İki Bağ Sahibi

Chat n° 002 – Tarih: 26 eylül 2001

<> ve [] ile başlayan kesimler Aiberg’e ait değildir. [] ile başlayan kesimler sonradan eklenmiştir. Okurken karşılaştığınız her türlü sorunu/hatayı vb. shahoneen@yahoo.com adresine bildiriniz.

slm&slm sevgideğerler. Geçen hafta ile ilgili sorularla başlayalım isterseniz. Miladı anlattık. Millenium dedik, iki kampusun “Zaman savaşlarının yansısı” dedik.

<> bu windings yazı tipinin özelliği nedir?q33ny ve zig-zag için ilginç şekiller çıkıyor?

Onu soruşturdum. Binaya çarpan uçağın plakası değilmiş.

<> evet farklı isimler soyleniyor

Fakat bu rastlantıların bir mekanizması vardır. Yani rastlantı diye bir şey yoktur. Rastlantı olsaydı, Allah – haşa – olmazdı. Zaten biz de olmazdık.

<> peki windings bir alfabe mi, ne tür bir karakter seti?

<> Sembollerle kurulu

e270b17a74_54949256_o2

Onun asıl adı Zapf bumdings. Amacı eğlencelik olmaktan çok, bir tür şifre ya da kripto amacıyla oluşturulmuştu. Sonra Dingbats ve sonra da Windings oluverdi. Windows onu “En ergonomik” olarak betimledi…

Evet başlayalım mı? Kaldığımız yerden, geçen haftadan devam mı olsun?

<> Adler… Koloni kurulması… olsun

Oldu. Milat = Millenium, 26 Ağustos’tur. Zaman Zelzelesi sonucu kendiliğinden ortaya çıkan bir tarih. Üstelik Türk tarihinde de mümtaz / seçkin bir yeri var. Büyük zaferin öncesi. 26 Ağustos 1071 nedir?

<> Malazgirt

Evet… Bunlar rastlantı mı bilmiyorum ama. Düşman iki kamp için aynı tarih olarak başladı. Bu düşman kamplar iki surede geçer ve iki kez MİSAL olarak anlatılır. MİSAL denince bu bizim işimiz. İki BAĞ (Kamp, düşman kamp); biri Kehf suresinde geçiyor. (Emin değilim, sanırım 25. ayet cıvarında.)

Ayet numaraları verilirse buradan ben de bulurum. Fihristi olan BAĞ SAHİPLERİ diye ararsa bulunur belki. Bulabildiniz mi?

<> 18-Kehf/40; “Belki Rabbim bana, senin bağından daha iyisini verir; senin bağına ise gökten yıldırımlar gönderir de bağ kupkuru bir toprak haline gelir.”

<> 18-Kehf/32; Onlara, şu iki adamı misal olarak anlat: Bunlardan birine iki üzüm bağı vermiş, her ikisinin de etrafını hurmalarla donatmış, aralarında da ekinler bitirmiştik.

<> 18-Kehf/33; İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiçbirini eksik bırakmamıştı. İkisinin arasından bir de ırmak fışkırtmıştık.

<> 18-Kehf/35; (Böyle gurur ve kibirle) kendisine zulmederek bağına girdi. Şöyle dedi: “Bunun, hiçbir zaman yok olacağını sanmam.”

Bir de kalem suresi 17 ila 33 arası ayetlerdeki “İKİ BAĞ SAHİBİ” var. Eğer bunların tamamını yazmak mümkün olsaydı. Konu çok daha iyi anlaşılacaktı. PC’nizde sanal Kur’an’lar varsa bu ayetlere göz atabilirsiniz. Çünkü 32. ayet diyor ki: “Onlara şu iki adamı MİSAL ver.” Misal olunca pas bize atılıyor.

45. ayet de öyle: “Dünya hayatının MİSALİ” diye başlıyor.

<> 18-Kehf/36: “Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Şayet Rabbimin huzuruna götürülürsem, hiç şüphem yok ki, (orada) bundan daha hayırlı bir akıbet bulurum.” – 37: Karşılıklı konuşan arkadaşı ona hitaben: “Sen, dedi, seni topraktan, sonra nutfeden (spermadan) yaratan, daha sonra seni bir adam biçimine sokan Allah’ı inkar mı ettin?” – 38: “Fakat O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiçbir şeyi ortak koşmam.” – 39: “Bağına girdiğinde: Maşaallah! Kuvvet yalnız Allah’ındır, deseydin ya! Eğer malca ve evlatça beni kendinden güçsüz görüyorsan (şunu bil ki):”

<> 18-Kehf/40: “Belki Rabbim bana, senin bağından daha iyisini verir; senin bağına ise gökten yıldırımlar gönderir de bağ kupkuru bir toprak haline gelir.” – 41: “Yahut, bağının suyu dibe çekilir de bir daha onu arayıp bulamazsın.” – 42: Derken onun serveti kuşatılıp yok edildi. Böylece, bağı uğruna yaptığı masraflardan ötürü ellerini oğuşturup kaldı. Bağın çardakları yere çökmüştü. “Ah, diyordu, keşke ben Rabbime hiçbir ortak koşmamış olsaydım!” – 43: Kendisine Allah’tan başka yardım edecek destekçileri olmadığı gibi kendi kendini de kurtaracak güçte değildi.

<> 18-Kehf/44: İşte burada yardım ve dostluk, Hak olan Allah’a mahsustur. Mükafatı en iyi olan O, en güzel akıbeti veren yine O’dur. – 45: Onlara şunu da misal göster: Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkisi (önce gelişip) birbirine karışmış; arkasından rüzgarın savurduğu çerçöp haline gelmiştir. Allah, her şey üzerinde iktidar sahibidir. – 46: Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; ölümsüz olan iyi işler ise Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha layıktır.

Bu kadar yeterli. Şimdi Kalem 17-33.

<> 68-Kalem/17: Biz, vaktiyle “bahçe sahipleri”ne bela verdiğimiz gibi, onlara da bela verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi.

<> 68-Kalem/18: Onlar istisna da etmiyorlardı. – 19,20: Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir afet (ateş) bahçeyi sarıverdi de, bahçe kapkara kesildi.

<> 68-Kalem/21,22: (Beri tarafta ise) onlar, sabah olurken: Madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsülünüzün başına gidin! diye birbirlerine seslendiler. – 23,24: Derken: Aman, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın! diye fısıldaşa fısıldaşa yola koyuldular.

<> 68-Kalem/25: (Evet, yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler. – 26: Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler. – 27: Yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız! – 28: İçlerinden en makul olanı şöyle dedi: Ben size “Rabbinizi tesbih etsenize!” dememiş miydim? – 29: Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler.

<> 68-Kalem/30: Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar. – 31: (Nihayet) şöyle dediler: Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz. – 32: Belki Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz (artık) Rabbimizi (O’nun hoşnutluğunu) arzuluyoruz. – 33: İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi!

