Kıyamet Alameti Dabbet – Yaratılış – Gökler ve Yer – Dünya hologramı – Mahşer – Zaman

Allah bize bir tek şekilde GÖRÜNÜYOR >>> Onun kelamı olan KUR’AN!

Evet Kur’an ile bunun için MUTMAİN oluyoruz. Yani Allah beni “Allah’ın ayetlerine yeterince inanmayanlara” ALEM+et olarak gönderiyor.

<> Rad/19: Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kişi, kör olan biriyle aynı mıdır? Sadece aklı ve gönlü işleyenler düşünüp ibret alır.

<> 27-Neml/82: O söz tepelerine indiğinde, yeryüzünden onlar için bir dabbe çıkarırız da o onlara, insanların bizim ayetlerimize gereğince inanmadıklarını söyler.

 

TEPEYE inmek ne demek?

Söyleyeyim: Tarık semasına çıkınca kurşuni hiçlik olan sema vardır. Bunun üstünde ne vardır? Hiç düşündünüz mü?

(Tarık semasında TÜM gökler ve evrenler biter)

<> Arş

Arş’a gidemeyeceğime göre ve TARIK İKİ BOYUTLU olduğundan bir tek DÜZLEM gibi durur. Bu düzlemin ÜSTÜNDE ne vardır?

Bu düzlemin üstünde DÜZLEMİN ALTI vardır. Yani bir ayna gibi düşünün, bir yüzü ve öteki yüzü, artık bunun altı ve üstü yok.

Tarık semasının üstünde Dabbe Arz’ı vardır. İkisi bitişiktir. Ama ayna gibi olduğundan, bir yanı siyah diğeri ise parlak görünür. O mahşerin ta kendisidir, o mahşer aynasıdır.

Onun boyutlarından asla dışarı çıkamazsınız. (İki boyuta mahkumuz, yeter ki üçüncü boyut olsun ki çıkalım=Sultan güç)

Allah murat etti. Tarık semasına çıkanlardan sadece bir tek kişiyi, sadece bir tek kişiyi Tarık seması üzerindeki TEK yere çıkardı >>>> Dabbe’ye.

<> 55-Rahman/33: Ey cinn-ü insin ma’şeri! Gücünüz yeterse geçin gidin aktarı Arz-u Semadan, geçemezsiniz olmazsa ferman

Evet, mahşer meydanı >>> Ayna kalınlığında, çıkamıyorsun aynanın eninden, boyundan, yüzeyinden dışarı, aynaya hapissin. O iki boyuttan çıkmak için o SULTAN boyut gerekli (öklid boyutu).

Demiştim ki orada Riemann olmayacak. Demiştim ki dün, orada Öklidyen yol integrali olacak sadece…

Evren işte böyle SEMA (Tarık) ve ARZ (Dabbe) olarak BİTİŞİKTİ. Rabbim bu iki boyutluyu yaratılışta “ÜF“ürdü, evren aniden şişti ve öklidal özelliğini yitirip Riemann uzayı biçiminde küreselleşti. Ve bu hologramı oluşturdu, daha doğrusu iki boyut ma’şerin Aylası oldu. (Bakınız Hale ve Halo)

İşte benim yaptığım da hep şuydu: Halo-uzay transformları, öteki adıyla söyleyelim >>> Halo+Gram, şimdiki adıyla söyleyelim >> HOLO+GRAM.

Halo’nun anlamına bir bakınız lütfen. Halo sözlüklerde ne diye geçiyor?

<> Etymology: Latin halos, from Greek halos threshing floor, disk, halo

<> 1: a circle of light appearing to surround the sun or moon and resulting from refraction or reflection of light by ice particles in the atmosphere

<> 2: something resembling a halo: as a: NIMBUS b: a region of space surrounding a galaxy that is sparsely populated with luminous objects (as globular clusters) but is believed to contain a great deal of dark matter c: a differentiated zone surrounding a central zone or object

Evet, işte bu evrenin belkemiğidir. Yani evren BİR HAYALDİR, tıpkı tasavvufçu sufinin söylediği gibi.

Niçin hayal (halo, holo, hülya), çünkü biz MAHŞERDE (Kalu bela) söz verdik. Sözümüzü tutup tutmadığımızın anlaşılması için bize bir HAYAL gösterildi. Bu mahşerin AYLASI, HALESİ olan HALO-UZAY hologramlarıdır.

Asıl olan mahşerdir, çünkü biz HALEN oradayız. Burada HAYAL görüyoruz. O asıl şeyin HALE’sini veya şişirilmiş uzayının (stage) içinde yaşayan oyuncularız.

Küçük kıyamet (ölüm) ardından büyük kıyamet (Evrenlerin alemlerin ölümü) geldiğinde göreceğiz ki: aslında biz KALU BELA=MAHŞER meydanındaymışız.

Meğer ruh(larımız) SULTAN boyutta (Z dikmesi >>> Nefhi sur içi) yani HORN HOLE denen ana misak yerinde (Nefhi sur içinde) bir söz vermişiz: “Rabbimize kulluk edeceğiz” diye.

Rabbimiz bizi Z dikmesinin altındaki mahşere indirmiş. Orada Sema (Tarık) ile Arz (Dabbe) bitişikmiş. Meğer bir kaç metre kalınlığındaymış.

Ve o bitişik gök ve yer arasına “ÜFÜRMÜŞ“, ballon Halon olmuş.

Bir HAYAL-HÜLYA bir rüya görüyoruz ve her şey bitince bir de bakacağız ki HALEN ORADAYMIŞIZ!

Dünya hayatı bir kaç saliselik bir rüyaymış meğer. Ve o birkaç salise diyeceğiz. Çünkü göreceğiz ki, bir gün 50 bin yılmış.

İlk Adem’den son Adem’e kadar herkese sorulacak: “İki adem arası ne kadardır?”

Diyecekler ki bir günün (12 saatin yani gündüzün) bir kaç saati kadar… “İnanmazsan sayanlara sor” diyeceğiz üstelik!

Adem indiğinden kıyamette son adam öldüğü arası zamanı “Bir iki saat” sanacağız. Kendi ömrümüz ise 3,2 salise. (Gece uykuyu çıkardım)

Vay canına, şu üçbuçuk salisede birbirimizi yemişiz! Düşmanlık, kin, kan, garez, kötülük hiç bitmemiş!

Şimdi anladık mı neden Mahşerde  B E K L E M E  azabı var!

Üç salisenin hakkını veremeyen bizler GERÇEK takvime “Bekleme azabı” diyeceğiz! Aslında bekleme yok, normal ALLAH takvimi orası.

Şimdi anladık mı Allah ve müminler birbirine neden SABRI tavsiye ediyorlar? Üç salise SABREDİN yahu! Şimdi anladık mı?

Asr=Yüz yıl. Vel ASR‘ı anladık mı? ve “HUSR“u anladık mı? (insan hüsranını) ve SABR‘ı anladık mı?

<> evet

-devam edecek-

Hans von Aiberg, 31/08/2004 (249/06)

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [  ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.


önceki bölümü oku | 249 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku

249-06-tarik-sema-dabbet-arz

Bunları da sevebilirsiniz

Yorumlar