Din bizim için var biz din için değil – Haniflik – Ayetler

“Ben islam için yokum; İslam benim için VAR” demiştim. Bu Hanifliğin birinci ŞİAR ve ilkesidir. Taliban, İbda, Hizbi… gibi bir yaşam biçimi değildir İslam.

Açık söylüyorum: İSLAM BİZİM için var. Para benim için var, ben para için VAR DEĞİLİM. Araç benim için (amaç) var. Amaç aracın aracı olamaz! Amaç benim.

Ben milletim, devlet benim için var! Devlet benim tırnağıma kurban olsun! Ben vergi vermezsem batmış kurumun adına DEVLET denir. Ben devlet için var değilim.

Amaaa Haniflik bir DOSTLUK protokolüdür. O artık din gibi UCUZ gitmez. O din gününde (Ahırette) anlaşılacaktır.

Din ucuzdur. 7 milyar insanın dini var. Ucuz ucuz ucuz! Ama bir avuç insanın dini yerine HANİF DİNİ var.

Demek ki din ucuz ve salak bir şey. Fakat HANİF din “Maliki yevmiddin” denen AHIRET dini; bu DÜNYAYA ahırete gitmeden ÖNCE ithal eden, yani ölmeden ölmek sırrına erdiren bambaşka bir şey.

Allah’ın indindeki dini anlatan -bildiğimiz- ayetleri bir daha yazınız lütfen. Belki bu yazıyı ilk kez okuyan biri vardır. O ayetlerle bir MİFTAH (anahtar) yani beyin fırtınası yaşar, o birileri için yazınız!

İslam dindir. HANİF İSLAM ise Allah indindeki TEK DİNDİR. Bakın Allah indindeki diyorum. Yani burası bu dünya değil. Taaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa Allah’ın bizzatihi kendisinin katındaki tek dindir. Bundan güzeli olabilir mi?

Ve onu bize sunan İbrahim Atamızın milletinin yaşam ve ahlak biçimidir. Allah’ını seven DİN (mesela islam idin) ile HANİF DİNİ birbirine karıştırmasın!

<> 4-Nisa/125: Ve men ahsenü dinem mimmen esleme vechehu lillahi ve hüve muhsinuv vettebea millete ibrahime hanifa vetetehazellahü ibrahime halila

<> 2-Bakara/130: Öz benliğini beyinsizliğe itenden başka kim, İbrahim’in milletinden yüz çevirir? Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmiştik. Ve o, ahirette de barış ve iyilik sevenlerden biri olacaktır elbette…

<> 2-Bakara/130: Ve men yerğabü an milleti ibrahime illa men sefihe nefseh* ve le kadistafeynahü fid dünya* ve innehu fil ahıreti le min essalihiyn

<> “Nefsini beyinsizliğe itenden başka kim, İbrahim’in milletinden yüz çevirir?” Buradaki “beyinsiz/sefih” kelimesi, Cin suresinde İblis için kullanılıyor.

<> 22-Hac/78: Allah uğrunda O’na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim’in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap’ta da “Müslümanlar/Allah’a teslim olanlar” diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekatı verin ve Allah’a sarılın. O’dur sizin Mevla’nız. Ne güzel Mevla’dır O, ne güzel yardımcıdır O!

<> 2-Bakara/135: Yahudi ya da Hıristiyan olun ki, hidayet (doğru yolu) bulasınız, dediler. De ki: Hayır! Biz, Hanif olan İbrahim’in Milletine uyarız. O, müşriklerden degildi.

<> 2-Bakara/135: Ve kalu kunu huden ev nesara tehdedu* kul bel millete ibrahime hanifa* ve ma kane minel müşrikin

<> 6-Enam/79: Ben Hanif olarak, yüzümü, gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.

<> 10/105: Ve Hanif olarak yüzünü dine [Hanif Din’e] çevir; sakın müşriklerden olma, diye emredildi

<> 4-Nisa/125: Kim vardır ki, ondan daha güzeli var olsun? İyilik halinde, tam bir ihlas ile kendini Allah’a teslim etmiş (Yaratan ile barışmış) ve Allah’ın indindeki en güzel din olan İbrahim’in dini Hanif’liğe tabi olmuştur. Allah İbrahim’i dost edinmiştir.