Görüldüğü gibi BAĞ (KAMP, PARK) ya da PAKT anlamına geliyor. İki bağ iki (zıt) kamp demek. Kampus = Park demek. Park = Borg = Burg = Burç demek. Bu sonuncusu Arapça KALE demek. Yani içeride bir kale, çevresinde ise koruğanların bulunduğu bir ekilir-biçilir bahçe gibi…

Bilirsiniz, Parklar, kent (Burg, Burç) yanında ya da içinde olur. Kamp’lar da SEYYARDIR. Karargah sabit, Ordugah ise SEYYARDIR. Ordugah = KAMP’dır. Park = Bağ ise sabittir.

Bu kadar ayrıntıya niye girdiğimi görebilirsiniz sevgideğerler. Allah’ın şanına böyle basit bir olayı anlatmak yakışmazdı. Nitekim bu anlattıklarına MİSAL demektedir. Misaller de bildiğiniz gibi Ankebut-43 içinde anlatıldığı üzere, Kur’an’ın EN EN EN ZOR tarafıdır. İşte burada bu EN ZORU başaracağız. İnşallah.

<> 29-Ankebut/43; İşte biz, bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.

Orada şöyle yazıyor: “Şu Allah’ın verdiği misaller var ya, onları tüm insanlara veriyoruz, ancak ALİM olan anlıyor.” Bu tam birebir çeviri.

BAĞ kelimesini didikledik. Bağ’dan kasıt, bir dünya düzeni. İKİ BAĞDAN KASIT, iki ayrı dünya düzeni. Eşit şartlarda yola çıkıyorlar. Biri başarılı ve Allah yolunda. Diğeri ise, “BİR ALLAH”ı var elbette, Yahowa. O da inanıyor. Ama biri HAK YOLUNDA.

<> Bir de kıyamet gününü inkar etmesi var, Kehf 35’te.

Eğer Tevrat’ı iyi okuyanınız varsa bilecektir ki, Yahudi inancında her şey dünyada olup bitecektir.

Aden (Bugünkü Aden, Hadramut ve kısmen Yemen); buraya sırf yahudiler için bir cennet (Kur’an’da ADN Cenneti) kurulacak. Diğer başka milletler ise çölde ebedi kalacaklar. Yani kıyamet dünyada olacak. (bkz şekil-1). Yahudilere dev bir VAHA kurulacak.

Diğer milletler ise kafir olduktan sonra… (Yahudi olmayan herkes kafirdir bile demiyorlar. Doğuştan Yahudi olmanız gerekiyormuş.)

 

[] Şekil-1: Değiştirilmiş Tevrat’a göre Cennet  tevrat aden 

<> 9-Tevbe/72; Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler va’detti. ALLAH’IN RIZASI İSE EN BÜYÜKTÜR. İşte büyük kurtuluş da budur.

Evet, ne yapacaksın ki, Tevrat’ta, Kıyamet = Dünya, Mahşer = Arap çölleri, Aden = Sırf Yahudi Cenneti. (bkz şekil-1). Onların inançları bu, ne yapabiliriz ki? İşte bu yüzden onların dünyası çok dar: Evren = Dünyadır.

Bulutlar üzerinde Allah (Yahowa) var. Arada bir aşağıya iner. Oğlu olan Ezra (Üzeyir) ile güreş tutar. Üstelik oğlu onu yener. Allah (!) da oturup ağlar ve üzülür. Aden’de kendini bahçeye sürgün eder. Saltanatını da Ezra’ya verir…

Oysa Kur’an Üzeyir için ne yazıyor? O ayeti bulursanız, Tevrat’ın bu iftirasına Allah’ın tepkisinin çok büyük olduğunu görebiliriz. Buldunuz mu?

<> Hocam Üzeyir diye girdim çıkmadı. Neyi tarattırayım

ÜZEYR olabilir. Arapça ÜZEYR diye yazılıyor.

<> 9-Tevbe/30; Yahudiler, Üzeyr Allah’ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesih (İsa) Allah’ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kafir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan batıla) döndürülüyorlar!

Evet bu ayet. Öldükten sonra Yahudiler, mezardan çıkacaklarmış. Ne varsa bu dünyada varmış. Onlar ADN hurmalıklarına, biz de volkanlara, çöllere… Cennet ve Cehennem inancı Tevrat’da böyle. Tevrat’da uzay yok. Şima = Sema dediği, bildiğimiz kuşların uçtuğu yüksekliklerden ibaret.

Yıldızlar ise minicik ışıkçıklar. Yani yanlarına gitseniz de göründükleri kadar küçükler. Allah bu minicik kainatı, şitti yom (Sitte Yewm) yani altı günde yaratmışmış. Yedinci gün yorulup istirahat ediyor. O arada insanlar da kabirlerinde uyuyor. Sekizinci YOM = Yevm ise, hep birlikte diriliyoruz.

Gün = Yom = Yevm, şaşırmayın, çünkü Arapça ve İbranice KARDEŞTİR. İsmail ve İsrail’in dilleridir. Şalom = Selam, Al Malek = El Melik gibi.

<> İsmail ve İshaq dilleri.

Evet. Yakub döneminde dil ayrılmamıştı. İkisi de babalarının dili olan Sankritçeyi konuşuyorlardı. Ama İshak’tan sonra 12 kabile halinde İsrail = İbranice dili oluştu. Çünkü İbrahim’in (Yafes dili) iki eşi vardı. Sara = Samice konuşan, Hacer = Hamice konuşan.

İsmail oğulları Hamice (Arapçanın babası), İsrail oğulları Samice (Sami dillerinin babası, İbranicenin anası). Yani ikisi birer ayrı dil değil, bizdeki Oğuzca ile Kazakça gibi.

<> 12 kabileden ikisi, biri domuza diğeri maymuna meskh edildi…

Şu anda İsrailoğulları’nın 2 kabilesi var. On kabile kayıptır. Aslında onların da yeri var. Filistinliler ve geniş ölçekte bir Ön-Asya Arabı, doğrudan Müslüman olmuş ve erimiş Yahudilerdir. Nasıl ki Süryaniler Hristiyan Araplar ise aynen öyle… Asimile olmuşlardır.

Çünkü ayetlerde “Yahudilerin, ataları olan İbrahim’in duası gereği, kiminin müslüman olduğu” söylenegelmiştir. Yaşayan iki kabile ise Tevrat’a göre Lut as’ın iki kızından peydah olmuş. Yani Lut gölüne diğerleri gömülmüşler…

Tevrat’ta Lut’un iki kızının babalarını şarapla sarhoş edip, koyunlarına girdiklerini ve babalarından iki çocuk doğurdukları, birinin adının Amonoğullar, ötekinin de Moaboğulları olduğu ve iki Yahudi kabilesinin oradan türediği yazılı.

Halbuki biz biliyoruz ki, Melekler önce İbrahim as’a, Babil’e uğradılar, sonra da Lut gazabı için Sodom ve Gomorre kentlerine geldiler. Oysa İsrailoğulları İbrahim’in soyu değil mi? Kim bana, burada nasıl bir çelişki var, onu açıklayabilecek? Bekliyorum.

