Sabır Sınavımız

425786_434925416543601_2121545958_n534359_604401079596033_1323004266_n

SABIR iki yönlüdür:

a) Bildiğimiz sabır.

b) Tersinen sabır.

Bu mekanizmayı açıklamak için önce SBR (Sabr, sabır) üzerinde duralım: Allah'ın iki ismi vardır ki, birbirine karşıt durur:

Birincisi “Seriul Hısab”, yani seri hesab görücü… Bunun MİSALİni, bilgisayarın saliseler içinde onbin rakamlı bir sayının küb kökünü alması gibi düşünün. Bu çok hızlıdır. Elektrik akımı gibi ışık hızıyla geçer gider. Ama aynı elektrik akımına eğer “Rezistans = Direnç” korsanız, iş başkalaşır.

Elektrik akımı bu kez (volt, amper, watt vb klasik formüllerinden biliyoruz ki) ışık hızıyla ve işlevsiz olarak geçmez. Örneğin “Rezistanslı elektrik sobalarında” direnci aşarak öteki uca (kutba) ulaşmaya çalışır.

Bu arada, bildiğiniz üzere elektrik sobası da bizi bir güzel ısıtır. Yani Seriul Hısab = Işık fotonlarının (ışık ışınlarının) talimidir.

Allah'ın “Es-Sabur” ismi ise, “Isı ışınlarının” (Termik fotonların) talimi(göstergesi)dir. Allah'ın SABUR isminin işlevini şimdi daha iyi anlayabiliyor muyuz? Ve şunu anlayabiliyor muyuz? “Onlara az bir süre tanı…” “Sen onlara bir mühlet ver…” Bu ayetleri bilirsiniz…

İşte bu yüzden “Sabır” demek, “İntikal süreci” demektir. Toprağı sularsınız ama, bir SÜRE tanıyacağız ki su, suladığımız bitkinin köklerine gidip oradan özümsensin.

Allah katında zaman, “OL = ÖL” yani doğum-ölüm aynı yerdedir. Ya da doğum = NEDEN ve ölüm = SONUÇ aynı yerdedir. Çünkü ışık hızına yaklaştıkça, DOĞUM ve ÖLÜM, ya da NEDEN ve SONUÇ arası kısalır. Bunun için ikizlerden ışık hızıyla giden, diğerine göre 14 kez daha GENÇ kalır.

Çünkü öyle hızlanmıştır ki, neden ile sonuç arasını iyice kısaltmıştır.

Tam ışık hızında ise ışık hızı yüzünden uzay-zaman bükülür ve komprime bir yay gibi, başı ve sonu (NEDENİ ve SONUCU) birleşir. AYNI şey olur. “NEDEN = SONUÇ” olur.

Dolayısıyla biz MADDE olarak ışıktan çok çok çok yavaş gittiğimizden, zamanımız, ya da NEDEN ile SONUÇ'un arası çok uzadığından, bize Allah SABIR tavsiye etmektedir. Eğer ışık hızıyla giden canlılar olsaydık, bize “SABIR” tavsiye edilmeyecekti.

Allah'ımızın dediği gibi: “O gün gelecektir ve işiniz bitmiştir bile, sizler artık mahşerde hesap vermektesiniz”, ya da “Kıyamet kıskıvrak gelmiş sizi yakalamıştır, Cennet ve Cehennem'i paylaşmışsınızdır bile…” Bu tür ayetlere bir örneği, Yecüc ve Mecüc ile ilgili ayetlerden verebilirsiniz. (Bunlar iki ayettir ve biri Kehf suresindedir.)

18-Kehf/84: Dediler ki: “Zülkarneyn! Doğrusu Yecüc ve Mecüc bu ülkede bozgunculuk yapıyorlar. Bizimle onların arasına bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi?”

İşte bunun en sonu. Yani bu olayın bittiği ayet. 95'den sonra olabilir.

18-Kehf/97: Artık Yecüc ve Mecüc onu ne aşabildiler ve ne de delip geçebildiler.

18-Kehf/98: Zülkarneyn, “İşte bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin tayin ettiği zaman gelince onu yerle bir eder; Rabbimin verdiği söz gerçektir” dedi.

18-Kehf/99: Biz o gün onları bırakırız, dalgalar halinde birbirlerine girerler. Sura üflenince hepsini bir araya toplarız.

Evet bu ayet, 99’a bir bakınız: “Biz onları (osilasyonik dalga olarak), iç içe (iki ayrı fazı birlikte) bırakırız, dalgalar halinde birbirlerine girerler.” Şimdi dikkat ederseniz, gelecek zamanı uzun bir tehir ile anlatıyor ayet… Ama “O gün Sur'a üflenmiştir, hepsini bir araya toplaMIŞızdır” diyor. Yani Allah katında İŞ bitmiş ve de MİŞLİ GEÇMİŞ ZAMAN İLE BİTMİŞ.

Bu ifadeyi kasten seçtik ki, “SABIR” olayını anlatmak için. Sabrın arkasında birden her şey bitmiş oluyor. Halbuki sabır çok uzun ve zor geliyor bize… Bir gün = Bin yıl olan bir ilahi takvimde ise saliselerden ibaret… Ahırette bir gün kalan biri, dünya takvimiyle 1000 yıl (365. bin gün) kalmış olacaktır.

Asıl sabrı orada öğreneceğiz. Mahşer meydanında tıkış tıkış, değil bir gün, belki orada on gün (onbin yıl), yüz gün (yüzbin yıl) kalacağız.

ALLAH'TAN SAKINILMASI GEREKTİĞİ GİBİ SAKININ! Mütteki olup korkun ey Hanifler…

Allah bize ASR gibi surelerde niçin SABRI tavsiye ediyor? Sabırsız olsak ne yazar. Yine eli mahkum sabretmek durumunda değil miyiz?

Örneğin yarın bir olay var. İki kişi bu olayı yaşayacaklar. Ama yarın olmadı. Biri sabrediyor. Diğeri ise sabırsız ve cerbeze; “Öff ya?!” deyip hayatı hem kendine hem öteki insanlara zehrediyor. (Stres bulaşıcıdır!)

Ertesi gün oluyor. Sabreden ile sabretmeyen aynı SÜRECİ yaşıyorlar. Sabırsızlık gösteren ise hayatını karartmış, yarına perperişan çıkmıştır…

İkisi de aynı SÜREyi aşıyorlar. Ama biri SABIR'lı, diğeri ise SABIRSIZ. Yani sabır olayında KİŞİLER yargılanır. Olay bir tekdir ve herkese eşit zamanlıdır. Burada sınanan bizleriz. Sabreden ya da sabırsız olan bizleriz. Sabırı, “Sabreden derviş muradına ermiş” gibi algılaMAmak gerekir. Ben bu kadar kaderci (Fatalist, cehriyeci) değilim.

Hans Von Aiberg

Yorumlar