<> 60-Mümtehine/4: Qad. Sizin için, İbraahiym’de ve o’nunla birlikte (çağdaş) olanlarda, üswetün hasene(t) vardır. Kavimlerine, dediklerinde: “Şüphesiz biz, beriiyiz, sizden, ve Allah’ın altından/berisinden abidlik/kulluk eder/ediyor olduklarınızdan; kefrettik/örttük/örteriz sizi; vücuud buldu, biz ve siz arasında, el aadaawe (düşmanlık), ve el bağDa/bağız, ebeden!; taa ki, iman edersiniz Allah’a, wahid olarak (O’nu BİRleyerek). Ancak/Başka, İbraahiym’in, ebaası/atası/babası için qawl’i/demesi: “Senin için mağfiret/bağışlanma dileyeceğim; ve maalik/sahip değilim, senin için, Allah’tan, bir şeyden. Rabbimiz; sanadır tevekkülümüz; ve sanadır eneb’imiz; ve sanadır el mesıyr”.

<> 60-Mümtehine/5: “Rabbimiz; kılma/yapma bizi, küfredenler/örtenler için, bir fitne; ve bağışla bizi; rabbimiz; şüphesiz sen, sensin, el Aziyz, el Hakiym”.

<> 60-Mümtehine/6: LeQad. Sizin için, onlarda, üswetün hasene(t) vardır; kimse(ye), Allah’a rücuu eder, ve ahır güne; ve kimse(ye), tewelle eder; (o halde) şüphesiz Allah, HUwe/O’dur, el Ğaniyy, el Hamiyd.

<> 22-Hac/78: Ve cihat edin (caahitler olun) Allah’ta, haq cihad (ile); HUwe/O, icaabe(t) etti {cevab verdi} size; ve el diyn’de size haractan (zorluk) kılmadı; milleti atanız ibraahiym(in); HUwe/O, isimlendirdi sizi, el müslimler, önceden, ve bu(nda); olsun (diye) el rsul, şahiyd, size; ve olun (diye) şahiydler, insanlara; o halde, salaatı iqayme edin, zekaatı verin, ve Allah (tarafından) korunun (Allah’a sarılın); HUwe/O’dur sizin Mewlaa’nız; (o halde) ne güzel Mewlaa, ve ne güzel Nasıyr.

<> 43-Zühruf/26: Ve dediğinde, İbraahiym, ebaasına/babasına/atasına ve kavmine: “Şüphesiz ben, beriiyim (uzağım), abidlik/kulluk eder/ediyor olduklarınızdan.”

<> 43-Zühruf/27: “Başka/Müstesnaa, beni fatreden (yaratan); o halde O, hidaayetleycektir beni.”

<> 43-Zühruf/28: Ve kıldık/yaptık onu, bakii (olarak/kalacak) bir kelime, aqıyb’i içinde; olur ki rücuu ederler (dönerler).

<> 5-Maide/65: Şüphesiz el kitap ehli iman etse idi, ve itteqa etse (mütteqı olsa) idi, kefrederdik/örterdik onlardan kötülüklerini, ve dahil ederdik onları naim cennete.

<> 5-Maide/66: Şüphesiz onlar, iqaame etseler idi, el tewrat’ı, ve el incil’i, ve rablerinden kendilerine indirileni, beslenirlerdi (yerlerdi/nimetlenirlerdi) üstlerinden ve ayakları altından; ve onlardan muqtesıd (ıqtısadlı) bir ümme(t) vardır; ve onlardan çoğu (nun), yaptıkları (işledikleri ameler) kötüdür.

<> 5-Maide/67: Ey RSuL; belağ et, Rabbinden sana indirileni; ve eğer ifaa etmezsen, o halde belağ etmezsin (etmemiş olursun) Rabbinin risaaletini; ve Allah, aasım eder (korur) seni, insanlardan; şüphesiz Allah, hidaayetlemez, kaafirler kavmini.

<> 5-Maide/68: De: “Ey el kitap ehli; değilsiniz/olamazsınız, bir şey üzere, taa ki, iqayme edersiniz, el tewrat’ı, ve el incil’i, ve rabbinizden size indirileni; ve ziyaade eder (arttırır), onlardan çoğunun, Rabbinden sana indirilen, tuğyan(lar)ını ve küfran(lar)ını; o halde tasalanma, kafirler kavmine.