<> İsrailoğulları Yakub’tan sonradır.

İşte bravo. Çelişki burada. Niçin Lut ve iki kızından “YAHUDİ” ırkı türesin. Dahası, İbrahim ve Lut evliler ve birinin iki kızı, ötekinin bir oğlu var. (Diğeri sonra doğdu.) Bunların ikisi de Yahudi (Yuda) değiller ki. Yahudi (Yuda) İshak’ın soyundandır.

<> Tarihin akışı, nehrin akışı gibi herhalde, çeşitli hız ile akar ve kaç tanedir?

Daha oraya gelmedik. Ama haklısınız, laf lafı açıyor. Biz Kur’an’daki İKİ BAĞ sahibinin başına gelenleri “ZAMAN İÇİNDE” başına gelenleri irdeliyorduk. Onlardan birisi ADN (İng. Eden = Cennet). Yani Tevratçı grup, diğeri de MİLLETİ İBRAHİM’ciler….

<> Bağın bir ismi HAQQ diğeri ise BATIL?

Öyle de denebilir. Bu TEVRAT ile KUR’AN savaşıdır da denebilir. Süfyanistler ile Mehdistlerin de savaşıdır. Ama işin içinde İNCİL YOK. Neden dersiniz? Çünkü Hristiyanlar ile gelecek olan MESİH İsa uğraşacak. Müslümanlar ile de Hanifler tutuşacak. Yani daha önce söylediğim gibi, cihad müslümanın müslümana cihadı biçiminde olacaktır.

Müslümanlar BİRLİK olunca, Mehdianizm kurulunca, görevi Mesih devralacaktır. Yani Mehdi de emekli olacaktır. (Görevi biter bitmez, ya da bu devri teslimden sonra vefat edecektir.)

<> 66’ncı asal sayı 313

Doğru, bir de 666. sırada asal sayı var, Lynx de deniyor, Deccal. Onun sayısı.

[] 4969 (1 asal sayılırsa) 4973 (1 asal sayılmazsa)

Lynx İngilizce’dir, bilen var mı?

<> Vaşak

Evet DECCAL’in simgesi. Armageddon savaşları geçmişte olmadı sadece… Gelecekte de olacaktır. Yahudilerin Messiah’ı (Mesih) Deccal ve Müslüman & Hristiyanların Messiah’ı İsa Mesih. Bütün hristiyanların (Müminlerinin) tamamı müslüman olacaktır. Bu neden böyle olacak düşündünüz mü?

<> Peki bizim İsa peygamberle ne ilgimiz var?

İlgisi şu: İsa gelecektir. Geri dönecektir. Hristiyanlar onu beklemiyor mu? O da diyecektir ki: “İşte ben geldim. Ben son elçi Muhammed’e ve onun indirdiği Kur’an’a tabiyim. Artık eski ahit safsatası bitmiştir. Şimdi en yeni Ahit (The Newest Tastment) Kur’an var. Ben müslümanım. La ilahe illallah.”

<> Testament?

Tastment = Ahit, sözleşme demek.

<> Hz. İsa’nın gerçekten o olduğuna Hrıstiyanlar nasıl inanacaklar?

<> Veya nasıl anlaşılacak?

<> Aynı problem Mehdi için de geçerli değil mi? Yani nasıl tanınacak?

Atatürk gibi. Yani bir sürü kargaşa içinden, Çanakkale’de başarmış bir Albay ortaya çıkacak. Artık bu Mehdi’nin önlenemez yükselişidir. Atatürk bir Albay idi. Sayısız kurmay ve paşa vardı. Ama sadece o başardı. Karabekir paşa ve Fevzi paşa liderlik vb istemediler. İstemeyince ne yapacaksın ki? Otomatikman Atatürk bu işte zirve oldu.

<> Zamanda bir değişiklik oldu mu?

Zamanda üç değişiklik oldu. Albay M. Kemal yenilecekti. Bir İngiliz alayı Çanakkale’yi geçecek olan önemli bir güçtü. Tıpkı Hızır’ın deldiği gemi gibi. O gemi, delinmeseydi, zalim hükümdar savaşı o gemi FARKIYLA kazanacaktı.

<> İrresistible

[]800px-HMS_Irresistible_abandoned_18_March_1915

Bir İngiliz Alayı da Atatürk’ü yenecekti. Ama zaman polisi bir 1N ile gelip o İngiliz Alayını “Bir tür Bermuda E.Magnetik alanı ile” geleceğe taşıdılar. Böylece Hızır’ın o gemiyi batırması gibi, bir İngiliz Alayı da yok oldu.

<> Adı sadece kayıplar listesinde geçen Avustralyalılar. (1 ufo ya da bulut tarafından kaçırıldığı iddia edilenler.)

<> Bir alay asker, bir sisin içine alınıyor ve sis havalanıp yok oluyor.

O kimseler öldürülmedi. Sadece zamanda ileri fırlatıldılar. Zaten şeytan üçgeni fırtınalarında kaybolan tüm yolcuların gittiği yer de üç asır sonrası. Çok komik ama, orada karşılanıyorlar ve durum kendilerine açıklanıyor. Her nedense elektromagnetik ışımalar hep 300+9 yıl oluyor. Yani 2001 yılında ışınlanan biri 2310 yılında var oluyor…

Şimdi Kehf’i hatırlayın, paraları 309 yıl sonra antika olmuştu. Ama kendilerine mağarada uyumaları 8 saat gibi gelmişti. 8 saat = 300+9 yıl ederse 24 saat kaç yıl eder? Yanıt bekliyorum.

<> 927

927 yıl doğru. Diyelim ki yuvarlak hesap BİN yıl olsun. Bir günün bin yıl olduğu bir ayet hem Kur’an’da, Hem İncil’de, hem Tevrat’ta var. Üç kitap birden bunu yazıyor. Üstelik Kur’an’da bir günün 50 bin yıl olduğu ayeti de cabası. Demek ki, şimdi kaybolan biri 8 saat sonra, cebindeki günümüz parasıyla, hatta gazetesiyle, 8 saat = 300+9 yıl sonraya gidecektir. 1914’te kayboyan İngiliz alayı şimdi hangi yıldalar?

<> 2223

Ceplerinde sterlin, penny, yanlarında o günün gazetesi vardı belki de. Ama gittikleri yılda o paralar antika, gazete ise 309 yıl öncesine aitti. Böylece Atatürk’ü kınayanlara, ona Deccal diyenlere aldırmayın. Allah seçti, ayet var. Hatırlarsanız “We Li külli Kawmin Had” diye yazmıştım. İşte bu Ayet bile ATATÜRK kokuyor. Eğer o olmasaydı, el kadar bir yerde ve Taliban rejimi ile yönetilecektik.

