Haniflik – Alimlerin geleceği – Allah İbrahim’i Dost edindi

Gerçek (Bilim) ve Hanif Din yukarıda, Sabıkun diye bir yerde. Hedef orası… Ben belki gelemeyebilirim. Oraya gidin. Gelebilirsem, orada buluşuruz inşaallah…

Çünkü çok yaman bir riske girdim. NİYET ETTİM ALİM OLMAYA. Son nefesimde bildirecekler. Eğer Alim olmuşsam iki ihtimal var. ORTASI yok!!!!

1. Ya Sabıkun’a…

2. Ya Sekar’a…

Sekar, Cehennem altı bir Cehennem… Sabıkun, Cennet üstü bir Cennet…

Alim olmaya niyetlenenin ORTASI yok. ÜÇ SINIF OLDUĞUMUZDA, Alim, ya ÜST sınıfa gider, ya da dördüncü sınıfa (SEKAR‘a). Onun için ben riskliyim, rizikoluyum.

Benim yanımda değil, İbrahim’in makamı yanında olun. Orada randevulaşalım… UMULUR ki, Alim olurum… Buluşuruz… Canı gönülden inşaallah…

<> Hanif’i siz bize öğrettiniz, artık yanındayız.

Zaten yan yanayız dostlar, gönül mekanındayız.

<> Körü körüne değil!

Evet, İB+RAHİM makamı zaten KÖRÜ KÖRÜNE değildi ki?

13 yaşında Allah’ı aradı. Babasının putlarını, Ay, Güneş ve yıldızları sorguladı. Allah’ı sorguladı. Allah’ı rahatsız edercesine sorguladı.

Allah Cebrail’i gönderdi. (Cebrail’i gören otomatikman Resul olur)

Cebrail’i kovdu: “Sen şeytan mısın nesin git” dedi, “Benim beynimde biçimlendirdiğim ALLAH, ben burada zırlıyorum, kapris yapıyorum diye, inip bana görünecek bir kişi değildir” dedi. Cebrail’i kovdu, “Allah geliyorsa kendi gelsin, beni götürsün” dedi.

Allah İbrahim’e tecelli etti. İbrahim, “Sen sahiden Allah mısın? Beni MUTMAİN et, kalbimi doyuma ulaştır” dedi.

Allah, İbrahim’e “ALLAH OLDUĞUNU İSPATLAMAK” durumunda kaldı… Bunu hiç bir kuluna yapmamış ve yapmayacaktı…

İbrahim mutmain oldu, ama öylesine HANİF idi ki, hiçbir şey onu aslında doyurmuyordu.

Ezelden diğer resuller ve nebiler gibi “ELÇİLİK defterine yazılı değildi”. Cebrail onun yaygaralarına İNDİĞİ için otomatikman PEYGAMBER oldu. O peygamber olmayı istememişti ve sevmemişti. DAHA çok istedi. Velayet makamı (dostluk) istedi.

Allah velilik teklif etti.

“Yüzbinlerce peygamber, milyonlarca VELİ var, ben ne yapayım bu ikisini?” dedi…

Allah “Ne istiyorsun” dedi. (Allah Samed’dir, biz isteriz O verir.)

“Ben senin yanıbaşında, tek bir DOST (Halil = Ebedi dost) olmak istiyorum.”

Allah, Arş’ına, Ğaybına kimseyi MUTTALİ ve ortak etmeyen Allah, “Pekala DOSTUM” dedi, “Seni Arş’taki misafirhanem sayılacak olan Makamı İbrahim’e, yanıbaşıma ve Halilullah ile Halilürrahman olarak alıyorum”, “Sana Arş’a DEĞEN en yakın makamı veriyorum.

 

Senin gibilere bir de CENNET üstünde (Sidreden Arş’a kadar olan bölüm) bir SÜPER CENNET YARATTIM“, “Sana, sen gibilere İbrahim Milleti dedim. Onlar için buraya bir CENNET’i daha oluşturdum. Makamı İbrahim senindir ey DOSTUM” dedi Allah…

ALLAH İBRAHİM’İ DOST EDİNMİŞTİR!” (Bu ayettir…)

Siz ve ben, yani biz İbrahim Milleti, yani Hanifler, Allah sizi İnşaallah Cennet’e göndermez. İnşaallah Cennet’e girmezsiniz… İnşaallah sizin yeriniz SABIKUN denen Naim, Cennet üstü Cennet olur.

İnşallah sizler İbrahim’in kucakladığı ve Allah’ımızın Cemali şerifini görenlerden olursunuz. Siz inşallah Sabıkun üs Sabıkun (Allah’a teğet olacak kadar yaklaştırılmış) ve Mukarrebun’a layıksınız. “Bir kaç huri, istemem Cenneti, BANA SENİ GEREK SENİ” diyen kimdi?

<> Yunus Emre

O da bir HANİF idi… Hiçbir kitabında, hiçbir şiirinde/dizesinde ve fikrinde “Mezheb, siyasal islam, fıkıh, şeriat, hizbullah” gibi bir tek lafı yoktu. O  H A N İ F  idi. Bunlara zerrece itibar etmedi. Hanif idi. Onun için Cennet’i istemedi…

Cennet, Cehenneme konmayanlar için alternatif bölgenin adı.

İyi de Yunus Emre ve HANİFler için ise “bir önkabul salonu”, asıl olan Mukarrebun/Sabıkun/Naim idi…

Hans von Aiberg, 2001-11-11, chat 019’dan

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.

019-alim-sabikun-sekar

Bunları da sevebilirsiniz

Yorumlar