<> 5-Maide/69: Şüphesiz iman edenler, ve haadular, ve saabiiler, ve nasraaniler; [onlardan] kim, iman eder [ise], Allah’a, ve ahır güne, ve amel eder/işler salih olarak; o halde havf/korku yok onlara ve onlar hüzünlenmezler/üzülmezler (mahzuun olmazlar).

<> “Ne olursan ol, ister aamenuu, ister haaduu, ister saabiuune, ister nesaaraa, (ister mecuusii),, yine de gel = >>> Selam’dan SelamSelam’a terfii et …” Selam Yesevi’ye Selam öğrencilerine …

<> 2-Bakara/151: Ki; gönderdik, içinizden, bir rsul; içinizden, tilaawet eder/ediyor size, ayetlerimizi; ve zekkediyor (temizliyor/temizler) sizi; ve öğretiyor/öğretir size, el kitabı ve el hikmeti; ve öğretiyor/öğretir size, bilmez/bilmiyor olduklarınızı.

<> 2-Bakara/152: O halde zikredin beni, zikredeyim sizi; ve şükredin bana; ve küfretmeyin!

<> 2-Bakara/142: Diyecekler, İNSANLARDAN BEYİNSİZLER: “Onları, üzerine oldukları qıblelerinden çeviren nedir?” De: “Allah’ındır, el meşrıq/doğu ve el mağrib/batı; dilediklerinden, dosdoğru yola hidayetler”.

<> 2-Bakara/143: Ve işte bu/böyle(ce), kıldık/kılarız sizi, wesat bir ümme(t), insanlar üzerine şahiyd olmanız için; ve rsul, üzerinize şahiyd olur/olsun; ve kılmadık, üzerine olduğun kıbleyi, ancak/başka, bilelim/bilinsin diye, rsul’e ittibaa eden kimse, aqıbeysi üzerinde enqalib olan (dönen) kimseden; ve (elbette) büyüktür (ağır gelir), başka/ancak, üzerine, Allah’ın hidaayetledikleri; ve Allah, zaayi edecek değildir, iymanlarınızı; ve şüphesiz Allah, insanlara, Rauf’tur, Rahiym’dir.

<> “el meşrıq/doğu ve el mağrib/batı”: 104 VE 114

<> 2-Bakara/145: Ve getirsen de, el kitap verilenlere, her ayeti, taabii olmazlar, senin kıblene; sen de taabii olmazsın, onların kıblesine; ve onların bir kısmı taabii olmazlar kıblesine bir kısmının; ve ittibaa edersen hevaalarına, ilimden sana gelen(ler)in ardından, şüphesiz sen, o zaman, zaalimlerdendir (zaalimlerden olursun).

<> 98-Beyyine/5: Oysa onlar, hakka tapan, Allah’ı birleyiciler olarak dini yalnızca Allah’a tahsis edip Allah’a ibadet etsinler, namazı dosdoğru kılsınlar ve zekatı versinler diye emrolunmuşlardı ancak. İşte odur dosdoğru din!

<> 2-Bakara/193: Bir fitne kalmayıp din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Eğer vazgeçerlerse, artık düşmanlık ancak zalimlere karşıdır.

<> 8-Enfal/20: Ey iman edenler; itaat edin (uyun), Allah’a, ve O’nun rsulüne; ve o’ndan tewelle etmeyin; ve siz işitirsiniz / işittiniz (işittiğiniz halde)

<> 8-Enfal/21: ve olmayın, “İşittik” diyenler gibi, ve onlar işitmezler (işitmedikleri halde).

<> 3-Ali İmran/164: Yemin olsun ki, Allah müminlere lütufta bulunup onları minnettar bırakmıştır: Kendi içlerinden onlara öyle bir resul gönderdi ki, onlara Allah’ın ayetlerini okuyor, onları temizleyip arındırıyor, onlara Kitap’ı ve hikmeti öğretiyor. Oysaki onlar, bundan önce açık bir sapıklığın tam içindeydiler.

Kur’an yağmış buraya. Ne güzel, ne muhteşem, harikulade!

Hans von Aiberg, 23/05/2004 (229/02)

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [  ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.


önceki bölümü oku | 229 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku

229-02-hanif-ayetler

Bunları da sevebilirsiniz

Yorumlar