Benim bir sözüm vardır: EN BÜYÜK LAİK ALLAH’TIR diye… Yani Allah, kulu ile arasına ÜÇÜNCÜ şahıs istemiyor. Allah, o kuluna şahdamarından da yakın olarak direkt ve dolaysız tecelli ediyor. Ama biz tersini söylüyoruz “Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır” diye.

Yalan mı? Üçüncü şahısları Allah ile aramıza sokuyor ve onlardan şefaat diliyoruz. Haniflik DİREKT ALLAH’tan istemektir. Allah, ağır işitmez, özürlü değildir, kulaklık kullanmaz.

<> Demek ki şeyhi şeytan olan şeyhsiz yaşayamaz.

Evet haklısın. Bu konuda Kur’an’da Şuara suresi sonunda sanırım, 221 ayetlerde “Şeytanlar kimin üzerine iner?” diye başlayan bir ayet vardı.

<> Peki “Biz misaller veririz, onu alimler anlar” ayeti var, anlamak için alimlere ihtiyacımız yok mu?

Onu anlatıyorum. Ama ALİM’i tanımlamak gerekir.

<> 26-Şuara/221: Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? – 222: Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler. – 223: Onlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdır. – 224: Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyar.

            Burada iki tanım var. İlki şeyhler, ikincisi de evliyalık iddiasında bulunan çoğu sapık tasavvuf ileri gelenleri. Ama ayet, dikkat edin, gerçek tasavvufçuları koruyacaktır. Ayetleri sonuna kadar yazalım, bu intikam ortaya çıkacaktır.

<> 26-Şuara/225, 226: Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi? – 227: Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah’ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.

Oradaki kelime İNTİKAM’dır. Bir başka mealden yazarsanız, 227’de intikam alacakları yazılıdır.

<> Evet bir mealde yıkılış olarak tercüme etmişler.

Haksızlığa uğrayan TASAVVUFÇULAR; Muhyiddin’i Arabi, İbni Haldun, Hoca Ahmet Yesevi, öğrencileri ve onların öğrencileri olan Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Hacı Bayram Veli, Mevlana vb.

<> MHB?

MHB tarikattan kopmuştur. Bakın bizim insanlarımıza neler yaptılar? MHB’nin hiç bir fikri yoktur. Yazdığı kitaplar ise basittir.

<> MHB’nin kitaplarını nerde bulabiliriz?

Her yerde var, ama çoğunu öğrencileri yazmıştır.

<> Özellikle Hızır tezkiresini?

Hızır Tezkiresi MHB’ye ait değildir. Ama şu da bir gerçek ki, ilk Ekim Bey = M. Halidi Bağdadi’dir. Tezkireler hep bu isim altındaki emanetçilerde durmuştur. Ben bile sadece iki sayfanın fotokopisini gördüm. Mektupla göndermişlerdi. Ben bile kendisini orijinalini görmedim. Şu anda Dr. Siegfried Saga diye birinde. Telefonla, “Şu anda o müthiş şeylerin üzerine ipek okşar gibi dokunuyorum, çok heyecanlıyım,” demişti bana.

<> İlk Hekim Bey o zaman gelecekten gelmiş?

Hayır, MHB gelecekten gelmedi. İlk ekim bey o. Şu anda ben HANİF din için sorumluyum. Ama şu ana kadar ben böyle bir belgenin fotokopisinden başka bir şey görmedim. Hemen herkese böyle iki-üç sayfa (ayrı ayrı ve bilimdeki uzmanlık alanına göre gönderiliyor). Yani bir araya gelsek bile sadece fotokopileri var elimizde.

<> Adler’in Zig-Zag üyesi olması gerekiyor?

Hayır, Adler NORMAL TARİH AKIŞI İÇİNDEKİ BİRİDİR. Siz gibi… Ama onun yerine konan Alois Hiedler ise zaman yolcusudur. Adler’in ilk adı Alias Olaf Adler. Bu yüzden KMA’ların ön adlarına Alias konur. Alias bilgisayar dilinde de kullanılıyor. Arma da deniyor. Alias BAĞ SAHİPLERİNDEN İYİ OLANI. Web search olarak Alias Carlos Allende’ye bakınız, kimdir? Ya da Karl M. Allain?

Buldunuz mu? Bulan var mı?

<> Alias Carlos Allende: The Mystery Man Behind the Philadelphia…

Evet Philadelphia deneyini YAPTIRAN kişi.

<> Ama bu şahıs Borges değil.

Borges sonraki, onun yardımcısı.

<> Bunun adı ne?

Hansel Heiberg. JR’si de var. O Axel Heiberg’in torunlarından. Ben ise değilim. Beni web search olarak Hansen Aiberg ve Hans Eiberg diye bulabilirsiniz. Aiberg ve Eiberg aynı şey. Çünkü AE birleşik bir harf var. Nasıl ki Almanca’da umlautlar örneğin noktalı A AE diye yazılıyorsa, bizde de ya Aiberg ya da Eiberg diye yazılıyor.

<> ä, e okunuyor

Evet, Danimarka dilinde ise birleşik oluyor, AE birleşik yazılıyor. Bunu dünya dillerine ya Aiberg ya da Eiberg diye çevirebilirsiniz. Hansen ya da Hans Eiberg gibi. Ama Heiberg değil. Zaten baştaki H harfi de okunmayan H (Fransızcadaki gibi)…

Her neyse, ben oralardayım, Zigzagçılarımızdan bir kaçı da oralarda. Ama konu Alias değil, Alois. Yahudiler Alias demez, Alois der. Alois Hiedler’i bir Web Search edelim.

<> Adolf Hitlers family diyor, Hitler’in babası.

İŞTE BU! Adler gider, yerine Hitler gelir. “Adler çok iyi bir insandı” derken; siz gibi, Atatürk gibi, iyi bir insandı ve kendi çağının insanıydı. “İngiliz adalarını zaptetti” derken; “Amerika’da Nevada çölüne atom başlıklı V-3 roketi gönderdi” derken; “Çernobil’deki Rus birinci Ordusuna “Nötron bombası” gönderdi” derken; işte yazılı olan tarihi anlatıyorduk.

Hızır çocuğu öldürmeseydi, gemiyi delmeseydi vb, tarih akacaktı, Adler’inki gibi. Akma tarihe müdahale edildi, Adler EBEDİYEN iptal oldu. 12’lik dünya düzeni kalktı. Çünkü o düzeni Adler kurmuştu.

<> Zaman polisi niye bir şey yapmadı?

Daha Time Traffic Cop’a gelmedi konu. Zaten konu olarak en son Şİ’RA yıldızında kalmıştık. Oradaki HYBRİD deney yaratığında. Hatırladınız mı? O time travelling mekanizması ŞİRA denen WEMB (12 lik sistemin) başkentinde. BİR İNSANLI DENEY YAPILACAKTI. Bu deneydeki insan asla tarihe karışmayacaktı.

