deniyor); yani tümünün adı “Allah’tan gerektiği gibi korkun” ayetiyle anlatılmış. Biz de onu yaşadık/yaşıyoruz.

En güzel zikr bizde, en güzel tesbih de bizde. Tasavvuf mu, aşk mı, o da bizde. İlim ötesi ilim mi? O da burada. Allah’ın dostluğu mu, o da burada. Soframız bereketli.

<> Hepimizin yürekleri sevgisiyle kıpır kıpır, ne mutlu BİZ haniflere

İbrahim de burada. Muhammed de burada. Allah da burada!

Efendimiz yaşasaydı bizimle gurur duyardı; hatta o da bu ev’e (site) gelirdi; onu lider yapardık. (Unutmayın burada lider yok, Şura var.)

Efendimiz sağ olsaydı, bu zamanda olsaydı, eminim ki, yüzbinlerce site içinden BURAYI seçerdi, buraya gelirdi.

Efendimiz sağ olsaydı, HANİFLİĞİ ona haddimiz olmadan TANIMLARDIK ve “Vaycanına” dedirtirdik. BEN değil, BİZ+LER bunu yapardık.

Efendimize hep selatüsselam. İbrahim atamıza selamüselam. Efendimiz okuma yazma bilmiyordu. Öğretirdik! Öğretmez miydiniz?

<> Seve seve, selam selam ile

<> elbette

<> 23 yılda niçin öğrenmedi?

Efendimiz de BİZİM GİBİ İNSANDI.

İNSANDI diyorum, o da “Hüüp” diye espri yapmayacak mı sanıyorsunuz?

<> :))

Efendimiz mizahıyla da tanınıyordu. Efendimiz gelseydi “Buda heykeli gibi oturacak” değildi; cool takılmayacaktı, tribler yapmayacaktı. Çünkü hep latife yapardı.

İşte Resul böyle sevilir, dediğim gibi oturan buda heykeli niyetine sevilmez. O da İNSAN ya hu!

<> Üstün ahlakı bize de bulaşmış olurdu…

Elbette ondan çoooook şey öğrenirdik. O Alim değildi, ümmiydi, ama alemleri seyreden göz ondaydı, mir’ac ondaydı. Efendimiz yaşasaydı, bize madalya verirdi: “Hay Allah razı olsun, beni şu yalancıların hadislerinden kurtarmışsınız” diyerek. “Ben Kur’an’dan başka hiçbir şey getirmedim” diyerek.

<> Binlerce rsl var hangisini daha çok sevelim?

<> Diğer resul ve nebilerimizi de unutmadan onu da seviyoruz

Evet [candaş]. Kimi kiminden bir TEK meziyetçe üstün ama TOTAL olarak hepsi birbirine eşit. Biz onları eşit tutmak ile emrolunduk.

Allah tutmayabilir. İbrahim’i dost edindiyse, buna Musa, İsa, efendimiz küsecek değiller ya…

<> 228 bin rsl ile 114 isim arasında ilişki var mıdır?

Var gibi [candaşım]. Bir rivayete göre 128 bin, yüz bini cinlere gelmiş diyorlar.

<> 114+114 = 228?

Ama Kur’an’daki 28 ve diğer (karmaşık hesaplar sonucu) 228 bin cifir olarak doğru ve iki katı 114’ün, yani 19’un 12 katı. (Sıfırları saymazsak)

<> (tşk ve özür sırasız sorduğum için)

Önemli değil.

<> 2-Bakara/136: Şöyle deyin: “Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, onun torunlarına indirilene, Musa’ya ve İsa’ya verilene ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O’na/Allah’a teslim olanlarız.”

<> 2-Bakara/285: Resul, Rabbinden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah’a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah’ın resullerinden hiçbirini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdi: “Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey Rabbimiz. Dönüş yalnız sanadır.”

<> 3-Ali İmran/84: De ki: “Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına indirilmiş olana, Musa’ya, İsa’ya ve diğer nebilere Rablerinden verilmiş bulunana inandık. Onlardan hiçbirini ötekinden ayırmayız. Biz O’na teslim olanlarız.”

“hiçbirini ötekinden ayırmayız”

“hiçbirini ötekinden ayırmayız”

“hiçbirini ötekinden ayırmayız”

Şurada bile BİZCİLLİK var [candaş]…

<> 4-Nisa/152: Allah’a ve O’nun resullerine iman edip onlardan birini ötekilerden ayırmayanlara gelince, Allah böylelerinin ödüllerini yakında kendilerine verecektir. Allah, Gafur’dur, Rahim’dir.

<> Dabbetimiz olmasa bu ayetleri göremezdik kolay kolay. Size de çok teşekkürler borçluyuz.

Ben sadece hidayete bir aracıyım. Ben size gelmedim. Allah sizleri buraya celbetti. Ona borçlusunuz. Bana hiçbir şey borçlu değilsiniz, tersine size borçluyum. Allah sizlerden hoşnut olsun.

<> amin

Hans von Aiberg, 25/05/2004 (231/10)

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [  ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.


önceki bölümü oku | 231 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku

231-10-hanif-sofra

Bunları da sevebilirsiniz

Yorumlar