Ama o gece birileri o aracı eline geçirdi. Onların tamamı Yahudi’ydi. (Adler düzeyinde kesinlikle ırk ayrımı yoktur. Herkes eşit ve eşgüdümlü sistemde yer alır.) Bu yüzden normal bilim adamları gibi onlar da o aracın ve araştırmanın içindeydiler.

<> 1956’da normal bir DNA bulundu.

(Evet, hibridler doğrudur, 1956 ve İKE (Eisenhower) dönemi.)

<> Tabut es sekine ile ilişkisi var mı? Yanlış mı hatırlıyorum?

Tabutüssekine = Ahit sandığı, Kur’an’da ve Tevrat’da var, o ayrı.

<> DNA yeni bulunmuşken nasıl hemen hibrid yapılabildi? Üstelik aynesşeytan fizikten başka neden anlar.

<> Keman çalar.

<> Onu da rezil etti zaten, sabite koymak kim sen kim?

<> Ciddiyet biraz.

Hayır herkes puzzle’ın parçasını koymaya başladı. Kutlarım sizleri. Gerçekten kutlarım. Soruları aklınızda tutun, sırası geldikçe haberleşiriz…

<> Tarık?

Tarık, tokmak gibi sert çarpan, çarptığı yerden geri fırlayan. Bunu mutlaka Arapça ya da Osmanlıca sözlüklerde bulursunuz. Şimdi olay şu: zamanda ileriye, Bermuda’daki babam da gider. Binersin ışık hızındaki dalgaya, seni parçacık gibi 309 yıl zıplatır. Ama geriye gelmek için önce zamanın sonuna gideceksiniz.

Işık hızına ulaştığınızda, maddeniz enerjiye dönecektir ve bu arzu edilmez.

<> Zamanın sonu kıyamet değil mi?

Zamanın sonu kıyamettir elbette. Kıyamet kopmadığı içindir ki, oraya bir bilardo masasının bandına çarpıp, aynı açıyla yansırsınız. Yani tokmak gibi duvara çarpar ve aynen yansırsınız. Yansıma BAND’dan GERİYE olmaktadır.

Zamanda geriye gitmenin 4 yolu vardır. Bir halka tekillikli dönen karadelik bulursunuz. Halka tekillik boyunca geri gelirken yola çıkmakta olan kendinize rastlarsınız. Yani GEÇMİŞE dönersiniz. Bunu tarihte ilk kez Zülkarneyn’ler başardı. ZigZag düzeyinde de Paul Kamensberg, iki yıl önceki haline gitti. (KLMN deneyleri ve Montauk vb.)

<> JKLM deneyleri yazıyorsunuz kitaplarınızda, ama burada klmn dediniz?

Evet N deneyi eklendi, Montauk diye bir projedir.

<> Yani iki kişi oldu zülkarneynler?

Evet. Zulkarneynler, Kehfler, BİR TEK değildir. Kehf suresindeki tüm zikredilenler için sabit bir sayı vardır. Onlar üçtür, dördüncüleri HYBRİD’dir. Onlar Beştir, altıncıları HYBRİD’dir. Onlar 7’dir, sekizincileri Hybrid’dir.

<> Kıtmir?

Kıtmir = Çekirdeksiz meyve. Başka bir şey daha: Adana’da Sabancı’nın meşhur çekirdeksiz KARPUZU yetiştirilir ve ihraç edilir. Bu karpuzun bir tek çekirdeği yoktur. O karpuz bu yüzden kendisi üreyemez. Kısır bir dişi gibidir.

Onu üreten sır ise Sabancı’nın “At ve eşek” çiftleştirmesi olan anne ve baba karpuzdan geçiyor. HYBRİD bu demektir. Kıtmir = Katır = Hybrid hepsi bir. Zulkarneynler TEK değildir, Kehf’ler de tek değildir.

<> Üstelik bu değişik bir canlı. Yaşama olasığı var mı?

Var ama, “Mağaranın ağzında” yani kollarını öne uzatırsa. Bu ne demek? Kehf suresinden bulabilirsiniz. Bulacak var mı? Arama için kelime: “Köpekleri de ayaklarını mağaranın girişinde uzatmıştı.”

<> 18-Kehf/18: Köpekleri de mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmış yatmaktaydı.

Evet. Sistemin içinde ama, bir parçası dışında. Hybrid’ler böyle yaşayabilir. Sistemin tam içinde ya da dışında kalamazlar, ölürler. Onları bir kuvvet, perçemlerinden ve topuklarından yakalamıştır.

<> 18-Kehf/17; Baksaydın, güneşin mağaralarının sağ tarafından doğup meylettiğini, sol tarafından onlara dokunmadan battığını, onların da mağaranın genişçe bir yerinde bulunduğunu görürdün. Bu, Allah’ın mucizelerindendir; Allah’ın doğru yola eriştirdiği kimse hak yoldadır. Kimi de saptırırsa artık ona, doğru yola götürecek bir rehber bulamazsın.

<> 18-Kehf/18; Kendileri uykuda oldukları halde sen onları uyanık sanırdın. Onları sağa sola çevirirdik. Köpekleri de mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmış yatmakta idi. Eğer onların durumlarına muttali olsa idin dönüp onlardan kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı.

<> 18-Kehf/109; De ki: Rabbimin sözleri için derya mürekkep olsa ve bir o kadar da ilave getirsek dahi, Rabbimin sözleri bitmeden önce deniz tükenecektir.

<> Fakat hocam hiç bunu düşünmemiştim.

Çünkü bunlar da muhkem değil, müteşabih ayetler. Müteşabih = MİSAL = İLERİ İLİM AYETLERİ.

<> Bu hibrid gelecekten geldi değil mi?

Ehli kehf zaten geleceğe gittiler. Zamanları bize göre bir saniye = (309 yıl*365,25gün)/(8saat*3600saniye) = 3.92 gün. Şimdi bu rakam, bu faktör çok önemli, bir saniyemize karşılık 4 gün geçmektedir. (Bunu daha sonra açacağım.)

Düşünün, sizin tiktaklarınız birer saniye arayla, ama orada gördüklerinizin tiktakları ise gün aralıkla çalışıyor. Yani siz fişek gibi koşarken, onlar öylece mağaralarında blok zaman düşmüş, donmuş gibi duruyorlar. Ölü olsalar, ölüdür der, geçersin gidersin.

Diridir deseler, oturup konuşursun, uyandırır kahvaltı edersin. Ne ölü ne diri. Ne gömebiliyorsun, ne konuşabiliyorsun. “Sen onları görseydin, DEHŞETLE KORKUP KAÇARDIN.” Bu ayet yukarıda yazılı: “Sen onları görseydin, dehşetle korkar oradan kaçardın.” ÇÜNKÜ = Ne ölü, ne diri. Peki “Nedir” diye kaçardın? Doğru mu? Bir canlı heykelsiniz çünkü.

<> Onlar bizi görseydi, yani onlar da korkar mıydı?

Onlar bizi görseydi, salisenin binde birinde biz yok olacaktık. Onlar korkar mıydı? Birden görünüp de kaybolduğumuz için belki. Ama köpekleri korkmazdı. Çünkü biz gözlemciye kollarıyla değiyor olacaktı. Şöyle bir düşünelim: Cinler ışık hızına yakın giden enerji olmuş (Madde olamayan) insanlardır. Bizler de enerji olamayan ama madde olan Cinleriz. İkiz gibiyiz. E=mc² gereği onlar E, biz ise m.

Onların 1 yılına karşılık, bizim 14 yılımız geçmektedir. Yani biz yüz yaşında isek, bizimle birlikte doğan ikizimiz CİN 1400 yaşında olacaktır. Oysa ikimiz de 100 yıl yaşamaktayız. Kimse kimseden uzun yaşamıyor. Sadece görecelik var. Bize göre onlar 1400 yaşındalar (Yanlış). Onlara göre ise, tam on nesil bizler hızla büyüyor, yaşlanıp ölüyoruz. On kuşak böyle oluyoruz.

Ashabı Kehf ve dışarıdakiler aynı yaşıyorlar. Ömürleri – yetmiş yıl ise – yetmiş yıl. Ama birinin zamanı hızlandıysa ya da yavaşladıysa, birbirlerini göreceli olarak izliyorlar. Ayet ne diyordu? “SEN ORADA OLSAYDIN” (Yani fizikteki, relativitedeki GÖZLEMCİ FAKTÖRÜ.) Burada bildirilen GÖZLEMCİLİK AKSİYON VE POSTULATI. Yani RELATİVİTE haber veriliyor.

SEN GÖZLEMCİ OLSAYDIN, DIŞARIDAN BAKSAYDIN DİYORALLAH, “Korkup dehşetle kaçardın.” Adamlar donmuşlar kalmışlar. Öyle bir donmuşlar ki 309 yıl gibi geliyor insana. Bu arada gözlemci de on kuşak önce ölmüş olurdu.

Bilirsiniz şu relativiteyi, hep böyle şaşırtır. Ama Kur’an’ın bunu HABER VERMESİ çok şaşırtıcı. Üstelik Kur’an oradaki bir KARANOKTAYI da haber veriyor. Mağara dediği yer KARADELİK OLAY UFKU. Köpek daha tam girmemiş, tekilliğe girmemiş.

Sağa sola dönmekten söz ediyor ki, bu da DÖNEN BİR KARANOKTA olduğunu gösteriyor, KEHF denen topolojik yapının. Orada bir de YAPAY KARANOKTA var. Kehf suresinde Zülkarneyn’e bir bakınız. “Getirin bana demir kütleleri” diyor. Bu ipucundan ne çıkartırsınız?

<> Sıkıştırılmış demir kütleleri = yapay karanoktalar!

<> Yapay karadelik imalatı?

Evet bu ayeti bulup yazabilir miyiz?

<> 18-Kehf/95: Dedi ki: “Rabbimin bana vermiş olduğu servet ve saltanat, sizin vereceğiniz şeyden daha hayırlıdır. Bana maddi yardımda bulunun da sizinle onların arasına en sağlam seddi yapayım. – 96: “Bana, demir kütleleri getirin.” Nihayet dağın iki ucunu denkleştirdiği vakit: “Ateş yakıp körükleyin” dedi. Demiri bir ateş koru haline getirince. “Bana erimiş bakır getirin üzerine dökeyim” dedi. – 97: Artık Ye’cuc ve Me’cuc bu seti ne aşabildiler ne de delebildiler.

Rabbinin verdiği TAM BİR DONANIM, GELECEĞİN TEKNOLOJİSİ. “SİZ GÜCÜNÜZLE YARDIM EDİN = Bana peynir ekmek vb verin, besleyin, size bakayım, para pul istemem” diyor. DONANIM, çünkü ayette bu donanım anlatılıyor: “Biz ona daha nice nice şeyler (Teknolojiler) vermiştik,” diyor. Demir kitleleri dediği yapay karanoktacık için. Bilirsiniz ve bunu Web’den arayabilirsiniz. Kitaplarımda da var.

<> 18-Kehf/84; Doğrusu biz onu yeryüzüne yerleştirmiş ve her şeyin yolunu ona öğretmiştik.

YANİ “BİZ ONU UZAY-ZAMANDAKİ O TARİHTEKİ YERYÜZÜNE YERLEŞTİRDİK.” (Gelecekteki yeryüzü değil, geçmişte getirildiği yeryüzü.) Zülkarneyn = İki zamanlı, iki çağ sahibi, kuşaklar boyu sahibi demek değil mi? Gelecekteki yeryüzünden geçmişteki YERYÜZÜNE yerleştirilmiş. Alet edavat da yanında. Muazzam bir basınç oluşturacak bir 1N içinde çünkü.

<> 1N?

İngilizce oku ve okunuşunu yaz = WANEN. Wanen’i bilen var mı? Wanen, Walkyrie, Walhalla. W ya da V ile de yazıp bir web search edelim mi, mesela Wanen, Valhalla?

<> Wanen: eski alman efsanelerinde geçen savaş arabaları! herhalde.

Bulamadınız mı?

<> Wanen tanrısı?

İşte o Zülkarneyn. Almanca Luft Wanen dediği de ufo.

<> Atlantis mitolojisi diyor.

Hayır Germendir. Valhalla’ya bakarsanız, Germen efsanesi olduğunu görürsünüz.

<> Germanische Mythologie sayfaları geldi

Güzel. Oradan Valhalla’ya bakınız. Valhalla’yı bulun, yani doğrudan valhalla yazın, sayfalar gelir, valhalla yok mu? Bulup sonra okursunuz. Gelecekte de Valhalla var. Walhalla da deniyor.

<> Minesota Vikings yazdı.

Ama ben Tennessee ve Mississippi Vikingiyim. Mythos olarak bakarsanız size şunu yazacaktır. Ticari olanlara bakmayın… Bu saatte Valhalla’yı bulamadız?

<> Alte gotterberichten und sagen?

Evet o. “Bulutların üzerinde havada duran ve germen savaşçılarının ölünce gittiği Cennet.” ŞİRA da havada durmuyor muydu.

<> Shamballa ve valhalla?

Hayır, bakman gereken Şamballa değil, kuzey kutbu yönündeki Valhalla. Orada “nordischen paradies” yazdığı, Kuzeylilerin cenneti, ya da “kuzeydeki cennet” demek yazdığı.

WALHALLA’nın inşa edilmesinden söz ediyor. Yukarıda gökyüzünde duran Cennetimsi bir şey. Şüphesi olan var mı? Varsa, ödev olarak Valhalla’yı araştırıp gruba asacak :-)).

Valhalla ismi nedir biliyor musunuz? = Walhalla’yı TERS okuyunuz. Allahlaw. Allah ve Law. Allah yasaları. Allah Love, Allah sevgisi. İşte Nur-36 ve Necm suresindeki Şi’ra budur. Allah’ın isminin (ALLAHlaw) anılmasına izin verdiği Büyyutin = Yerleşim birimleri ve Tarık hangarları vb.

Nur 36’yı yazarsanız bu belli olacaktır. Nur-35’de Tarık’ın içi yazılıyor. Nur-36’da ise Tarıkların “UÇAK GEMİSİ MİSALİ” konuşlandırıldığı uzay yerleşimi, kolonisi anlatılıyor.

<> 24-Nur/36. Allah’ın yüksek tutulmasına ve içlerinden adının anılmasına izin verdiği evlerde, insanlar sabah akşam O’nu tesbih ederler.

ALLAHLAW yüksek tutuldu. Orada Allah taraftarı olarak (Karşı grup değil) ALLAH+law adıyla anılmasına izin verilen bir Şira bu. Dünya çevresine inşa edilecek olanı ise VALHALLA, yani tersi. Dünya çevresine yerleştirilmiş olduğunu nereden anlıyoruz?

Çünkü SABAH AKŞAM diyor ayet, yani dünyanın zamanına tam eşitlenmiş, Mars’ta ya da Andromeda’da değil. Ama Şira’daki Allahlaw yöresinde zaman yolculuğuna izin veren bir dönen karadelik var. Zülkarneyn “Terminatör gibi”, olduğu gibi, zamanda geriye gitmesini bu halka tekilliğe borçlu.

Fakat Shira çok uzak ve yüksek hızda gitmeye kalksanız, iki yaşınızdaki çocuğunuz, döndüğünüzde 16 yaşında oluyor. Eşinizle yaşıtsanız, o da sizden 14 yaş büyük oluyor. Kim ister ki Shira gibi bir yere gitmeyi?

Gidiyorsunuz, döndüğünüzde gencecik anneniz yaşlılıktan ölmüş oluyor. İşte bu yüzden Şi’ra’nın ALLAH+LAW’ı uzakta. Ama onun yeryüzü şubesi olan Walhalla ise dünya çevresinde.

İşte bunun için Necm suresindeki ile Nur-36’daki iki istasyon farklı. Bunun için “İKİ BAĞ SAHİBİ” adlı misallerden iki tane var. Kehf’teki işte Adler-Hitler kavgası ya da Alias ile Alois savaşı diyoruz. Bazıları da Armageddon diyor.

Eğer chat’te Kalem suresindeki İKİ BAĞ sahibine bakarsanız, Kehf ile olandakinden aynı görünüyor ama, birinde ALLAHLAV var. Yani illa ki iyilik ergeç kazanacak. İkincisinde ise farklı bir şey var. İki bağ birden bozuluyor. Hissettiniz mi?

Bir arkadaşımız üşenmesin, Kalem suresindeki ile Kehf suresindeki farkı bize özetlesin. Veya bunu başka bir Chat’e hazırlayalım. Vakitten kazanırız. Ya da yarın haber grubuna asılırsa, oradan bu iki bağ sahibi olayına devam ederim.

<> Neden Walhalla’nın tersini alıyoruz? Neden kanun/sevgi olarak tercüme ediyoruz, yani neden ingilizce?

Şimdilik şu bir iki notu daha ekleyeyim: 1n adını geçmişteki atalar mı koydu, yoksa gelecekteki torunlar mı? Allahlaw ve Walhalla. Almanca Allahohe. ALLAH’IN ADININ ANILMASINA İZİN VERDİĞİ EVLER BUNLAR. İKİ EVLER. BİRİ VALHALLA. DİĞERİ ŞİRA’DAKİ ALLAHLAW. Almanca bilen var mı? Allahohe ne demek, sözlüklere bir bakınız.

<> aller höhe, en yüksek, r telafuz edilmez, hoh yuksek, alle höhe okunur

Allah’a eklenen edatlara bir bakın. ALLAHOH diye bakacaksınız.

<> Alle Hohe = Bütün tepeler?

Bitişik, ikiye bölmeyin. Allah’ı bulup edat ekleyin.

<> Allerhoch = Her şeyden yüksek, her şeyden büyük.

O da değil ama yaklaştınız. Almanca’da ALLAHOHE diye bir kelime vardır zaten. Sözlükte bulamadınız mı? Size onun linkini yarın bulup vereyim. Bazı kelimeler gelecekten geçmişe bir geri sekme (Feedback) ile gelmiştir. Dilmaç gibi. Türkçedir. Tercüman demektir. Almanca’sını bulabilir misiniz? Çevirmen, tercüman. “Dol” ile başlıyor.

<> Dolmecer

Evet, bu DİLMAÇ DEMEKTİR. Almanca’da bir kökü, bir anlamı var mı? Yok elbette. Şiştik mi, resmen Türkçe işte.

<> Mecer        <> Dol mecer

Dilmaç+Er (Meslek eki).

<> Dolman?

Evet ama bu TÜRKÇE.

<> Aslında dolmetscher değil mi?

İkisi de geçerli; çünkü C ile yazıldığında, İtalyanca gracia gibi hafif ç ile z arası okunuyor. Valhalla, wanen vb. Şimdi şöyle düşünelim: Aya ilk giden roketi tıpatıp kitabında anlatan kimdi? Boyuna kadar vermişti. Yıllar sonra aynı Satürn roketi yapıldı. 75 santim daha kısaydı.

<> Jules Verne.

Bu bir rastlantı mı? Daha denizaltının bilinmediği bir devirde Nautilus adlı ve ATOM enerjisiyle giden denizaltıyı kim yazdı? Kaptan Nemo’nun Nautilus’u oldu, dünyanın ilk atom denizaltısı… “Tarih bir tekerrürdür.” mü? Yoksa gelecek ile geçmiş arasında PASSENGER’lerden başka bir de MESSENGERLER’mi var. Bu geri tepme mekanizması kurulmuş mu dersiniz?

Dilmaç, Walhalla, Wanen, 10SCE, MRS.CP, MİSS.CCP, 1N, Alaska, Athabaska, Nebraska. (Zülkarneyn yolu, rotası.) Bundan sonra anlatacağımız konu şu olacak: 10SCE İngilizce okunup, okunuşu yazılacak: 10 SCE harfleri tek tek okuyunuz.

<> Tennessee.

Doğru, Tennessee. Amerika’da bir eyalet. Bir de MRS.CP var. Aynı yöntemle okuyunuz.

<> Mississippi.

Miss.CCP bunu da okuyunuz.

<> Misssisipi.

Graceland albümündeki Paul Simon’ın MİSS.CCP Deltası. O şarkıyı bana bir candaş armağan etmişti, onun için yazdım. Bütün bunları sonra anlatacağım. Gelecek konumuz ise: bu Adler düzeni neden Hitler düzeni oldu? Bunu önlemeye gelen İKİNCİ EKİP yani Timebulance kimlerdir? Timebulance ne anlama geliyor?

<> Time+turbulance

Time+Ambulance, kısaca Timebulance. İşte birincinin tersine MEHDİ’CİLER, yani Allahlaw’dan gelenler. Ve Valhalla’dan gidenlerin karıştırdığı bu dünyayı nasıl düzeltecekler dersiniz?

<> Walhalla’dan gelenlerle?

Ama onlar ayrıca MİB (Men in Black) indirdi. Yani Kalem suresindeki “İKİ BAĞ SAHİBİNİN HER İKİSİ” birden. Oysa SHİRA’DAN (Allahlaw’dan) gelenler ise doğrudan Kehf suresindeki iki bağ sahibinden “İYİ OLANI”.

Bu konunun devamı Pazar’a inşaallah. Çünkü uykusuz bıraktım sizi. Benim için sorun yok, ama insanlar yarın işe gidecek. Diyorum ki, TSİ ile 21.00’den beri insanlar mahvoldu. Acıktılar, champignon pizza bile yediler. Sandalyeden kalkamadılar.

<> Ben bu arada iki şeftali yemişim 🙂

Şeftali mi? O tüylü yaratık ile bamya, bir de badem çağlası diyorlar, bu üçünü yiyemeyen, antika bir insanım. Ne demekse, “DİŞİM kamaşıyor” diyesim geliyor. Yani bilmiyorum, diş kamaşır mı? Göz kamaşır, fakat diş kamaşmaz herhalde. Sahi siz bu duyguya ne diyorsunuz? Mesela tatsı, kekreli bir şey yiyemiyorsunuz. Yani ben “DİŞİM KAMAŞIYOR”dan başka bir kelime bulamadım. Çağatayca var, ama bir tuhaf kelime, cozumak

Bu chat’i de asalım, böylece bir ön etüd oluşur…

<> Montauk Experience

Montauk’un linkini bilen var mı, Vortex’i ya da. Vortex nedir? Web search pls.

<> Montauk project diye birşey var. GOVERNMENT – NWO – CONSPIRACIES.

Evet var. Linkini bize verebilir misin?

<>

projectmontauk6
 
montauk_art
   
   
   

<> M = Mighty = Landsberg’in 2050’ye gönderilmesi.

Mighty = Mehdi. Allah ise Almighty.

<> Montauk ufo’yla ilgili mi, yoksa yine gelecekten gelen torunlar mı?

Onu bundan sonraki konuya koyduk ya. Önce bir araştırma açarsak, konuya da hazır gireriz. Kod adı VORTEX. Bunun sözlük karşılığı var. Çünkü kökü Latince. Ama çok merak ediyorsanız biraz söyleyeyim.

Acaba insanoğlu gelecekteki torunlarının yardımıyla bir TARIK (1N) yapabilir mi? Şimdiki imkanlarla. Bir de, düşmüş bir UFO ile şimdiki imkanları birleştirerek yapabilir miyiz? Bir UFO düşmüş müdür? (İçindeki otopsi yapılıyor ya!)…

<> Bunun için su 115. elementin bulunmuş olması gerekiyor herhalde?

Kimya bilen arkadaşlarınız bilirler ki, 164 numaralı element yine kararlı.

<> Kur’an’daki 114. sure ile 144. elementin ilgisi-irtibatı var mı?

Sure sayısı relatiftir. Ama 114 geçtiği zaman (TaHa-114, Ali İmran-114 vb gibi, ya da Ali İmran 104, Enbiya 104 gibi ayetler, hakikaten Kur’an’da kilit öneminde). 114, (Elementer tabloda kararlı adalar alt alta geldiğinde) 146 ve 164 elementler kararlı adalarda bulunuyor.

Hani soygazlar gibi, altalta geliyorlar. Radyoaktif değil, tam tersine çok zararsız, ama kurşundan iki kat ağır. O yüzden UFO’ların (Gerçek olanlarının) ÇOK KABA olduğunu bilirsiniz. Sanki dökme demir gibi. Eski Türk havanları vardır ya, çan gibi, TARIK öyle bir kabalıktadır.

Bunun nedeni var: Dökme ve bütün olması gerekiyor. Çünkü zamanda geriye gidecek. Her bir parça zamanda geldiği yere dönecek. Mesela kol saatim geri gidecekse, kayışı gidip bir timsahın derisi olduğundan timsaha gidecek. Kristali yapıldığı tarihin gerisine gidecek. Mekanik aksam, ya hurdacıya ya da toprak altındaki çıktığı maden ocağına gidecek.

<> Bu nasıl oluyor? O zaman insan toprağa veya diğer canlılara gidecek!

O bundan sonraki konumuz. Ama şunu bilmeni isterim ki, gerçek ufo’lar çok ama çok kabadır. Siz o zarif, tuhaf şeylere aldanmayın. Gerçek ufo bir tencere kapağından daha yüksektir. Eni ile boyunun farkı 1:2’dir. İçindeki çalışması ise Nur-35’de anlatılmaktadır. Dhurakhapalam (Tarık’ın Sankritçesi, Web’de var). Keşke birinizde Peter Colosimo’nun kitabının Türkçe’si olsaydı. “Le Matin de magicienne” gibi bir ismi vardı.

<> Le matin du magicien?

Evet, büyücülerin sabahı gibi. Ben adını böyle biliyorum çünkü.

<> Zamanın Gizli Sahipleri değil mi?

Zamanın gizli sahipleri sizde var mı?

<> Evrenin Sahipleri, Pauwells/Bergier.161059914_0

O değil, benim ki Peter Kolosimo’nun. Colosimo muydu yoksa.

<> Kolosimo

Doğru, çünkü o Alman asıllı Fransız, Kolosimo olması gerekiyor.

<> Le matin des magiciens = Büyücülerin sabahı

İşte bu Dhurak+apalam. Tarık yani. İşin ilginci Kur’an’da aynı ismi veriyor.

<> Doğru yazılışı: “Le Matin des Magiciens”

Öyle mi? Tamam o zaman, ben de bulurum onu web’den. Ben bir tek büyücünün sabahı sandım. Büyücüler, yani pluralmış.

<> Pauwell ve Bergier’in bu kitap, Rusya’da toplatılmış.

Pauwel de Hawking’in aynı hastalığını yaşıyor.

<> Kozyrev?

Kozirev tutuklandı. 1965 yılında bıraktılar. Eğer tutuklanmasaydı, K.M.A o olacaktı.

<> Ezechiel’e ne dersiniz?

Hayır, onun adı Hezekiel = Zülkifl. Kur’an’da bir yerde adı geçiyor. Ama Tevrat’da Kerrubi’ler denen bir tuhaf aracın sürücüsü konumunda. Kerrubiler Kur’an’da da var, Karrebun diye. Allah’a en yakın melekler demek….

Ben doğrudan Kur’an’ın içindeki 7 iç içe anlamı veriyorum. Kur’an’da her şey vardır. Üstelik burada asla ve asla sci-fi, bilim kurgu da yapmadık. Zorlayarak da bir şeyler yapmadık, her şey kendi kendine yerini buldu…

Herkese çok teşekkürler. Bye.

 

Bunları da sevebilirsiniz

Yorumlar